İçişleri Bakanlığı’nın genelgeleri ile kademeli olarak getirilen sokağa çıkma yasakları özellikle çalışma hayatının yeniden ve hızlı şekilde düzenleme ihtiyacını doğurdu. İşveren-çalışan ilişkileri hakkında görüşlerimizi paylaşmadan önce sokağa çıkma yasağının yasal dayanağı hakkında kısa bilgilendirme yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum.

Sokağa çıkma yasağı, ilan edildiği yerde ikamet eden kişilerin ikametgâhlarından ayrılmamalarını, sokağa çıkmamalarını ifade eder. Hemen ifade etmem gerekir ki tüm siyasi rejimlerde sokağa çıkma yasağı ilan etme imkanı varsa da bu terimin, uluslararası alanda kabul edilmiş belli bir tanımı mevcut da değildir.

Sokağa çıkma yasağı ile ilgili olarak anayasamızda özellikle temel haklarla ilgili hükümleri geçersiz kılma olasılığı bulunan istisnai durumlarda başvurulabilecek tedbirlerden biri olarak bahsedilmektedir. Bu istisnai durumlar, savaş, seferberlik ve olağanüstü hal olarak açıkça ifade edilmiştir.

Anayasa izin veriyor

Bununla birlikte tehlikeli salgın hastalık halinde bir bölgede ya da ülkenin tamamında Cumhurbaşkanı tarafından Olağanüstü Hal ilan edilmesine anayasamız tarafında izin verildiğini de belirtmem gerekir. Alt mevzuatımızda ise sokağa çıkma yasağı, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda doğrudan, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanun’da ise dolaylı olarak yer bulmuştur.

İçişleri Bakanlığı genelgelerinde de açıkça gördüğümüz üzere sokağa çıkma yasağının temel dayanak kanunu İl İdaresi Kanunu'dur. Bu kanun ile vali ve kaymakamlara hukuku ve düzeni korumak, sürdürmek ve eski haline getirmek ve vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumak için her türlü tedbiri alma yetkisi tanınmaktadır.

İçişleri Bakanlığı genelgelerine göre kaymakamlar tarafından alınan sokağa çıkma yasaklarına uyulmaması durumunda idari para cezası uygulanabilecektir. Buna karşılık valiler tarafından alınacak sokağa çıkma yasaklarına uymayanların ise ceza tehdidi ile karşı karşıya oldukları açıktır. Önemle belirtmem gerekir ki 5271 sayılı yasada yer alan hükmün bir suç ihdas etmediği, ceza muhakemesine ilişkin olduğudur. Bu çerçevede hükmün anlamı, sokağa çıkma yasağının ihlali durumunda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirlerine kırk sekiz saate kadar gözaltına alma kararı verebilme yetkisinin tanınmasıdır. Bu şekilde gözaltına alınan kişi en geç kırk sekiz saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde hâkim önüne çıkarılmak zorundadır.

Temel hakları sınırlayan istisnai bir uygulama olan sokağa çıkma yasağı, yukarıda belirlediğimiz çerçeve içerisinde iş hayatında işveren ile çalışan arasındaki ilişkiyi sona erdirmeye varacak derecede ani değişikliklere de sebebiyet vermektedir.

Son çare olmalı

Gerçekten de iş kanunu göre gerek çalışan gerekse işveren sokağa çıkma yasağını zorlayıcı neden olarak göstermek suretiyle hizmet akdini haklı nedene dayalı olarak sona erdirmek hakkına sahiptir. Yasadan kaynaklanan bu hakkın kullanılması durumunda çalışanın kıdem tazminatına hak kazanacağını söylememiz gerekir. Ancak hizmet sözleşmesinin sona erdirme hakkının en son denenmesi gereken çare olduğunu bundan önce hizmet akdinin devamı için pek çok alternatife sahip olduğumuzu ifade edebilirim. Sokağa çıkma yasağı kapsamında olan çalışanın evde çalışma imkanı olup olmadığı ilk olarak değerlendirilmesi gereken alternatiflerdendir. Çalışanın evde çalışma imkanı bulunmadığı durumlarda ise çalışanın ücretinde kesintiye gidilmemesi bakımından yıllık ücretli izin kullandırılması imkanı değerlendirilmelidir. Özellikle toplu izin uygulamasının yapılabildiği bu dönemde işveren, çalışanların tümünü veya bir kısmını kapsayan toplu izin uygulayabilir. Bu haliyle çalışanın ücretinde bir eksilme olmayacaktır. Toplu izin dönemleri, bu dönemlerde henüz yıllık ücretli izin hakkını kazanmayan işçileri de kapsayacak nitelikte olduğundan en uygun alternatiflerden biridir. İşverenin, yıllık ücretli izin uygulamasını tercih etmemesi durumunda ise her ne kadar iş hukuku mevzuatımızda bir düzenleme bulunmamasına karşılık ücrette bir eksilmeye sebebiyet vermemesi ve çalışan lehine olması nedeniyle sokağa çıkma yasağı sona erene kadar mazeret (idari) izni verilmesi alternatifini değerlenmesi gerekir.

