Eksiksiz bir hayat tsunamisi yaşıyoruz. Korona virüs salgını hızlı ve sert vurdu. Ama Türkiye’de yaşayan herkes şanslı sayılır. Çoğumuz hayatımızı zaten B hatta C sınıfı ucuz aksiyon film senaryoları gibi yaşıyoruz. Misal ben, bir Türk vatandaşı olarak ve sadece 42 sene içinde ülkemdeki haberlerde yüz binlerce trafik kazasını, binlerce terör eylemini, birkaç savaşı, biri çok yakın ve büyük olmak üzere onlarca depremi izledim. Yine biri yakın zaman da olmak üzere başarılı, başarısız iki darbeyi, bu vesile ile başkentin uçaklarla bombalandığını dahi gördüm. Ülkede, ucuz filmlere paralel az birkaç şey kalmıştı yaşamadığımız, bu pandemi virüs salgını da onlardan biriydi, o da oldu. Oh içim rahat artık. Geriye bir tek uzaylı istilası ile meteor çarpması kaldı. Hayırlısı ile bugünleri de atlatabilirsem son ikiyi de kalan birkaç on yılım içinde görebilirim diye düşünüyorum.

İşin iyi tarafından bakacak olursak hem ülkeden hem dünyadan gelen bu sürekli baskı sonucu hayattan öğrendiğim asıl gerçek şey şu oldu; “hep öğrenmelisin”. Öğrenmek yapabilmeyi sağlıyor. Yapabilmekte hayatta kalmayı. Öğrendiklerime ve deneyimlerime göre naçizane birkaç gelecek tahmini de yapabilirim sanırım. Bundan sonra ne olacak? Bu kriz ne zaman biter? Hayatlarımız nasıl değişecek? Cevapları burada.

1) Öncelikle modern tıbbın bugüne kadar kökünü yok ettiği virüs hastalıkları olarak elimizde örnek olarak bir tek çiçek hastalığı virüsü var. O bile muallak. Laboratuvarlar dışında belki hala bir buzulun altında virüs hala yaşıyor olabilir. Bu da uzun yıllara yayılan yoğun aşı programları ile başarılabilmiş. Yani eğer bu yeni korona virüs, selefi SARS virüsü gibi mutasyona uğrayıp aramızdan kendi isteği ile ayrılmazsa çok uzun yıllar bizimle beraber olacak.

2) Korona virüsün aşısı yok. İlacı da yok. Kullanılan bazı ilaçların olumlu olduğu hissiyatı olsa da her hastaya iyi geldiğine dair kanıtta yok. Doktorların söylemlerinden çıkarılan son sonuca göre; tedavide işe yaradığı söylenen bazı HIV ve sıtma ilaçları işe yarasa da yan etkileri hastalıktan daha çok zarar verebilir. Hala çok araştırma yapılmalı.

3) Bu durumda ülkelerin çözümü yok. Şu an sadece insanları eve hapsetmeyi önerebildiler. Bu da tamamen aşı ve sağlık sistemine zaman kazandırmak için yapılan bir hamle. Bu hamlenin de reel olarak bir iki aydan daha fazla uzun sürdürülebilirliği yok. İnsanların bu kadar uzun süren bir karantinaya vereceği tepkinin hastalığın vereceği zarardan fazla olma olasılığı var.

4) İşe yarar aşı geliştirilse dahi 1-1.5 seneden önce toplu üretim yapılamayacağı da emin olunan bir diğer konu. Ama virüslerin mutasyona uğrayıp daha farklı bir şeye dönüşmesi de mümkün. Bu olursa aşı işe yaramayacaktır. Ama iyi yönden de belki mutasyona uğrayan virüs insana zararsız hale de gelebilir.

5) Bağışıklık geliştirme konusuna gelince insanlığın bu virüsü büyükçe bir oranla mevsimsel grip düzeyine indirme şansı var. Ama buna göre her seferinde az veya çok hastalanacağız. Durum birkaç sene için hala tehlikeli kalacak.

6) Her durumda kişisel ilişkilerimiz değişti. Örneğin aşısı, tedavisi olsa da kimse en az iki sene bir restoranda gönül rahatlığı ile yemek yiyemeyecek, içkisini yudumlayamayacak, orası çok açık.

7) HIV virüsü tek eşliliği teşvik için iyi bir başlangıç yapmıştı. Covid-19 da belki kısa belki uzun yıllar için bu görevi eksiksiz sürdürecek. Sosyalleşme azalacağı için evlilikler kısa zaman için azalacak, uzun vadede artacak.

8) Internet zaten hayatımızda idi. Şimdi elimiz kolumuz olacak. Internet işleri vaat ettiği geleceği getirecek. Daha da popüler olacak.

9) Toplu ulaşım daha az kullanılacak. Bu da ilk etapta trafiğe çıkan daha çok araç demek olacak. Ama yollar bu yoğunluk ile baş edemeyeceği için birçok firma için evden çalışma utanılacak bir konu değil, takdir edilecek bir iş platformuna evrilecek.

10) İlaç firmalarının artan kapitalist yaklaşımı insanlığı tehlikeye attı. İlaç üretiminde bencillik ve kapitalizmin olamayacağı net olarak anlaşılmış oldu. Birçok hükümet, kendi ilaç üretim merkezlerini oluşturmaya başlayacak.

11) Küreselleşmenin en azından temel ihtiyaçlar için kesin olarak öldüğünü ilan oldu. Temel ihtiyaçların ülkelerin içinde üretilmesine odaklanılacak. Bunu anlamayan devletler iflas noktasına gelecek.

Son birkaç şey de sadece ülkemiz adına yazacağım. Kadın doktor istemiyoruz diyen tüm yobazların uzun süre sesi soluğu kesilecek. Yine aşı olmayın, aşı şudur budur diye komplo pazarlayan tüccarların da uzun süre ortada olmayacağı açık. Bu saçmalıklara inanıp çocuğuna aşı vurdurmayanlarında aslında “keşfi başarılı” olursa korona virüs aşısı olmamaları gerek. Ama bu sefer toplumu tehlikeye atacaklar. O yüzden bu aşı karşıtı tüccarlara ve onlara inanan tıp yobazlarına da umarım kalem gibi iğneler ile ışık almayan yerlerinden aşı vururlar. Kabe dahi kapatılmışken tek kapatılmayan yerin hastaneler olması gibi Allah’ın verdiği net bir mesajımız var. Ama buna rağmen hala imamdan önce doktor yetişmesi gerektiğini hala anlamamış olanlar için de sabredin. Salgının ikinci veya üçüncü devresinde tekrar fikirlerini sorarız.