Kültürpark, İzmir’in en önemli değerlerinden biri. Kentin akciğeri, şehrin içinde şehirden kaçma alanı. Betonlar arasında doğa ile kucaklaştığımız yer. Ve daha neler, neler…

serdar-celenkKadifekale’ye hiç çıktınız mı?
- Saçmalama, ben İzmirliyim.
Peki o zaman şöyle soralım. En son ne zaman çıktınız da, İzmir’e şöyle tepeden baktınız?
Büyükşehir belediyesinin tarih turları ile Kadifekale’ye çıktığımızda, yaşlı başlı adamlardan çok duydum: “En son babam elimden tutup buraya getirmişti” diye.

Kadifekale’den İzmir’e bakınca, beton, beton, beton… Bir tek yer var ki, kocaman yeşil bir alan. İşte bu yeşil alan, Kültürpark insanın içine su serpiyor. Uzaktan bile rahatlatıyor.

Bazılarının anılarında evlilik için atılan bir imza olur, bazılarının da geçmişte yaşadığı Fuar, Lunapark heyecanı. Ağaçlar kadar köklü, Lunapark kadar çocuktur. En önemlisi huzurdur.


ÇOK EMEK HARCANDI


Kültürpark’ın doğuşu, şehrin hemen hemen yarısını yok eden yangınla başlar. Daha doğrusu hemen başlayamaz. 1922 deki büyük yangının harabeye çevirdiği İzmir’in ortasındaki bu moloz yığının kaldırılması bile uzun süre mümkün olamaz.
Nihayet 1933 yılında başlayan insanüstü özverili çalışmalarla ilk adım atılır. Bugünkü Efes Otelinin bulunduğu yerde 1932'de açılan ilk fuarın yerinin de yeterli olmaması, Kültürpark’ın, dolayısı ile fuarın yeni yerinin hazırlanmasını sağlar. Tüm çabalar bu alanın 1936 yılında açılacak fuara yetişmesi içindir.

Üç vardiya çalışan yüzlerce insan, at arabaları ile molozları temizlemeye koyulurlar. Bu arada yollar açılır, ağaçlar dikilir. Sergi binaları inşa edilir. 1936'daki fuara yetiştirilir. Bir sene sonra da dünyada sadece üç tane olan Paraşüt Kulesi inşa edilir.

Bakın dönemin belediye başkanı, Kültürpark’ın mimarı Behçet Uz durumu nasıl anlatıyor: "Şehir halkının sıhhat, eğlence kaynağı olacak bu park içinde müze, çocuk oyun yerleri, meydanlar, stadyum, halk tiyatroları, kütüphane, posta merkezi, okuma odası, fuar zamanında enformasyon bürosu Bergama, Efes ve diğer asar-ı atikanın maketlerinin sergileneceği alanlar yapılacak. Arsıulusal panayır ile yalnız İzmir'in değil bütün Ege bölgesinin modern ve devrimlerimize layık bir kültür müessesi halini alacaktır.”


SERGİDEN PANAYIRA, PANAYIRDAN FUARA


Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Bu şehirde sergiler kurun, fuarlar açın” sözü, fuarın serüveninin başlangıcı sayılabilir. Cumhuriyetin ilanından önce İzmir İktisat Kongresi’ndeki Numune Sergisi ile başladı. İkincisi 4 Eylül 1927 tarihinde Mithatpaşa Sanat Enstitüsü’nde “İzmir 9 Eylül Sergisi” adı altında gerçekleştirildi. 1929’daki ekonomik problemlerin etkisiyle 1933 yılına kadar sergi düzenlenmezken, 1933 yılında “İzmir 9 Eylül Panayırı” adıyla bugünkü Cumhuriyet Meydanı’nda, şimdi Efes Oteli’nin bulunduğu alanda ulusal bir sergi gerçekleştirildi.
1934 yılında yine Cumhuriyet Meydanı’nda, bu defa uluslararası nitelikte düzenlenen sergi, “Beynelmilel İzmir 9 Eylül Panayırı” adıyla ziyaretçilerini ağırladı. 1935 yılında Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan son fuarın ardından, dönemin İzmir Belediye Başkanı Behçet Uz, Moskova’dan örnek alınan park projesini hayata geçirerek Kültürpark'ı kente kazandırdı. Açılışı, 1 Eylül 1936'da, “Arsıulusal İzmir Fuarı” ile birlikte yapıldı.
İnternetin, Google’ın olmadığı bir dönemde, dünyadaki teknolojik gelişmelerin görülebileceği ülkemizdeki tek yerdi. Başta Sovyetler ve Amerika olmak üzere, ülkeler birbirleri ile yarış ederlerdi.


