Sevgili okurlar,
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerini geride bıraktık.
Bu köşe yazımda farklı düşüncelerimi okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Seçim sonuçlarına baktığımızda, Cumhur İttifakı’nın başarılı olduğunu görüyoruz.
YSK Başkanı sonuçları açıkladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm diğer Cumhurbaşkanı
adaylarının aldığı oyların toplamından 2,6 milyon fazla oy almış.
Recep Tayyip Erdoğan 26,33 milyon, Muharrem İnce ise 15,34 milyon oy aldı.
Diğer adayların aldığı oy, beklenenin çok altında çıkınca seçimi, Erdoğan birinci turda kazandı.
Sevgili okurlar,
Ben bu köşe yazımda, CHP’de baş gösteren yeni tartışmaları ve olası kurultay gelişmelerini yazmayacağım.
CHP’nin bugüne kadar çözmekte geciktiği ve hatta göremediği bazı gerçekleri sıralayacağım.
Mesela bence çok önemli olan fakat pek üzerinde durulmayan, hatta önemsenmeyen bir gerçek şu:
AKP’nin 10 milyon civarında bir üyesi var. CHP’nin üye sayısı ise 1,2 milyon civarında.
Bu rakamlara baktığımızda CHP, her seçimde bu gücün karşısında eksi ile yarışa başlıyor.
Bu anlamda CHP’nin yapması gereken ilk iş, Türkiye genelinde, başta Doğu, Güneydoğu, Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerinde, özellikle gençleri ve kadınları CHP’ye kayıt yaptırıp, o bölgelerdeki üye sayısını artırıp, etkin örgütsel çalışmalar yapmaya başlamaktır.
Çok daha önemli olan bir başka şey de Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu gerçeği.
Hani dedik ya gözden ırak olanlar, gönülden de ırak olurmuş. Bu gerçeği göz ardı ederseniz o bölgelerden seçim başarısı beklemek olanaksızdır.
Çünkü “Basmadığınız toprak, yaşamadığınız mülk sizin değildir.” diye bir söz vardır.
Doğu ve Güneydoğu bölgeleri gerçeğini çözemeyen bir CHP, siyasette başarılı olamaz, zaten olamıyor.
Şöyle ki:
CHP’nin Doğu ve Güneydoğu’da siyasal başarısızlığını yıllardır hepimiz görüyoruz.
Bu bölgelerde İslam dini ne yazık ki AKP’nin, cemaatlerin, aşiretlerin ekonomik ve toplumsal
düzenlerini koruyan bir “afyon” gibi kullanılmaktadır.
Bunun açık adı din bezirgânlığıdır, din sömürücülüğüdür.
Kapitalizm, güçlenmesinden çekindiği sola karşı dini bu bölgelerde çok iyi kullanmaktadır.
Dinsel tutuculuğu, bir vurucu güç olarak, AKP ile işbirliği yaparak 16 yıldır bu bölgelerde çok iyi kullanmaktadır.
AKP, bunda da hayli başarılı olmuş ve bu sayede Doğu ve Güneydoğu’da siyasal varlığını artırmıştır.
Dini siyasete alet eden Türk ve Kürt dincileri, çıkarcı Türk ve Kürt siyasetçileri; kapitalizmi, sol anlayışlı bir düzene karşı, tercih etmekte ve onu “ehven -i şer” olarak kabul etmektedir.
CHP’nin Doğu ve Güneydoğu gerçeğine buradan bakması, siyasal başarı elde edemeyişini bu pencereden görmesi gerekir.
CHP, bu gerçekleri irdeleyerek sosyal politikalar ve sosyal çözümler üretmelidir.
Kürt sorunu ile ilgili politikalarını toplumun her kesimiyle açık açık, mertçe paylaşmalıdır.
Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde yaşayan toplum, gerçekten içe dönük ve kadercidir.
Bu bölgelerimizde yaşayan yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu yeniliklere, bilerek kapalı tutulmuştur.
CHP, bu bölgelerde kalkınmanın temelleri üzerinde rol gücünü göstermekte geç kalmıştır.
CHP, bu bölgelerde bu gücünü artırmalı ve halkla iç içe uzlaşmalı, kucaklaşmalı.
Rol gücünü artıran bir CHP, bölgedeki siyasal davranışları etkiler, toplumsal hareketliliği de sağlamış olur.
Toplumsal hareketlilik beraberinde ise geniş bir “siyasallaşmış” vatandaş topluluğunu getirir.
Bu topluluğun hacmi büyüdükçe CHP’nin siyasal hacmi de bu bölgelerde mutlak artmış olur.
Umuyorum CHP, bu konuya bundan böyle daha çok kafa yorar.
Söylemesi bizden.
Unutmayalım ki gözden ırak olanlar, gönülden de ırak oluyor.