Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde “gürültü” yönetmeliğinde yaptığı bir düzenlemeyle, bilerek (Gece eğlence hayatını sınırlamak) ya da sonuçlarını hesap etmeden bir karar aldı.

Yapılan düzenleme, Çeşme/Alaçatı ve Bodrum’da turizmin “idam fermanıdır!..”

Karar şu: "Çok hassas" kullanım alanlarındaki açık ve yarı açık yeni eğlence yerlerinin kurulmasına bundan böyle izin verilmeyecek…

ÇEŞME EKONOMİSİ DARBE ALACAK

Yani, artık Çeşme ve Alaçatı’da, Bodrum’da gece kulüpleri açılamayacak. Oysa Çeşme/Alaçatı’da ve Bodrum’da eğlence sektörü, özellikle yaz boyunca turizmin can damarıdır.

Alaçatı, Alaçatı Port ve Ayayorgi gibi müzik sektörünün en yoğunlaştığı yerlerde müzik yayınını, konserleri yasaklayan bu karar, Çeşme’yi de Alaçatı’yı da bitirir.

İlçedeki turizmi olumsuz yönde etkileyecek olan bu karar aynı zamanda Çeşme'de çok sayıda mekan sahibi ve çalışanların da işsiz kalması anlamına geliyor. Yaz aylarında binlerce kişiye istihdam sağlayan Çeşme, bu yönetmelikle birlikte ekonomik olarak çok büyük zarara uğrayacaktır.

EĞLENCE YERLERİ KAPATILACAK

O yönetmeliğe göre; “Çok hassas” olarak tanımlanan kullanım alanlarında açık ve yarı açık eğlence yerlerinde canlı müzik yayını komple yasak. Bu alanlarda canlı müzik yayını yapılamayacak. Bu alanlarda açık ve yarı açık eğlence yerleri kurulmasına izin verilmeyecek. Mevcut açık ve yarı açık eğlence yerleri kapatılacak.

“Çok hassas” denilen bölgelerin tanımına gelince…

Yazlık konutlar, yataklı hizmet veren sağlık kuruluşları, çocuk ve yaşlı bakım evleri, yatılı eğitim kurumları, öğrenci yurtları, konaklama tesisleri, idari binalar, çocuk bahçeleri ve dini tesisler…

Gürültüye hepimiz karşıyız. Hiç itirazım yok. 

Ama bu yönetmelik değişikliği pek mantıklı değil. 

Çeşme/Alaçatı’yı ele alalım. Her taraf konut. Sonra idari binalar deniliyor. Gecenin yarısında bu binalar açık değil ki? 

Keza çocuk bahçeleri yani parklar. Gecenin yarısından sonra çocuğun parkta ne işi var ki? 

Tutarsızlıklarla dolu bir yönetmelik. 

Çünkü, her turizm merkezimizin belli özellikleri var. Bakanlık genelleme yapmak yerine, gürültü yönetmeliğinin uygulamasını, valilik, kaymakamlık ve yerel yöneticilere bırakmalıdır. 

Eğlencesiz, konsersiz, müziksiz bir turizm, özellikle Çeşme/Alaçatı için bu yaz sonun başlangıcı olabilir… 

***

4 FARLI SEÇİM SENARYOSU

Seçim tartışmaları çok uzun zamandır ülkenin gündeminden düşmüyor. Millet İttifakı’nı oluşturan muhalefet partileri ısrarla erken seçim isterken, Cumhur İttifakı’nın iki büyük ortağı bu çağrılara kulak tıkamış gibi görünüyor.

Ankara kulislerinde bir süredir çeşitli seçim senaryoları konuşuluyor. Bunları değerlendirdiğinizde 4 senaryonun öne çıktığı görülüyor.

Gelin bunlara bir bakalım:

1. Senaryo: Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Erdoğan 50.5 ile de olsa kazanabilir ama TBMM’de çoğunluk muhalefette olur. Bu senaryo yüzde 10 ihtimal de olsa vardır. Çünkü Erdoğan’ın hâlâ partisinden fazla oyu var. Artık seçmeni AK Partili olmaktan daha çok Erdoğancı. Bunu yapabilmesi için önümüzdeki süreçte toplumun tercihlerini terse çevirmesi lazım. Siyasi alanı daraltarak, baskıyla, tutuklamalarla, sokaktaki her protesto hakkını şiddet ile bastırılma girişimi, Erdoğan’ın elini zayıflatıyor. Bunu aşması şart. Ancak o zaman toplumun önemli bir kesimi, ‘ama devlet de elden giderse’ gibi bir duyguya kapılırsa, bağrına taş basar ve devletten yana oy kullanabilir.

