Her yıl tarımsal üretim takvimine göre yinelenen fakat temelde değişmeyen sorunsallar gündemimize geliyor. Devlet kurumları, şirketler ve çiftçiler tarım alanına dair görüş, beklenti ve talepleri çerçevesinde bu alana müdahil oluyor ve tartışma medyaya yansıyor. Sonuçta ne değişiyor derseniz; devlet kurumları ve siyasi iktidar sezonu geçiştirmiş oluyor, şirketler kârını koruyor hatta artırıyor, çiftçiler ağırlaşan koşularda yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor…

Hasat sezonunun çok öncesinde emeklerini toprakla harman eden çiftçiler, girdi maliyetlerini bulup buluşturarak ürünlerini var ediyorlar. Aslına bakarsanız hiç de rasyonel ve kazançlı olmayan, deyim yerindeyse ekmeye ve biçmeye de değmeyecek bir kazanç uğruna üretmeye inat eden özellikle aile tarımı yapan küçük üretici çiftçiler, hasat sezonun ardından büyük bir borç yükü ve geçim derdiyle baş başa kalıyor.

Piyasa koşullarında şirketlerin insafına bırakılan tarımsal ürün fiyatları, siyasi iktidarın hiçbir yaraya merhem olmayan sığ popülist fiyat açıklamaları ile birlikte üreticileri tatmin etmiyor, insani koşullarda yaşamlarını ve üretimlerini sürdürebilmeleri için asgari standartları sağlamaya bile  yetmiyor.

KAZANSA DA KAZANMASA DA

Türkiye’de tarım ve gıda alanındaki bu koşullar ve süregelen şartlar altında, Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-Sen), “2021 yılı çekirdeksiz kuru üzüm maliyeti ve referans fiyatını” da kamuoyu ile paylaştığı bir açıklama yayımladı.

Konu ile ilgili olarak 9 Eylül Gazetesi’ne konuşan Çiftçi-Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem ve Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, durumu şöyle değerlendiriyor:

“Çok yıllık bir bitki olan üzüm, asma çubukları dikildikten 3-4 yıl sonra ürün vermeye başlar. Bu süre içinde tarlaya sürekli bakım yapılır, gübrelenir, yüksek sisteme almak için bağ direkleri dikilir, yer altı suyu varsa artezyen açılır, ürünün dış etkenlerden korunması için örtü altına alınır vb. yatırımlar yapılır. O nedenle üzüm para etse de etmese de, üretici kendisinin ve çalışan aile fertlerinin yevmiyelerini dahi kazanamasa da, umudunu daha sonraki yıllara taşıyarak üretmeye devam etmek zorundadır. Üreticiyi vuran sadece açıklanan düşük alım fiyatları değildir. Tarım arazilerini yok eden, suları kirleten, iklim değişikliğine yol açan, ekolojik dengeyi bozan maden ve JES gibi enerji yatırımları, tarımsal üretimde kullanılan kimyasallar üreticilerin düşünemedikleri sayısız problemleri beraberinde getirmekte, gelecek umutlarını da tüketmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da bu duruma sessiz kalmaktadır.”

İKLİM FAKTÖRÜ

2020-2021 yılında yaşanan hızlı iklimsel değişiklikler tüm tarımsal ürünlerde olduğu gibi üzüm üretimi açısından da, 2021 yılında sıkıntılı bir süreç yaşattığını belirten Çiftçi-Sen, “JES’lerin, çevre kirliliğinin yarattığı iklim değişikliği kendisini mevsim dışı fırtına, aşırı yağış, dolu ve bir nevi asit yağmurları olarak gösterdi, bağ alanlarında telafisi olamayacak zararlar ortaya çıkarttı. Bu mevsim dışı yağışlar vb. birçok üreticinin geçmiş yıllardaki rekoltesini yakalamasını engellediği gibi üzümlerin kalitesini de bozdu. Hasat ve kurutma sürecinde iklim değişikliğinin yaratacağı sorunlarsa henüz bilinemiyor. Dolayısıyla, sağlıklı üretim planlaması yapabilmek, kâr veya zararı önceden hesaplayabilmek giderek imkansızlaşıyor. Kilogram maliyeti ancak hasat dönemlerinde hesaplanabiliyor; çünkü çekirdeksiz üzüm üretilen bölgeler büyük ölçüde JES’lere açılan veya JES’lerin etkilediği yeraltı sularıyla sulanan bölgelerdir; iklim değişikliği ve JES’lerin etkileri hasada kadar girdi kullanımını arttırmaktadır. Girdi fiyatlarıysa döviz kurunun artış oranını katbekat aşarak yüzde 40-60 oranında pahalılaşmıştır. Üreticiler her yıl bir önceki yıla göre daha fazla problemle ve yoksullaşmayla karşılaşmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.