Mazeret (İdari) izin nedeniyle yapılmayan çalışmalar için daha sonra telafi çalışması yapılması mümkündür. Yapılacak mazeret (idari) izin duyurusunda telafi çalışması yapılacağını bildirmek yeterli olacaktır.

Kısa çalışma ödeneği

Tam ücretin verilmesi bakımından sıkıntı yaşayacak işveren bakımından en uygun yöntemin ise Kısa Çalıma Ödeneği'nden yararlanması olacağı tartışmasızdır. İşverenin bu ödeneğe müracaatının kabul edilmesi halinde ise çalışanın iş görme borcu ile işverenin ücret ödeme borcu askıda olduğundan sadece kurum tarafından çalışana kural olarak ücretinin yüzde 60’ıödenecektir. Bu durumda çalışan bir ücret kaybı yaşasa bile hizmet akdinin devamlılığını sağlama açısından Kısa Çalışma Uygulaması faydalı bir uygulama olarak değerlendirilir.

İçişleri Bakanlığı genelgeleri kapsamında sokağa çıkma yasağı kapsamında olan çalışanların seyahat özgürlükleri kısıtlandığından ve evlerinden çıkmaları mümkün olmadığından işe gidemeyecekleri tartışmasızdır. Bu durumda yukarıda saydığımız alternatifleri değerlendirme imkanı olmayan işveren, kanuna göre sokağa çıkma yasağı başladığı tarihten itibaren bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödemek zorundadır. Sokağa çıkma yasağının 65 yaş üstü çalışanlar ile kronik rahatsızlığı olan çalışanlar için süresiz, 20 yaş ve altı için şimdilik 15 günle sınırlı olması sebebiyle çalışmadan geçen zorunlu sürenin bir haftayı aşacağı da tartışmasızdır.

Tekrar işe almak zorunda

Sokağa çıkma yasağı sonrası işverenin bir hafta sonra çalışana bildirim yapmak şartıyla ücret ödeme zorunluluğu bulunmaksızın hizmet akdini askıya alma hakkı var ve aynı zamanda zorlayıcı sebep devam ettiği sürece derhal fesih hakkı da saklıdır. Bu süre içerisinde hizmet akdinin feshedilmemesi durumunda sokağa çıkma yasağının sona ermesiyle birlikte eskisi gibi iş yerinde çalışmak, işveren de işçiyi çalıştırmak zorundadır.

İşverenler ne yapabilir?

* Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki süre içinde, işçilerin tümünü veya bir kısmını kapsayan toplu izin uygulayabilir.

* Bu uygulamaya gidildiğinde, izin kurulu izin çizelgelerini, toplu izne çıkacak işçiler aynı zamanda izne başlayacak ve kanunda öngörülen izin sürelerine ve yol izni isteklerine göre her işçinin izin süresinin bitimini gösterecek biçimde düzenler ve ilan eder.

* Toplu izin dönemleri, bu dönemlerde henüz yıllık ücretli izin hakkını kazanmayan işçileri de kapsayacak şekilde belirlenebilir.

* Toplu izin uygulanması halinde işveren veya işveren vekili, işyerinin korunması, işyerindeki araç, gereç, donatım veya makinelerin bakımı, hazırlanması, temizlenmesi veya güvenliğinin sağlanması gibi zorunlu durumlar için yeter sayıda işçiyi toplu izin dışında tutabilir.

* Bu durumda olanların yıllık izinleri toplu izin döneminden önce veya sonra diledikleri tarihte verilir.