Ankara Garı önünde gerçekleştirilen terör saldırısı davasında gerekçeli karar açıklandı. Kararda, eylemin "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs" suçunu oluşturduğu, "insanlığa karşı suç"un yasal unsurlarının ise gerçekleşmediği ifade edildi.

Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015'te 100 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısına ilişkin 36 sanıklı davada verilen hükmün gerekçesi açıklandı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında, DAEŞ silahlı terör örgütünün Türkiye'deki eylemleri aktarılarak, bunlara bakıldığında örgütün toplumun bir kesiminden ziyade anayasal düzeni hedef aldığı ve tüm toplum kesimlerine yönelik saldırılar gerçekleştirdiği belirtildi.

Dava konusu saldırının planlayıcısı olan ve kovuşturma aşamasında ölü olarak ele geçirilen Yunus Durmaz'dan elde edilen dijital materyallerde, Durmaz'ın birçok eylem planladığı, istihbarat çalışması yaptığı, bu eylemlere ilişkin Suriye'deki örgüt yönetiminden onay, eylemci, silah, patlayıcı ve para istediği kaydedilen kararda, Durmaz'ın dijital malzemelerinde bulunan ve örgüt yöneticilerine yazdığı mesaj hatırlatıldı.

Durmaz'ın örgüt yönetimiyle yazışmalarında 1 Kasım 2015'teki genel seçimlerden önce HDP Genel Merkezi ve parti mitinglerine, Amasya Merzifon Hava Üssü personelini taşıyan servis araçlarına, Antalya'da turistlere, Nizip'te askeri personele, Patriotların nakli sırasında yabancı ülkelerin askerlerine, Kürt kökenli vatandaşların düğünlerine bombalı saldırı taleplerini örgüt yönetimine ilettiği bildirilen kararda, Durmaz'ın, 10 Ekim 2015'te Ankara Sıhhiye Meydanı'nda yapılacak "Barış, Emek ve Demokrasi" mitingine yönelik canlı bomba saldırısı düzenlemek için plan yapıp, örgüt yönetiminden onay istediği belirtildi.

Kaos ve kargaşa hedefi

Gerekçeli kararda, Durmaz'ın, 2 Ekim 2015'te oluşturduğu bir dokümanda mitingin zamanı, yeri, toplanma yerleri, amacı, mitingi düzenleyen gruplar hakkındaki bilgilerden sonra, şunlar yazdığı aktarıldı:

"Bu amelin muhtemel siyasi sonuçları kısmında; 1. Türkiye'de istikrarı sağlamaya çalışan ve bunun vaadinde bulunan AK Parti'nin bu sözündeki güvenirliği yok olur. 2. AK Parti oy sayısı düşebilir, bununla yine ikinci seçimde koalisyon kurulabilir. 3. Sol marjinal kesim sokaklarda protesto ve eylemleri çoğaltır, bu da ülkeyi istikrarsızlığa sürükler, halkta da korku ve paniğe sebep olur. 4. Bu eylemin sebebini hükümet olarak göstererek PKK'nın TC'yi vurması meşrulaştırılır. 5. TC'ye gözdağı olur, çünkü eylemin yapıldığı yer başkent Ankara. 6: Halkın muhafazakar ve milliyetçi kesimi sevinir. 7. TC tarafından İslam devletine baskı daha da artabilir. 8. AK Parti haçlı koalisyona desteğini meşrulaştırabilir. 9. Eylem sonunda halk mitingleri çoğaltırsa seçim ertelenebilir."

Kararda, dokümanda açıklandığı üzere, eylemle esas amacın kaos ve kargaşa ortamı yaratmak, toplumun değişik kesimlerinin protesto eylemleri ile ülkenin istikrarsızlığa sürüklenmesi, halkta korku ve panik oluşturmak, değişik toplum kesimleri arasında ve bu kesimlerle devlet arasında çatışma ortamının yaratılması hedeflendiği ifade edildi.

