Kaz Dağlarında altın madenciliğine ve kesilen ağaçlara karşı tepkiler sürerken 1989 yılında İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi ve Devlet Doğa Bilimleri Müzesi’nin kuruluşunun “250. Yıl Çevre ve Doğa Koruma Özel Ödülü” alan ünlü Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin yaşanan felaketi gözler önüne serdi.

Türkiye’nin 1993 yılında genetik çeşitliliğin korunması için, Dünya Bankası tarafından yönetilen GEF’den 5,1 milyon dolar hibe aldığını, yaklaşık 2 milyon dolarını Kaz Dağları'ndaki araştırmalar için kullanıldığını açıklayan Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin; “Kaz Dağları'ndaki talanın ortaya çıkmasında imzası bulunanlara bir kez daha yazıklar olsun. Çünkü onlar insanlık suçu işlediler” dedi.

Dünyanın en büyük 8 gen merkezinin 3’ü Anadolu’da

Kaz Dağları'nda altın madeni nedeniyle ağaçları kesen Kanadalı Alamos firmasına tepkiler sürerken bir çarpıcı açıklama da Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin’den geldi. Ajans Bakırçay’a açıklamalarda bulunan Çetin; “Türkiye 1993 yılında ‘Türkiye nin genetik bitki çeşitliliğinin yerinde korunması ulusal planı’ (İNSİTU) için, Dünya Bankası tarafından yönetilen ‘Küresel Çevre Fonundan’ (GEF) 5,1 milyon dolar hibe aldı. Bu paranın yaklaşık 2 milyon doları Kaz Dağlarındaki araştırmalar için kullanıldı. Çünkü Dünyanın en büyük ve önemli 8 gen merkezinin 3 tanesi Anadolu’dadır. Ancak bugün gelinen noktada biz bunu yok ediyoruz. Çok yazık” dedi.

Dünya çapındaki ekolojik alan talana açılmış

Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin sözlerini şöyle sürdürdü; “Bugün gördüğümüz tablo hiç iç açıcı değil. Dünya çapındaki ekolojik alan resmen talana açılmış, doğa koruma konusunda birçok uluslararası sözleşmelere imza atmış bir ülke olarak bu tür çelişkileri ortaya koymamız insanlık adına utanç vericidir. Şunu unutmamalıyız ki, bugün kültürü alıp yaşamımızı devam ettirmemizi sağlayan bitki ve hayvan türleri bir zamanlar yabani formlar halindeydiler. Zamanla insanlık kendi ihtiyacı için bu türleri kültüre aldı. Ancak yine insan tarafından dünyanın ekolojik parametrelerinin hızla değiştirilmesi nedeniyle kültüre alınan türler kısa sürede verimsiz hale gelmektedir. İnsan türü soyunu devam ettirdikçe, yaşamlarını devam ettirebilen türlerin gen kaynaklarına ihtiyacı vardır. Çünkü halen yaşayabilen yabani hayvan ve bitki türleri hızla değişen ekolojik koşullara adaptasyon sağladıklarından nesillerini devam ettirme başarısını göstermişlerdir. Hastalıklara, insan kaynaklı kirlilik parametrelerine ve bitki zararlarına karşı dayanıklı oldukları için, insan soyu var oldukça bizim bu yabani gen kaynaklarına mutlak suretle ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu gen kaynakları özellikle milli park, tabiat parkı, doğal sit alanı v.s gibi. Nitelendirdiğimiz özel statülü doğal alanlarda bulundukları için, ulusal ve uluslararası kanunlarla güvence altına alınmışlardır” dedi.

Bu bir insanlık suçu

Çetin; “Bugün geldiğimiz noktada sürekli değiştirilen maden yasası, torba yasa gibi kanuni düzenlemelerle bu alanların talanına izin verilmiştir. Bu aynı zamanda insanlık suçudur. Çünkü bugün dünyada kültüre alınan 500 sebze ve meyvenin gen merkezinin Anadolu olması ülkemizin ekolojik zenginlikler bakımından insanlık için ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Kaz Dağları Milli Parkı ve çevresinin, jeomorfolojik, faunistik ve floristik, hidrolojik, tarihi, kültürel, arkeolojik, mitolojik ve sosyaekonomik değerleri göz önüne alındığında UNESCO kriterleri çerçevesinde “Jeopark” potansiyeline sahiptir. Bu alan ayrıca İmportant Plant Areas (IPAS), by Planta Europa and WWF’inde listesinde yer almaktadır”

Gezegenin geleceği tehdit altında

Çetin; “Bu bölgedeki göknar türü (Abies nordmanniana subsp. equi-trojani) dünyada sadece bu bölgeye özgü endemik bir ağaç türüdür. Bölgede ayrıca 79 tür endemik tür bitki yaşamaktadır. Bölgede doğal olarak yetişen bitki türlerinden 153’ü gıda, 130’u ilaç, 25’i yem ve 45 türde el sanatları alanında değerlendirilmektedir. Diğer 66 bitki türü de farklı alanlarda kullanılmaktadır. Bu bölge (eko turizmi) açısından da dünyanın sayılı yerlerindendir. 2018 yılında WWF (Dünya Yaban Hayatı Koruma Vakfı) tarafından yayınlanan ‘Yaşayan Gezegen 2018’ raporuna göre gezegenimizde son 44 yılda canlı popülasyonlarında %60 azalma görüldü. Bu vahim durum dünya gezegeninin ve insanlığın geleceğinin çok ciddi tehdit altında olduğunu bilimsel olarak bir kez daha ortaya koymuştur.”

Bu yasak dünyanın başka bir ülkesinde yok

Tohum Yasası’na da değinen Çetin; “Ülkemiz çiftçilerinin dünyanın hiçbir yerinde olmayan bize özgü ekolojik ve genetik bakımdan üstün özellikli bitki tohumlarını kullanmalarının kanunla yasaklanmasının başka bir örneği dünyanın başka bir ülkesinde yoktur. Ülkemizin çıkarlarına ters düşen ve insani değerlerle uyuşmayan bu kanunun en kısa sürede iptal edilmesi gerekir. Vahşi kapitalizmin ortaya koymuş olduğu klasik ekonomi bilimi, insanın sadece bencil çıkarlarına hizmet etmeyi amaçlar. Temelleri yaklaşık 25 yıl önce atılan ‘ekolojik ekonomi bilimi’ ise artık ekonomik büyümenin sınırına ulaştığımızı ifade ediyor. Bundan sonraki büyüme artık ‘ekonomik’ değil, çünkü büyümenin çevre maliyeti üretimden elde edilen kazançtan çok daha yüksek.”

İnsanoğlu altının yenmeyeceğini anlayacak

Çetin; “Dünyamızda son bitki ve hayvan türü yok olduğunda insanoğlu altının yenmeyeceğini anlayacak ki artık çok geç kalmış olacağız. Çünkü gidecek başka gezegen de yok. Kaz Dağları'ndaki talanın ortaya çıkmasında imzası bulunanlara bir kez daha yazıklar olsun. Çünkü onlar insanlık suçu işlediler. Çok yakın gelecekte çocuklarının yüzlerine bakamayacaklar.” (Ajans Bakırçay)