İki ya da üç hafta da bir, hafta içleri, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri Avrupa klasiğimizdir; ülke temsilcilerimiz varsa onlar, yoksa diğer Avrupalılar takip edilir futbol sevenler tarafından… Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ya da farketmez ligi… Elbette ki, kendi temsilcimiz varsa, maç öncesi heyecanımız biraz daha farklı olur… Bir de puan ya da puanlar gelirse, değmeyin keyfimize…

Ha, bir de, yazmadan edemeyeceğim; hangi takımın taraftarı olduğunuzun da pek önemi yoktur hafta içlerindeki Avrupa maçlarında; hop oturup hop kalkar izleyici… Kendimden biliyorum; canım hiç haz etmese de, şimdilerde aslına dönmeye gayret eden Ankaraspor ki, Osmanlıspor isimli zamanları çok taze… İşte bu Osmanlıspor için bile Avrupa maçlarında, bir yeniçeri kıyafeti kuşanmadığım kalmıştır tabir yerindeyse; ülke puanı önemli neticede…

İşte böyle bir hafta içerisinde Başakşehir takımı Paris’e, PSG takımına Avrupa Şampiyonlar Ligi müsabakası için konuk oldu.

Irkçı söylemlerde bulunan hakem, müsabakanın durması, sonra 4. hakemin değişeceği bilgisi, takımların oynamayız değişleri ve soyunma odasına gidişleri ve Uefa’nın müsabakayı tatil etmesi… Ardından bir gün sonrasında bambaşka hakem dörtlüsü ile müsabakanın kaldığı yerden başlaması… Bu paragraf, olayın en kısa özeti…

Elbet ki, tüm dünya bir oldu ve rezil, çağdışı ve insanlıktan çok uzak olan bu olayı “No to Racism” yani “Irkçılığa Hayır” sloganlarıyla kınadılar, bizler de dâhil…

Müsabaka, kaldığı yerden başlarken, saha içerisinde olması gereken tüm unsurlar, yani hakemler ve tüm futbolcular, orta yuvarlağın etrafında, bir dizleri yere basar şekilde diz çöküp, tek ellerini de yumruk şeklinde gökyüzüne kaldırdılar… Ne müthiş bir görüntüydü!

Gelin isterseniz yumruk sıkmak ile başlayalım;

Neolitik dönemlerden kalma mağara resimlerinde bile rastlanmış sıkılmış yumruk resimlerine… Yumruk, gücü, birlikteliği, başkaldırıyı ve öfkeyi simgeliyor çünkü insanoğlu için… Sazını, yüreğinin gücü gören Pir Sultan Abdal’dır gökyüzüne kaldırır. Öyleyse, yüreğinin gücünü yumrukla da pek tabii gösterebilirsin! İnsanlıktan çıkanlara karşı, birlikteliği simgeleyen yumruğu sıkıp, öfkeyle karışık, kaldırırsın gökyüzüne… Bazıları sağ kol mu, sol kol mu diye tartışırlar bu arada… Ne önemi var efendi? Kanayan yara, hepimizin yarası değil mi?

Diz çökmek mi?

O da protestoya aslında farklı bir anlam katıyor; saygı… Evet, evet; saygı… Kötülükle karşı karşıya kalana ya da kalanlara saygıyla beraber destek duruşudur bu duruş! Bu diz çöküş; tüm mazlumun, büyük bir saygıyla aslında yanında/yanlarında olunduğunun kanıtıdır bu çöküş… Ve asla gerçek anlamda bir çöküş ya da boyun eğme değildir!

Gelin, sizi 1968 yılındaki, Meksika’da düzenlenen olimpiyat oyunlarına götüreyim;

200 metre yarışında, birincilik ve üçüncülük kürsüsüne çıkan iki Amerikalı atlet, o yıllardaki ırkçı ve kötü muamelelere vurgu yapmak için, kürsüden siyah eldivenleri ile yumruklarını göğe kaldırmış ve milli marşları süresince indirmemişlerdir. Bu protestoları, olimpiyat kampından kovulmalarına sebep olsa da; yarışın birincisi, dünya rekorunu da kıran atlet Tommie Smith, “Eğer kazanırsam, ABD vatandaşı olarak kazanıyorum, siyahi bir Amerikalı olarak değil. Eğer kazanamazsam veya kötü bir şey yapsam hemen zenci oluyorum onlar için. Biz siyahiyiz ve siyahi olmakla gurur duyuyoruz. Bu akşam burada ne yaptığımızı siyahi Amerika çok iyi anlıyor, bundan eminim” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Irkçılığa karşı, o yıllarda sergilenen bu duruş elbet ki ve maalesef ne son olmuştur, ne de ilk! 

Dikkatinizi çekti mi sizin de? Yıl 1968 ve sporcular, ırkçı söylem ve davranışları protesto ediyorlar. Yıl 2020 yine ırkçılık ve yine protesto! Aradan geçen yarım asrı aşkın sürede, bir kısım insancıklar, çözememişler hala birlikte geçinebilmenin, bir arada nefes alıp vermenin, beraber yaşayabilmenin sırlarını…

Bu nedenle, ben de saygıyla diz çöküp, yumruğumu göğe haykırıyorum; kahrolsun ırkçı, kafatasçı ve faşist zihniyet, kahrolsun bu zihniyete çanak tutan düzen!

Dipnot; “Demiri, demirle dövdüler; biri sıcak, biri soğuktu… İnsanı, insanla kırdılar; biri aç, biri toktu.” Pir Sultan Abdal.