"Tüm toplum ve anayasal düzen hedef alındı"


10 Ekim 2015'te KESK, TMMOB, TTB, DİSK öncülüğünde birçok sivil toplum kuruluşu, dernek, federasyon ve siyasi partinin katılımıyla "Savaşa İnat Barış Hemen Şimdi; Barış, Emek, Demokrasi" konulu mitinge toplumun değişik kesimlerinden, farklı etnik köken ve dini ve felsefi anlayışa sahip birçok kişinin katıldığı, söz konusu mitingin etnik, ırki, dini bir grubun veya görüşün organizasyonu olmadığı kaydedildi.

Tüm toplum hedef alındı

Kararda, şu ifadelere yer verildi: "Dolayısıyla TCK'nin 77. maddesi kapsamında toplumun bir kesiminin hedef olarak seçilip bir plan dahilinde sistematik saldırının söz konusu olmadığı, terör saldırısı ile tüm toplum ve anayasal düzenin hedef alındığı, toplumun değişik kesimlerinden insanların bir araya geldiği mitingde canlı bomba saldırılarıyla çok sayıda insanın ölümü ve yaralanması hedeflenerek bu vahim ve acımasız saldırının toplumsal kaos oluşturmak için araç olarak öngörüldüğü anlaşılmıştır."

DAEŞ silahlı terör örgütünün radikal selefi düşünceler doğrultusunda kendilerinden olmayan tüm toplum kesimlerini kafir ve düşman olarak gördüğü, bu nedenle terör saldırısı sonucu kimlerin zarar göreceğinin örgüt yönünden önemi olmadığı vurgulanan kararda; örgütün, toplumda korku, kaygı, panik ve öfke yaratarak kaos ve çatışma ortamı oluşturma amacıyla vahim nitelikteki terör saldırısını gerçekleştirdiğinin altı çizildi.

"Rabbim tc tağutunu elimizle helak etsin"

Kararda, soruşturma aşamasında ölü olarak ele geçirilen örgütün Gaziantep sorumlusu Yunus Durmaz'dan ele geçirilen dijital materyallerdeki, "Şeyhim, öncelikle Allah alınan bu kararda bize yardım etsin, Rabbim TC tağutunu elimizle helak etsin", "Bize devletimizden, kardeşlerimizden haber verin. Vallahi kardeşlerden, İslam topraklarından uzakta mahsun kaldık. Bu müşriklerin içinde İslam beldemizden uzak yaşamak çok zor oluyor", "...kendilerinden fazladan olma ihtimali olan hususunda Kürtler ile Türkler bu topraklar üzerinde bir bütün hale geldiler. TC hükümeti halkların birbirleri ile savaşacağı bir siyaset yapmıyor, yapılmasına da izin vermiyor ama biz öyle değiliz. Biz inancımızla, yaşam tarzımızla halktan çok uzağız, hamdolsun. Bu nedenle bizi halkın kabul etmesi çok zor. Bu nedenle tüm halkı bize kışkırtacaklar. Bu takdirde halk her fırsatta bize düşmanlık ederek aleyhimizde olacak" şeklindeki ifadelerinin bunu gösterdiği kaydedildi.

"İnsanlığa karşı suç"un yasal unsurları oluşmadı

Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, DAEŞ silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkeleriyle kurulan anayasal düzeni kabul etmediği, onu "tağut ve düşman" kendileri dışındaki tüm toplum kesimlerini ise "kafir, müşrik ve düşman" olarak gördüğü belirtilen kararda, anayasal düzeni değiştirerek yerine radikal selefi görüşler doğrultusunda teokratik düzen getirmeyi amaçlayan örgütün, bu amacına toplumun değişik kesimleri arasında ve bu kesimlerinin devletle arasında kin nefret ve husumet oluşturacak terör saldırıları düzenleyerek sürekli çatışma ve kaos ortamı yaratarak ulaşmayı hedeflediği bildirildi.

Kararda, bu sebeple gerçekleştirilen eylemin "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs" suçunu oluşturduğu, TCK'nin 77. maddesindeki "insanlığa karşı suç"un yasal unsurlarının ise gerçekleşmediği ifade edildi.