Prof. Naci Görür, Ömrüm Kara Tunçbaş'ın sorularını yanıtladı. 99 depremlerini yaşarken Etiler'de İTÜ lojmanındaydım. Deprem olduğunda uyandık. Çocuklarım küçük daha. Tabi korktular, bağırdılar. İlk yaptığım onları alıp evde hayat boşluğu olarak belirlediğim masanın kenarına götürmek oldu, çömeldik. İçinde bulunduğun binaya güvenmiyorsan ve bir de sevdiklerin varsa korkmamak mümkün değil, nihayetinde insansın. Herkes gibi ben de korkuyorum.

Orada bir kişi tesadüfen yaşamını yitiriyor 

California'da yer bilimci arkadaşlarımız vardı. Bir arkadaşımızın hanımı sohbet esnasında “Deprem olduğu zaman korkmuyoruz. Biliyorum ki evden sağ çıkacağım, çocuklarım okuldan sağ gelecek” dedi. Bu güven duygusu çok önemli. Düşünün 7 büyüklüğünde depremler oluyor orada bir kişi tesadüfen yaşamını yitiriyor veya yitirmiyor. E biz 100 binleri konuşuyoruz. Hazırlıklı olmamışız. İnsanlarımızı eğitmemişiz. İşte bunlar insanı ürkütüyor. Marmara Depremi “Geliyorum” diye bağırıyor.

Dünyaya bilimle bakan toplumlar önlem aldı 

“Deprem dünyanın doğasıdır, düzendir. Eğer depremler olmasaydı dünya yaşanmayan bir gezegen olurdu ay gibi. Dünyaya bilimle bakan toplumlar, depremi kavrar kavramaz önlem almışlar. Bugün Japonya, Hollanda gibi ülkelerden bahsediyorum. Önlem almak zor değil ama biz toplum olarak afete dönüştüyoruz her şeyi. Bağdat Caddesi'ni deprem adı altında en güvensiz yere dönüştürdük. 2-3 katlı bahçeli evler gitti, dar düdük binalar geldi. Cadde tünele döndü. Şimdi git gezemiyorsun, iki arabayla bir sokağından geçemiyorsun.”