Tarım şirketlerinin alım veya satım fiyatlarını belirlerken tesislerine yatırdıkları paraların, kullandıkları kredilerin faizini, amortismanlarını, işçilik, depolama vb. giderlerini hesaba kattıktan sonra fiyatlarını belirlerdiklerini ve kâr/zarar hesaplamasını ona göre yaptıklarını belirten Çiftçi-Sen, açıklamasında, “Tarım ve Orman Bakanlığı yıllardır TMO’ya sınırlı miktarda aldırdığı kuru üzüm alım fiyatlarını açıklarken maliyet hesaplamasının içine üreticilerin arazileri ve meyve bahçeleri için yatırdıkları parayı, bankalardan aldıkları kredilerin faizini, hatta üreticilerin ve ailelerinin emeklerinin parasal değerini bile hiç hesaba katmadan fiyat belirlemekte, piyasayı şirketlerin lehine düzenlemekte, bizlerin açlık ve yoksullukla yaşamaya devam etmemizi istemektedir” vurgusu yaptı.

FABRİKALARIN İNSAFINA BIRAKILDI

Çiftçi-Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem ve Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu imzasıyla yayımlanan açıklamada, “Tarım ve Orman Bakanlığı 2020 yılı hasat dönemimde 9 numara kuru üzümü TMO’ya 12.5 TL’den aldıracağını söylemiş ve “bu yıl kuru üzüm fiyatını 12.5 TL’nin altına düşürmeyeceğiz” demişti; ama ne yazık ki tüccarlar hiçbir zaman bu fiyattan üzüm almadılar. TARİŞ’in alım fiyatları bile birçok kez bu fiyatların altına düştü. Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli üreticilere verdiği sözünü yerine getirmedi” İfadelerine yer verildi.

Çiftçi-Sen’e göre, Şaraplık üzüm üreten üreticilerin durumu da sofralık üzüm yetiştiren üreticilerden farklı değil ve üreticilerin kendi üzümlerini işleyip satmaları yasak olduğundan fiyat belirlemesi de tamamen şarap fabrikalarının insafına bırakılmış durumda.

Türkiye’de egemen kılınan, gıda ve sermaye birikim rejiminin etkisi aldında şekillenen tarım ve gıda alanının farklı düzeylerde pek çok sorunlu alanı var ve maalesef konu her sezon ürünlerin alım fiyatlarında kilitlenip kalıyor ve egemenlerce geçiştiriliyor. Ama unutmayalım ki siyasi iktidar ve şirketler için popülizm ve kâr üzerinde ilerleyen tartışma, çiftçiler için insani yaşam koşullarında üretmeye devam edip etmeyecekleri kadar hayati bir önem taşıyor. Siyasi iktidar popülist politikalarla çıkar sağlamasa da veya şirketler yüksek düzeyde kâr etmese de olur; fakat çiftçiler insanca koşullarda üretmezse yaşam olmaz…

Dünya ölçeğinde yüz milyonlarca üyesi olan Küçük Çiftçilerin Sosyal Hareketi La Via Campesina’nın da aktif bir katılımcısı olan Çiftçi-Sen’in öncülüğünü yaptığı Gıda Egemenliği mücadelesi, Türkiye’de tarım ve gıda alanında siyasi iktidarın popülist çıkarları ya da şirketlerin kârlarının ötesinde bir sorunun çözümü, tüm toplumun sağlıklı ve yeterli beslenmesini sağlamayı hedef alan bir yaşam mücadelesi anlamına geliyor.

