Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, 30 Ekim’de meydana gelen depremin ardından Ege Bölgesi’nde yaşanan küçük ölçekteki depremleri yorumladı. Antik dönemden beri Ege Bölgesi’nde yıkıcı depremler olduğunu dile getiren Sözbilir, gazetemize yaptığı açıklamada, “Bugün Ege Bölgesi’ndeki kentlerin altında 150 civarında diri fay bulunuyor. Deniz altındaki faylarla birlikte bu sayı 200 civarına ulaşıyor. İzmir kent merkezinden gecen diri faylarda ise ortalama 300 yılda bir yıkıcı deprem oluyor. İzmir’de son yıkıcı deprem 1688 yılında yasanmış. Yani son yıkıcı depremden bu yana 333 yıl geçmiş. Dolayısıyla İzmir kenti içinden geçen diri faylardan biri yakın zamanda deprem üretme potansiyeline sahip. Yaptığımız çalışmalarda özellikle İzmir’deki Seferihisar ve Tuzla faylarında deprem üretme zamanının geldiğini, Güzelbahçe fayının da bu süreye yaklaştığını saptadık. Ege Denizi altındaki fayları da düşündüğümüzde İzmir’in deprem tehlikesinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

‘Süre dolmuş durumda’
Ege Bölgesi’ndeki illerde yaptıkları çalışmalar doğrultusunda en büyük depremin 7.2 şiddetinde olabileceğini dile getiren Sözbilir, “Ege Bölgesi’nde uzun süredir deprem üretmeyen ve bu nedenle deprem üretme zamanı gelmiş faylar var. Bu depremlerin ne zaman olacağını bilemeyiz. Zaten Ege Bölgesi’nde faylar birbirini tetikleyecek şekilde deprem üretiyor. Mesela Sisam Adası merkezli depremden sonra Kuşadası ve Gümüldür, Seferihisar ve Tuzla faylarına stres aktarımı başlamış durumda. Bu faylar üzerinde küçük ölçekli depremler olmaya başladı. Ege Bölgesi’ndeki her ilde deprem üretme zamanı yaklaşmış faylar var” diye konuştu. Öte yandan Sözbilir, kırılma zamanı gelen faylarda deprem beklendiğini ancak ne zaman olacağını bilmediklerini dile getirerek, “Mesela İstanbul depreminin beklendiği fayda deprem üretme zamanı geçtiği halde, hala kırılmadı. Yani beklenen şeyler gerçekleşmeyebilir” ifadesini kullandı.

En kötüye hazır mıyız?
Son 5 yılda Türkiye ölçeğinde depremselliğin yüzde 40 arttığını söyleyen Sözbilir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle Girit Adası ile Marmara Denizi arasında kalan Muğla, Aydın, İzmir, Afyonkarahisar, Manisa, Balıkesir ve Çanakkale illerinde önemli bir sismik etkinlik söz konusu. Ege Bölgesi olarak adlandırılan bu bölgede hem deniz içinden geçen faylarda hem de kentlerin yerleşim yerlerinden geçen faylarda deprem tehlikesi ve riskini artıyor. Bu durumda yapılması gereken en önemli çalışma deprem üretmesi beklenen faylarda sanal ortamda deprem senaryoları üreterek, depreme dayanıksız yapı stokunun envanterinin çıkartılarak deprem olmadan önce yapıların güçlendirilmesi gerekiyor.” Didar DEMİRCİ

İzmir güçlendirilmeli

İzmir’in sadece depreme değil, diğer doğal afetlere karşı da dirençsiz olduğuna dikkat çeken Sözbilir, şöyle konuştu: “İzmir’in neresi hangi doğal afet riskiyle karşı karşıya, heyelanlı bölge etkisindeki yapı stoku, fay hatları üzerindeki yapı stoku, sıvılaşma tehlikesi altındaki yapı stoku, vs. kısacası doğal afet riskinin etki alanındaki yapı stoku nedir? Bunu belirleyerek, kentsel dönüşüm yol haritasını ona göre planlayıp uygulamak gerekiyor. Ayrıca 2021 yılı sonunda ülke çapında ilgili tüm kurum ve kuruluşlar, İl Afet Risk Azaltma Planı'nı uygulamakla yükümlü olacak. Plan düzgün bir şekilde uygulanırsa 2025 yılı sonunda afetlere karşı dirençli bir Türkiye olacak.”

Depremzedeler miting yapacak

İzmir'de depremzedeler çözüme ulaşmayan sorunları ve yaşadıkları mağduriyetlerin çözümü için 31 Temmuz Cumartesi günü Gündoğdu Meydanı’nda yapılacak mitinge hazırlanıyor. Evrensel'in haberine göre İzmir Depremzede Dayanışma Derneği (İZDEDA) Genel Sekreteri Şafak Aksoy, depremin ilk gününden itibaren tüm kamu kurum ve kuruluşlarının yaraları sarmak adına çaba sarf ettiklerini söyleyerek, “Sesimizin duyulmaması halinde Ankara’ya yürüyeceğiz” dedi.