2. Senaryo: Muhalefetin adayı aynı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi cumhurbaşkanlığında 50+1’i yakalar ama TBMM’de vekil sayısı eşittir veya AK Parti’nin birkaç vekillik üstünlüğü vardır. İşte İstanbul’da deneyimliyoruz bu meselenin ne olduğunu: Bin taksi plakası eklenemiyor mesela. Bu ihtimal yüzde 20’ler seviyesinde.

3. Senaryo: Muhalefet hem başkanlığı hem Meclis’i 53-54’ler ile kazanır ama sistemi değiştirecek siyasal güce ulaşamaz. O zaman da anahtar parti HDP’ye dönüşür. Eğer bugün CHP ve İyi Parti’nin HDP’ye bakışındaki o pozisyon sürerse o zaman da Kürtlerle uzlaşmak için başka bir hikâye konuşulması gündeme gelir. Bu ihtimal de yüzde 40’a yakındır.

4. Senaryo: Kuvvetle muhtemel oluşacak olan HDP’nin öncülüğündeki diğer koalisyon cumhurbaşkanı adayı çıkarmaz, daha birinci turdan muhalefetin adayı seçimde yüzde 58-59’a yakın bir oyu yakalar. TBMM’de de ikisinin müşterekliği ile 58-59 vardır. Siyaseten biraz itiş kakış olabilir ama sistemi onarmak için hamle başlar. Bu ihtimal de yüzde 30 bandındadır”.

***

BAŞKAN SOYER, SİTEM ETMEKTE HAKLI

Başkan Tunç sitem etmekte haklı. Umarım yaşanan bu olay sadece “sitem etmekle” sınırlı kalır, kentin dinamikleri ile Büyükşehir Belediyesi’nin arasını açmaz, birbirinden koparmaz.

İzmir’in sorunlarını Ankara’da dile getirmek, acil çözülmesi gereken konuları masaya yatırmak üzere bir heyet oluşturuldu.

Nedense Bu heyete Başkan Tunç Soyer ne davet edildi ne de dahil edildi. Soyer de haklı olarak tepki gösterdi: “İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası başkanları, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri Ankara'ya bir çıkarma yaptı. İzmir'in birçok talebini ilgili bakanlıklarda dile getirdiler. Bununla iftihar ediyoruz. İzmir'in haklarını bakanlıklar nezdinde talep etmek güzel bir girişim. Valimiz Sayın Yavuz Selim Köşger'i de götürmüşler. İzmir Valisi, hepimizin valisi. Gönül isterdi ki 'Arkadaşlar, lojistik alanını konuşmaya gidiyoruz. Organize sanayi bölgelerini konuşmaya gidiyoruz. Bu şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı neden yok' demesini beklerdim. Bakanlarımızın da 'Arkadaşlar bana geliyorsunuz ama acaba bu konularda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ne düşünüyor?' demesini beklerdim. Bunlar olmadı, iyi olmadı. Ama ben şunu söylemek isterim; yüzde 58 oyla seçilmiş İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, bugün doğan bebekten, en yaşlı ninelerimize, dedelerimize kadar hepsinin hakkını görevimin son anına kadar korumaya devam edeceğim."

Sitem tarzı yerinde ve Başkan Soyer yerden göğe kadar haklı.

Ankara organizasyonu belli ki AK Parti İzmir İl Başkanlığı ve bu partinin İzmir milletvekillerinin yaptığı bir organizasyon.

Olabilir. Başkan Soyer’in de dediği gibi isabetli ve İzmir’in yararına bir Ankara çıkartması olsa da; kentin belediye başkanını “yok” farz etmek doğru değil.

Başkası olsa kıyameti kopartırdı. Soyer “yok sayılmayı” kibarca “iyi olmadı” sitemiyle geçiştirdi.

Sanırım bunu da “kent barışı”nı bozmamak, bir “kriz” yaratmamak için yaptı.