Çiftçiler insanca yaşam koşullarına kavuştuklarında, gıda üretiminin her aşamasında söz ve karar hakkına sahip olduklarında; işte o gün Türkiye’de kısır popülizm/kâr sarmalından kurtulacağız. Kısır popülizm ve kâr sarmalından kurtularak, tüm toplum için sağlıklı ve yeterli beslenmenin mümkün olduğu bir yaşamı var edeceğiz…

Taban fiyat 18 TL olmalı

“Bizler ürünlerimizi yok pahasına satın alarak emeğimizi sömürmeye çalışanlara, insanların ve tüm canlıların yaşam alanlarını yok etmeye çalışanlara karşı durmak için örgütlenmeye çalışıyoruz” diyen  Çiftçiler Sendikası olarak küçük üreticilerin hakları için mücadele etmeye ve bu konuda hükumeti ve yetkilileri uyarmaya devam edeceklerini vurguladı. Çiftçi-Sen, taleplerini ise şöyle sıralıyor.

- Üzüm üreticilerinin insanca yaşayabilmesi ve üretimlerini devam ettirebilmeleri için en azından (tesis masrafları amortisman payı ve çıplak arazi değerinin faizi hesaba katılmadan oluşan) kuru üzüm maliyeti olan 11.50 TL'nin üzerine yüzde 25 kar payı + yüzde 25 insanca yaşam payı (asgari  enflasyon oranı) eklenerek fiyat belirlenmelidir. Bu hesaplamaya göre referans taban fiyatın en az 18 TL olması gerekir.

- Gerek Uluslararası sözleşmelerden gerekse de Anayasa’dan gücünü alan çiftçilerin sendikal örgütlenmesi fiyat belirlemelerinde sürece dahil edilmelidir.

- Ziraat Odaları, Birlikler, kooperatifler vb. çiftçi örgütleri de demokratik yapılara kavuşturulmalı, 4572 sayılı kooperatif yasasının şirketler lehine olan hükümleri kaldırılmalı, TARİŞ, üretimden pazarlamaya kadar olan zincirin her halkasında, yönetim organlarında, üreticilerin söz ve karar sahibi olacağı şekilde yeniden yapılandırılarak kuru üzüm alımında devreye sokulmalıdır.

- Kuru üzüm fiyatlarında maliyet, kâr payı ve insanca yaşama payı gözetilerek sendikamızın referans fiyatları üzerinden TARİŞ tarafından destekleme alımı yapılmalı, hükumet bu konuda desteğini vermelidir.

- Üzümün anavatanı olan ülkemiz yüzlerce üzüm çeşidini barındırmaktadır. Üzüm üretimi yapan üreticilerin üzüm çeşitlerini arttıracak tarzda üretim yapması için planlamalar yapılmalı, bu çeşitlerden yararlanmaları, geliştirmeleri ve yaygınlaştırmaları için teşvikler verilmelidir.

- Şaraplık üzüm üreten üreticilerin üzümlerini işleyip satabilecekleri yasal düzenlemeler yapılmalı ve ürünlerini işleyerek satmaları konusunda teşvikler verilmelidir.

- Üreticilerin üretimleri sürecinde zirai kimyasallardan ve şirketlere bağımlı girdilerden kurtulmaları için hükümet ve yerel yönetimler tarafından agroekolojik üretime ilişkin eğitimler verilmeli ve üretim tarzında bu değişikliğe uygun hareket eden üreticilere teşvikler verilmelidir.

- Sağlıklı ürün sağlıklı ortamda yetişir. Bu nedenle tarım topraklarını, suyu havayı kirleten JES yatırımlarına son verilmeli, var olanların faaliyetleri durdurulmalıdır.

- Tarım Sigortaları Yasası şirketlerin kazancını artırmak için değil, üzüm üreticilerini zor günlerinde yardımcı olmak amacıyla yeniden düzenlenmelidir.