04-isinsu-kestelliİzmir, Milli Mücadele’nin kilit kentlerinden biriydi. Düşmana karşı ilk direnişin başladığı, ilk kurşunun sıkıldığı cesur vatan evlatlarını barındıran bir kentti. Hem ekonomik gücüyle hem bileğinin gücüyle Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında, Cumhuriyet’in kurulmasında hep en ön saflarda yer aldı.
Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde çıkılan yolculuk hiç kolay olmadı. Eğitimli nüfusunun büyük bölümünü uzun savaşlarda kaybetmiş, kentleri, kasabaları yakılmış yıkılmış, ekonomik olarak sıfırı tüketmiş Anadolu el ele vererek eğitimde, sanayide, tarımda bir mucizeye imza attı. Devrimler devrimleri izledi. Adeta yoktan var edilen ülke, hızlı bir kalkınma hamlesiyle dünyanın saygın devletleri arasında kendine hatırı sayılır bir yer edinmeyi başardı.
Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Dünya Savaşı’na kadar olan süreç, zamanın bugüne göre daha yavaş aktığı, ülkeler arası farklılıkların daha kolay kapatıldığı bir dönemdi.
1945 sonrası başlayan ikincil sanayi devrimi, ardından gelen 68 kuşağı ve özgürlük günleri adeta dünyayı yeniden şekillendirdi. Kol gücünden beyin gücüne hızlı bir geçiş yaşandı. Ve maalesef biz bu trene binmekte geç kaldık.
Cumhuriyetimizin 94’üncü kuruluş yıl dönümünü katladığımız bu günde, geçmişten dersler çıkartarak geleceğe bakmak zorundayız.
Temel sorumuz şu olmalı: “Türkiye gelecek 94 yıllarda dünyanın neresinde yer alacak? Dünyaya ve insanlığa nasıl bir katkı sağlayacak?”
Bu soruya ekonomik veriler ışığında bakacak olursak manzara çok da karanlık değil. Dinamik nüfusu, stratejik konumu ve bölgenin enerji koridoru haline gelen Türkiye yakın gelecekte dünyanın en büyük 10 ekonomisinin arasında yer alacaktır.
Ancak bu bizim bekleyerek varabileceğimiz bir nokta değil. Daha çok çalışmalıyız. AR-GE ve inovasyona daha çok yatırım yapmalıyız.
Geçen gün bir toplantıda dinlediğim ünlü tarih profesörü İlber Ortaylı’nın dediği gibi, “Eğitim en hızlı dönüş alacağımız alandır. Sistemi doğru kurar, dirayetle uygularsak sadece 10 yılda bir kuşağı dönüştürüp geleceğe hazırlayabiliriz.”
Haklı da... Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye bunu başardı. Yeniden yapabilir. Ve Cumhuriyetimizin yarınlarını inşa edebilir.
1891 yılında kurulan İzmir Ticaret Borsası’nın Yönetim Kurulu Başkanı olarak yarınlara İzmir açısından bakacak olursam, gayet umutlu olduğumu söyleyebilirim.
İzmir ve Ege Bölgesi, Türkiye ortalamasının üzerindeki eğitim seviyesi, yetişmiş insan gücü ile yarınlarda bugünkünden daha etkin rol oynayacak.
İstanbul-İzmir aksında köprü ve otoyollarla birbirine bağlanıp altın çember adını alan bölge yakın bir gelecekte Türkiye’nin ekonomik gelişiminin taşıyıcı kolonlarından biri haline gelecek ve bu bölgenin çekim merkezi İzmir olacak.
Türkiye, geleceğin dünyasında söz sahibi olma iddiasının altını ancak İstanbul’un yanına en az İstanbul kadar güçlü 3-4 kent daha koyarak doldurabilir. Hali hazırda ülkenin gayri safi milli hasılasına tek başına yüzde 6,6’lık bir katkı sağlayan İzmir, bu konuda en güçlü aday.
Kentimizin olağanüstü potansiyelini geçen hafta düzenlediğimiz Ege Ekonomi Forumu’nda bir kez daha gördük. İzmir, eğitimde, sağlıkta ülke ortalamalarının üzerinde... Enerji ve ileri teknoloji üretiminde söz sahibi... “Öncülerin Kenti” kimliğiyle çekim merkezi...
Tüm bunlar Cumhuriyetin 94’üncü kuruluş yıl dönümünü kutlayan Türkiye’de İzmir’i lider kent olarak öne çıkartıyor. Ülkemizin geleceğini inşa etmede İzmir’e ve İzmirlilere çok büyük sorumluluk yüklüyor.
İzmir bunu dün başardı. Bugün başarabilecek kapasitede. Yarınlarda daha da iyi olacak.
Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Cumhuriyetimizin güzel kenti İzmir.