halilibrahimhunerMardin’de dünyaya geldi Aykut Poturoğlu, Ankara Hukuk Fakültesi mezunu...
Hümanist yapısı, karıncayı incitmeyecek karakteri nedeniyle mesleğine hiç bulaşmadı. Diploması hep evinin duvarında asılı kaldı.
Balıkesir Öğretmen Okulu'nu bitirdi. Bir süre öğretmenlik yaptı. İstanbul Gazetecilik Yüksek Okulu'ndan mezun oldu.
1971 yılında Ege Ekspres Gazetesi'nde gazeteciliğe başladı. Güzel, titiz, akıcı Türkçesi ile habere farklı bir bakışı vardı. Haberi yaşayarak yazardı. Sezen Poturoğlu ile büyük bir aşk yaşayarak evlendi.
Kısa süre sonra Yeni Asır'a geçti. Burada büyük başarılara imza attı. Yazdığı haber ve röportajlar ile çektiği fotoğraflar, İstanbul basınının da dikkatini çekti. İstanbul gazetelerinden teklifler aldı. Ama o İzmir tutkunu, sevdalısıydı. Eşi Sezen, İzmir'de Efes Pilsen Fabrikası'nda çalışıyordu... İzmir'den ve Sezen'den vazgeçemedi. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şubesi'nde yöneticilik yaptı.
Mini minnacık bir genç şarkıcı kadının İzmir'de yeni tanınmaya başladığı yıllarda Aykut Poturoğlu, Yeni Asır için onunla bir röportaj hazırladı. Genç sanatçı evliliğini yeni bitirmişti, kalbinde fırtınalar kopuyordu. Karmakarışık ruh halindeydi, sevecendi, sıcaktı, duygusaldı. Aykut Poturoğlu'nun kalemine ve kendisine aşık oldu, O genç kadın…
Bir akşam üzeri Güzelyalı Sahili'nde Karantina Spor Kulübü'nün denize bakan rıhtımında oturmuş güneşin batışını izlerken, sessizliği genç sanatçı bozdu; “Aykut, ben İstanbul'a gidiyorum. Orada seni yanımda görmek istiyorum. Şarkı sözleri yaz, yanımda ol, benimle ol, beni bırakma ne olur?” dedi.
Aykut evliydi, eşi Sezen de o sıralar hastaydı. “O'nu bu halde bırakamam” sözleri döküldü.
İkinci kez büyük yıkım yaşamıştı genç sarkıcı, üzüldü, gözyaşlarına hakim olamadı. Aykut, dayanamadı, parmağındaki evlilik yüzüğünü çıkardı, denize fırlattı. Darmadağın olmuştu, geniş sevecen yüreği.
O genç kadın, Aykut Poturoğlu’nun “MİNİK SERÇEM” dediği Sezen Aksu’ydu…
Cumhuriyet İzmir Bürosu'na geçen Aykut Poturoğlu, burada Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya yaptığı gezilerde bölge insanının yaşamını Türkiye'nin gözleri önüne serdi. Kurtalan Ekspres'le yaptığı tren yolculuklarında insan hikayeleriyle tanındı... Aykut, Sezen Poturoğlu'nun rahatsızlığının artması üzerine tedavi için İngiltere'ye götürdü. Sevgiyle “o büyük illeti” yenmişlerdi... Aşk 1- 0 galipti ama, yaşam devam ediyordu...
Yıl 1976 Ege Telgraf Gazetesi'nde gazeteciliğe başladığım yıllar... Sabahları 1. Kordon'daki gazetenin altındaki Martı Döner Kebap Salonu'nun denize bakan ön tarafında rahmetli Sezer Doğan, rahmetli Ücal Türkeş, rahmetli Günay Özdemir, Allah uzun ömürler versin, meslek ustalarım Mümin Sertbaş ve Vahap Dabakan ile kahvaltı yapıyoruz... Karşıyaka-Pasaport vapurundan çok güzel, şık ve rengarenk giyimli, omuzunda çantası olan, sakallı bir erkek iniyor, o sırada masada bulunanlardan biri “Komünist geçiyor” diyor, bütün gözler onu izliyor, Akdeniz Caddesi'ne dönen köşeye kadar...
O komünistle birlikte çalışma onuru...