KÜLTÜRPARK’IN KUŞLARI – AĞAÇLARI


Kültürpark’ın Montrö girişinde yer alan Halikarnas Balıkçısı bitkiliğinde, yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın diktiği, sevdiği ve eserlerinde bahsettiği bitkiler yer alıyor.

Kültürpark’ın zengin bitki varlığının temelinde, Halikarnas Balıkçısı’nın büyük emekleri var. Parkın kurucusu İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz, İzmir Fuarı’nın ilk yıllarında konuk ülkelerin heyetlerinden, kendi coğrafyalarına ait bitkiler getirmelerini rica eder, sonra da bu bitkilerin Kültürpark’a dikilmesi için Kabaağaçlı’nın yardımını ister. Yazar, Güney Amerika’dan Sibirya’ya, Avrupa’dan Uzak Doğu’ya uzanan coğrafyanın bitkilerini parka yerleştirir.

Kültürpark'ın bu günkü haline gelmesi için başta Cahit Çeçen ve Muammer Bey olmak üzere mimarlar ve yine Bedri (Or) Bey başta olmak üzere pek çok ziraatçinin emeği vardır. Bedri Or, 1900 yılında İstanbul'da doğdu, Almanya'da peyzaj eğitimi gördü. Bedri bey İstanbul'da çalışırken, Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın (Halikarnas Balıkçısı) önermesiyle İzmir'e getirildi. Kültürpark’ın bugünkü durumuna büyük katkısı oldu.

Kültürpark’ta 133 türde 7 bin 724 ağaç ve büyük çalı formunda bitki bulunmaktadır. Manolya, at kestanesi, Japon eriği, hurma, defne, palmiyeler bu güzel parkı süslüyor bu güzel parkı. Ama Halikarnas Balıkçısı’nın diktiği bir Bella Sombra (güzel gölge) ağacı var ki, dakikalarca sizi kendisine hayran hayran baktırıyor.

Bir de cıvıl cıvıl kuşları var Kültürpark’ın. Çevreci kargasından, ördeklerine, havada uçanından, gölde yüzenine kadar. Ama en gösterişlileri çift olarak uçan siyah madalyonlu Yeşil Papağanlar. Size her an sürpriz yapabilirler.


PARKIN HEYKELLERİ


Kültürpark’ta çok sayıda heykel bulunuyor. Bunların bana göre en görkemlisi Lozan kapısından girince bizi karşılayan heykeltıraş Tankut Öktem’in 1991 yılında yaptığı Atatürk ve İnönü’nün heykelleri.
İzmir Sanat’ın önünde 2002’de heykeltıraş Tankut Öktem tarafından yapılan Nazım Hikmet heykeli, Basmane girişinde Behçet Uz’un heykeli.
Eski hayvanat bahçesinin olduğu yerde, molozları kaldırırken telef olan atların anısına 1940 yılında Şadi Çalık tarafından yapılan atlar heykeli. Heykeltıraşlar Şadi Çalık ve Turgut Pura’nın yatan kadın heykelleri de Kaskatlı havuzu süslüyor.
Halikarnas Balıkçısı’nın Montrö Kapısı’da, adının verildiği bitkilikte yer alan büstü, heykeltıraş Bihrat Mavitan imzasını taşıyor.

