Hayatın hızına mı yetişemiyoruz, yoksa hızla akmasını isteyenlerin sözlerine mi?
Gündemin sürekli değişmesi/yenilenmesi zaten darboğazdan çıkış yolu arayan insanlarımızı daha da mutsuz kılıyor.
Öyle sabahtan akşama olmuyor.
Saat başı, hatta dakika başı yeni travmalar yaratılıyor.

***
Barzani referandumuna verdiğimiz “tepkinin” şiddetine bakacak olursanız, elimizde “sıfırdan” başka bir şey yok.
Henüz tek bir adım atmadık.
Erbil'e Türkiye'den yapılan uçuşları “biz” kapamadık, onu Irak merkezi hükumeti yaptı. Ama biz yapmışız gibi anlatıyoruz herkese.
Sınır kapılarımız sonuna kadar açık.
Ticaret devam ediyor.
Hızla akıp giden gündem içinde Barzani'nin bir televizyon kanalına verdiği demeç var ki, yenilir yutulur değil. Barzani özetle, “Üzerime daha fazla gelinirse, el altından kiminle petrol alış verişi yaptığımı açıklarım” demiş.
Peh peh peh...
Ben korkmadım, ama korkan “birileri” var herhalde.

***
Ve hızla akıp giden gündem içinde Sözcü Gazetesi iddianamesi yayınlandı. Dediğimiz ve yazdığımız gibi, gizli tanıkların “sanıyorum” dolu ifadeleri ile sağından solundan dökülen iddianame. Elle tutulur yanı olmadığı, eğer mahkeme “iade” etmez ise ilk duruşmada ortaya çıkacaktır.
Ve ben yine iddia ediyorum ki, Gökmen Ulu'nun başına gelenler, özellikle de İzmir ve çevresiyle ilgili “yazdığı rant haberleri” yüzündendir.
Çünkü, iddianameye konan “delil” sadece ve sadece “haberdir” ve bu haberi yapmayanı “gazeteci” saymazlar.

***
Bir büyüğüm derdi ki, “Gazeteci yazdığından değil, yazmadığından para kazanır...”
Çok doğru bir söz.
Eğer Gökmen Ulu, kendisinin ulaştığı/ulaştırılan belge ve bilgileri yazmamış olsa idi, şu anda ne “içeride” olurdu, ne de bu “eziyeti” çekerdi.
Aksine, yağlı, ballı rant sofralarında, patronların en çok “övdüğü” gazeteciler arasında yer alırdı.

***
Gökmen Ulu için arkadaşları/dostları 6 Ekim Cuma günü (yarın) Dikili Atatürk Meydanı'nda saat 12.00'de bir araya gelip özlemlerini/sitemlerini dile getirecekler.
Zamanı olanların gitmesini isterim.
Çünkü böyle zamanlar, özellikle de içeride pek çok şeyin özlemini çekenler için önemli bir destek. Sizleri göremeseler de, aldıkları haberlerle biraz daha rahat nefes alıyorlar.

***
Savaş bütçesine “katkıda” bulunmak için vatandaşın cebine hiç çekinmeden el atan iktidar, yine kendine yontarcasına şov yapıyor.
Yüzde kırkı bulan zamları açıklayan kendileri değilmiş gibi, iktidarın en başı tarafından önerilen “indirim” talebini umutmuş gibi bizlere sunuyorlar.
Oysa bu ülkede yaşayan herkes biliyor ki, açıklanan rakamları “onaylatmadan” açıklamaları mümkün değil.
Buna, “kanseri gösterip, sıtmaya razı etmek deniyor...”
Hükumet kötü, ama Cumhurbaşkanı bu kötülüğe “dur” dedi.
Yersek...

***
Bunca hızlı akan gündemde üç konuya değindim.
Üçü de “iktidardan habersiz” gündeme gelmesi olanaklı değil. Üçünde de “sorumlu” yok ama mutlaka “cezalandırılan” var.
Yusuf Hayaloğlu'nun sözlerini seslendirip bize sevdiren Ahmet Kaya'nın dediği gibi:
“Bu ne yaman çelişki...”