Yıl 1982'nin Ocak ayı Hürriyet Haber Ajansı İzmir Bürosu'nda çalışıyorum... “Kale gibi banka’’ Hisarbank’ın sahipleri Ömer Çavuşoğlu- Ahmet Kozanoğlu ikilisinin Güneri Cıvaoğlu yönetimindeki “Efsane” Güneş Gazetesi açılıyor... İzmir Temsilciliğini Güner Sungurtekin yürütüyor... Sungurtekin; ilk olarak Özkan Korkuter (rahmetli), Hüsnü Mençe (rahmetli), Gazanfer Karpat (rahmetli), Aykut Poturoğlu, Sedat Kaya, Berrin Tuncel ve beni kadroya katıyor. 1982 yılının 19 Şubat’ında yayına başlayacak gazete için haberler hazırlıyoruz…
Bülent Peker, İbrahim Irmak sayfa sekreterleri. Sonra Çetin Esen Kaftan, Sadık Narin, Atila Sertel, Hakan Güray, Haluk Güney, Çağlayan Sueli, İsmail Özelçinler, İdris Ercan, teknik servis ve idare bölümlerinde Mustafa Yurt, Ufuk Kartal, Halim Işık, Recep Sakaoğlu, Mehmet Çalışkan, Cengiz Çalışkan, Fedon Fedai Ünal, rahmetli olanlar Rıza Tür, Serdar Tür, Naci Güzelbahçe, Ahmet İşseven ve Ünal İlhan ile ismini unuttuğum için beni bağışlayacağını umduğum birkaç emekçi daha katılıyor ekibe…
Aykut Poturoğlu, haberde 5N (Ne, niçin- neden, nasıl, nereye, ne zaman) 1K (kim) soru kalıplarını değil, kalbinden geçen sevgi sözcüklerini daktilo aracılığıyla kağıda dökerdi. Şair tarafı ağır bastığı için haberlerinde düz yazıyı tercih ederdi.
İzmir’in en zengin semti Alsancak’ta, Ege Mahallesi ve Boğaziçi semtinden gelip “evlerde temizliğe giden’’ gündelik kadınların sabahın erken saatlerinde “amele pazarı’’ gibi kurulan sokaktaki yaşamlarını içtenlikle yazmış ve fotoğraflı olarak ilk kez duyurmuştu kente, Aykut Poturoğlu.
Zeki Müren ile Bodrum’da yaptığı röportaj 3 gün arka arkaya Güneş Gazetesi magazin ekinde manşetten yayınlanmıştı…O güne kadar bir magazin röportajı bu kadar ilgi çekmemişti.
Baba-oğul gibiydik gazetede ve yaşamın sonraki yıllarında… Güneş Gazetesi’nde bir gün “Halil Bey’’ diye seslendi bana, ben de “Buyurun Aykut Bey’’ dedim…İçinde Nikon fotoğraf makinesinin bulunduğu çantayı fırlattı üzerime; “Sen benim oğlumsun, bey diyemezsin’’ diye sinirlendi. Uzun süre sarıldık birbirimize… Bir daha hiç “bey’’ sözcüğünü kullanmadık…
Akşamları Okan Yüksel, Nevit Tokdemir, Ertuğrul Kale ve rahmetli Hüseyin Çine ile kale arkasında eski Babıali’de buluşmayı çok severdi.
Güneş Gazetesi’nden ayrıldıktan sonra uzun süre işsiz kaldı… Emeklilik için sigorta prim gününe ihtiyacı vardı. İzmir basınının “Baba’’sı Sezer Doğan imdada yetişti. Sezer Doğan (rahmetli), Aykut Poturoğlu’nu kadroya aldı. Aykut Poturoğlu gazeteye gidip geldikçe, haberleri düzeltip yayına verdikçe, yakından tanıdıkça Sezer Doğan onu çok sevdi. Bir gün Sezer Doğan “Aykutçuğum, çok mütevazısın, bilgilisin, terbiyeli, hassas ve çok naziksin. Yıllar önce vapurdan inince “Bak komünist indi-geçiyor” denildiğinde senden çekinirdik, ürkerdik. Seni tanıyınca şimdi Adalet Partili'liğimden utandım. Komünist olasım geldi’’ diye gülmüştü… İkisi şimdi cennette buluşacaklar…
Ben bunları sağken yazamazdım. “Çocuk beni haddimden fazla büyütmüşsün, ben bunlara layık değilim’’derdi, çok duygusaldı, gözlerinin pınarları dolardı…
Aykut “Baba’’ yıllar önce “Bir gazetecinin kısa ölüm notları’’nda şunları yazmıştı: “Ölüm sonsöz değil, yorgunluk gidermektir belki sadece.’’
Evet çok yordular bu hayatta seni, biraz dinlendikten sonra yine seninle oralarda buluşacağız… O zamana kadar Sezen annemle 78 gün aradan sonra bir arada olun… “Büyük Aşkınızın Finali’’ yok çünkü…