TÜRKİYE’NİN EĞLENCE MERKEZİ


İzmir Uluslararası Fuarı Türkiye’nin eğlence merkeziydi. İstanbul gazino starlarının tanıtımı açısından önemli bir sahneydi. Star adayının İzmir’deki izleyici oranı, İstanbul’da gelecek izleyici oranı hakkında fikir verirdi. Otuz gün süren fuar süresince, tüm Türkiye onları izlemek için İzmir’e akın ederdi.

İsmini Zeki Müren'in verdiği ve Türkiye'nin ilk döner sahnesine sahip Manolya Bahçesi başta olmak üzere Fuar Göl Gazinosu, Mogambo Gazinosu, Fuar Ekici Över, İsmini assolisti Müzeyyen Senar'dan alan Çamlık Senar Gazinosu, Akasyalar gibi sayıları 20'ye yaklaşan gazino, sanatçıların performans yarışlarına sahne oluyordu. Mogambo ve Kübana gece kulüpleri Batı müziği tarzının mekanlarıydı. Fuar gazinoları, Zeki Müren, Safiye Ayla, Bülent Ersoy, Gönül Yazar, Sezen Aksu, Tanju Okan, Ferdi Tayfur ve İbrahim Tatlıses konserleriyle kalabalıkları çekerken diğer yanda İsmail Dümbüllü, Nejat Uygur, Sadri Alışık, Öztürk Serengil, Metin Akpınar-Zeki Alasya, Levent Kırca Türk komedi tiyatrosunun örneklerini sergiliyorlardı.

ORYANTİRİNG İÇİN İDEAL


Hem gençler, hem de yetişkinler için ilginç bir spor dalı olan oryantiring bir yön bulma, define bulma oyunu. Genellikle doğada yapılsa da, şehir içinde bile yapabiliyorsunuz. Bir ödül uğruna, zamana karşı yarışarak, alanda saklanan objeleri veya noktaların tamamını bulup, oyunu kazanıyorsunuz.
İşte Kültürpark bunun için ideal bir alan. Trafikten arındırılmış (inşallah) büyük bir park, özel ağaçlar, objeler, heykeller, binaları var. Bu iş için biçilmiş kaftan. Özellikle okullararası yarışmalar yapılabilir, hatta uluslararası yarışmalara ev sahipliği yapabilir. Hem de gençler bu şekilde Kültürpark’ı ve kentin tarihini öğrenirler.


KÜLTÜRPARK TURLARI YAPILMALI


Kültürpark kentin ortasında adeta bir vaha. Trafikten bunaldınız, birkaç adım sonra doğanın içindesiniz. Ben bir rehber olarak burada çok ilginç turlar yapılabileceğine inanıyoruz. Geçtiğimiz hafta meslektaşlarımla böyle bir turun denemesini yaptık bile. Gerçekten de güzel oldu.
Eski Pakistan pavyonunda bu alanın yangın yerinden nasıl bu duruma geldiğini anlatmakla başladık tura. Sonra vurduk kendimizi yollara. O ağaç, bu ağaç derken adeta zaman su gibi aktı geçti. Ağaçlar, heykeller, IEF nostaljisi, Amerika-Rusya fuar rekabeti, Almanların otobüsleri, kamyonları, Hollanda’nın tarım araçları. Bir baktık ki iki saat geçmiş bile. Kalan bir saatte de neredeyse koşturarak, Montrö kapısındaki Halikarnas Balıkçısı’nın heykeli önünde bulduk kendimizi.
Bir saatimiz daha olsaydı, Tarih ve Sanat Müzesini de gezmek güzel olurdu. Demek ki müze ile birlikte dört saat süren nefis bir tur yapılabilir Kültürpark’ta. Hem de çocukluk anılarımızı yaşayarak. Çocuklarımıza, öğrencilerimize bu turlarla Kültürpark’ı tanıtmalıyız.