Haber / Didar DEMİRCİ

İzmir depreminde 37 kişinin hayatını kaybettiği Rıza Bey Apartmanı'nda 15 yaşındaki ikiz çocukları Sayra ve Çınar Alpgündüz’ü kaybeden Alican Alpgündüz, aynı zamanda ‘binanın depreme dayanıklı olmadığını bildiği halde hiçbir önlem almadığı’ iddiasıyla yargı karşısına çıktı. Rıza Bey Apartman'ına 1997 yılında taşındıklarını ardından 2012 yılında kendisinin bina yöneticisi olduğunu söyleyen Alpgündüz, yargılanmasının nedenini paylaştı. Yönetici olduğu dönemde Bayraklı Belediyesi’nin kurmuş olduğu Deprem Etüt Merkezi’ne binalarının incelenmesi için başvuruda bulunduklarını dile getiren Alpgündüz, binanın incelenmesi sonucunda çıkan raporda: hollerde su kaçakları olduğunu, zeminde nemlenmeler olduğunu ve daha öncesinde EPOKSİ (Çatlakların kapatılması) uygulandığına dair tespitlere yer verildiğini söyledi. Öte yandan raporda; bu bir tavsiye kararıdır, belediyeyi bağlamaz şeklinde bir ibare olduğunu da belirten Alpgündüz, “Bu belge çürük raporu değildir. Üstüne basa basa söylüyorum. Medyada verilen röportajlarda, çürük raporu olduğu söyleniyor. Çürük raporu olsa ben bu binada çocuklarımı bırakmazdım. Annemin babamın tek katlı evi var. Ben de Çiğli'de oturuyorum. Götürüp, orada oturturdum çocuklarımı” dedi.

Bayraklı Belediyesi'nden alınan raporda Dokuz Eylül Üniversitesi’nden de görüş alınması gerektiğinin yazılı olduğunu ifade eden Alpgündüz, “Biz de bina sakinleriyle toplantı yaptık. Kendilerine durumu anlattık. Toplantı sonucunda bu iş maddi imkansızlıklar gerekçesiyle 2013 yılına ertelendi. Ben de 2013 yılında apartmandan ve eşimden ayrıldım. Bu belgeyi de hem apartman panosuna astım hem de fotokopisini çoğaltıp, kapıcıyla bina sakini arkadaşlarımıza dağıttım. Apartmandan ayrılmadan önceki son toplantıda da bu belgeyi okudum. Karar defterine işlettim. Sonra yeni yöneticimiz seçildi. Tüm belgeleri ona teslim ettim” diye konuştu.

“SUÇLU BEN DEĞİLİM”

Belediyeden alınan belgeyi resmi bir yere vermediği için suçlandığını açıklayan Alpgündüz, “Biz bu evrakı zaten resmi bir yerden alıyoruz. Ben üzerime düşen görevi layıkıyla yaptığıma inanıyorum. Benden sonraki yöneticimiz Süheyla Erdönmez bu işi takip etmiş kentsel dönüşüme başvurmuş. Yani burada sorumlu olan belediye, devletin kurumları ve ayrıca müteahhit ile ekibidir” dedi. Eleştirilerini sürdüren Alpgündüz, “Keşke kamu idaresi, binamızı tahliye etseydi. Çevre temizlik vergisi alınıyor, oturduğumuz eve her yıl vergi veriyoruz; her şeyin takibi yapılıyor. Bunu da takip etselermiş” şeklinde konuştu.

Belki diğer 3 depremde ayakta tuttu

Binanın 2005 yılındaki ‘EPOKSİ uygulaması nedeniyle yıkılmış olabilir’ iddialarına da değinen Alpgündüz, “2005 yılında bina kolonlarında kılcal çatlaklar oluştuğu için o dönemki bina yönetimi bir firmayla anlaşıyor ve çatlaklara EPOKSİ uygulanıyor. 30 Ekim 2020 depreminde de binanın yıkılma nedenini bu uygulamaya bağlıyorlar. Tamam bilirkişi raporunda ‘EPOKSİ’den yıkılabilir’ diye bir ibare var. Ancak, ‘kesin yıkılmıştır’ demiyor. 2005’ten bu yana 3 tane deprem yaşadık. Belki de EPOKSİ bu depremlerde binayı ayakta tuttu. Ama bilirkişi raporunda bu ibare yok” sözlerini kaydetti.

***KUTU***

'Son bir kez öpüp koklamak istiyorum'

İkizlerini kaybettikten sonra iki çocuğa eğitim bursu verdiğini söyleyen Alpgündüz, Sayra ve Çınar’dan özlem dolu gözlerle bahsetti. Konuşmalarının ardından ikizlerine Aziz Nesin’in ‘Öyle bir ölsem’ şiiriyle veda eden Alpgündüz, “Çocuklarını son bir kez öpüp koklamak isterdim” dedi.