Hazırlayan / Özde KOCA / Gökmen KÜÇÜKTAŞDEMİR

Gün boyu bir koşuşturmanın içindeyiz. İş, toplantılar, yol, ev, faturalar... Hiç bir şeyin tam manasıyla tadını çıkaramıyor, gün boyu dolan zihnimizi boşaltamıyoruz. O da doldukça doluyor, her geçen an daha çok stresle birlikte yükleniyor. Günlerimiz güzel bir çiçeğin kokusunu içimize çekmeden, doğanın güzelliklerini yeteri kadar yaşayamadan, yıldızları gözlemleyerek hayal kuramadan geçiyor. Tam da bu noktada kendimize bazı kaçamaklar yaratmamız gerektiğini düşünüyoruz. Biz bunu yapabilen şanslı azınlıktanız. Geçtiğimiz günlerde sırtımız çantalar, çadırımız, uyku tulumumuz ve matımız ile tam bir kaplumbağa edasıyla bir yolculuğa çıkmanın keyfini yaşadık.

Hazırlık önemli

Yolda olma hali, yeni insanlarla tanışmak, yeni bir yer keşfetmek ve dahası nefes alıp verdiğim her anı gördüğüm güzelliklerle birlikte hissetmek inanılmaz güzeldi. Dağlar aşıp, ormanlardan geçip, birçok hayvanın arasından süzülüp çadırınızı her kurduğunuzda şükrediyorsunuz varmanın hazzını hissederek ve yorgunluğunuzu geride bırakıyorsunuz gecenin ilerleyen dakikalarına doğru. Eğer siz de trekking yapmak istiyorsanız ilkbahar ve sonbahar aylarını kaçırmamanızı öneririm. Ve yerinizde olsam bu güzel yolculuk için dolunayın gökyüzünde hakim olduğu günleri seçerim.

Hareket vakti öncesi heyecanlı ve hummalı bir hazırlık oldu. Hava durumuna baktıktan sonra öncelikle etabı iyi belirlemek, gidilecek noktaları tek tek tespit etmek, güzergah üzerinde karşılaşılacak durumlar için a, b ve c planları hazırlamak gerekiyor. Yürümekten ve spor yapmaktan hoşlanmıyorsanız, kendi içinizde bir disipline sahip değilseniz, aksi ve sürekli şikayet eden bir yapınız varsa hiç bulaşmayın derim. Hem kendinizi hem de sizinle birlikte yürüyenleri üzersiniz.

Yolculuğumuz Marmaris'ten başladı. Rotamızı Bozburun yarım adasının içinde yer alan; yerleşim merkezlerine, birbirinden güzel koylara, antik kentlere ve kimsesiz kamp alanlarına çevirdik. Marmaris'ten sonra İçmeler ilk durağımızdı.

İçmeler ve turunç

Güzergahımız Karia Yolu'nun bir bölümünü oluşturdu. Aslında adını antik çağda burada yaşamış Karia medeniyetinden alan yol, Muğla ve Aydın illerini kapsayan yaklaşık 800 km'lik bir trekking rotası. Bölge kendine özgü mimarisi ile çok sayıdaki köyden, el değmemiş koylardan, zeytin, keçiboynuzu ve badem ağaçları ile dolu tepelerden ve irili ufaklı, kimisi sadece yürüyerek ulaşılabilen antik kentlerden geçmekte. Biz de bu yolun yaklaşık 70 kilometresini yürüdük, bir kısmını da otostop çekerek ya da minibüs kullanarak geride bıraktık. İzmir'den yola çıkıp özel aracımızla Marmaris'e yaklaşık 4 saatte geldik. Yolda sonbaharı karşılayan yağmur damlalarıyla karşılaştık. Elimizdeki hava durumunda ilk 3 günümüz yağmurlu gözüküyordu ve sağanak yağışla başlıyordu. Bu nedenle ilk gün otelde kalıp Marmaris'i gezdik. Marmaris bana hep çok düzenli ve cezbedici gelmiştir. Türk turistten çok yabancılar vardı merkezde. Hava kararırken, yağmur fırtınayla beraber sokakları dövmeye başladı. Otele kendimizi zor attık. Ertesi gün sabah erkenden kalktığımızda ise hava çok güzeldi. Marmaris'te arabamızı bıraktıktan sonra otoyol kenarından 1.5 saat uzaklıktaki küçük ve sevimli bir kasaba olan İçmeler'e yürüdük. Tırmanışa başlangıç noktası için, İçmeleri baştan sona geçip Gölenye Caddesi üzerindeki start noktasına geldik. Hemen söylemeliyim burayı bulmak zor. Orda yaşayanların bu noktadan haberi bile yok.

İşaretler önemli

Karia yolunda trekkingcilere her yıl tazelenen işaretler yol gösteriyor. Beyaz ve kırmızı çizgiler, "baba" adı verilen üst üste konmuş taşlar, ok işaretleri, kırmızı yuvarlaklar içine çakılan kazıklar ve birçok noktadaki modern yol levhaları kılavuzunuz oluyor. Biz de ilk kırmızı beyaz çizgilerimizi görünce doğru yolda olduğumuzu anladık. Ve o andan itibaren dik bir patikadan yukarı doğru yürüyerek tırmanmaya başladık. 2 -3 saat sonra zirveye yaklaşmışken aşağıda gördüğümüz manzara muhteşemdi. Dağların ve ormanların arasında aşağıda Turunç belirmişti. Harika bir sahil kasabası. Daha önce bir kez oraya yolum düşmüştü. Sahip olduğu doğal güzelliğe ve denizine bayılmıştım. O an bu güzelliği bir de uzaktan dağların arasından görmüş oldum. İnişe geçmeden birkaç dakika önce verdiğimiz mola sırasında yağmur başladı ve biz eşyalarımızı toparlarken birden hızlandı. Neyse ki yanımızda pançolarımız vardı. Onları giyip hem kendimiz hem de eşyalarımızı korumaya aldık. Yağmurla kayganlaşan zeminden yavaş yavaş aşağı inerek Turunç'a vardık. Yaklaşık 7 saat süren yürüyüşün ardından merkezine geldiğimizde yağmur da durmuştu. O gecenin de yağmurlu olacağını bildiğimiz için yine bir apart otelde kaldık. Kaldığımız otelin manzarası muhteşemdi. Deniz ve kumsal tam önümüzdeydi. Hemen karşımızda ve yan tarafımızda indiğimiz dağlar yer alıyordu.

Erken kalkan yol alır

Eşyalarımızı odamıza bırakıp fazla oyalanmadan Turunç'un nefis denizinin tadına bakmak için kumsala indik. Kumsalda çok az insan vardı. Saatlerce yaptığımız yürüyüşten sonra deniz bir ödül gibi geldi. Yağmurda denize girmenin hayalini kursak da bunu yaşayamadık. Biraz yüzdükten sonra odamıza döndük. Akşam yemeğinden sonra yarınki rotamızı gözde geçirip müzik eşliğinde kitap okuduktan sonra hemen yattık. Çok yorulduğumuzu yatar yatmaz hissetmiştik. İlk günün bende bıraktığı ders şuydu: Erken kalkan çok yol alır. Evet zamanı iyi ayarlamalısınız ki günü kaçırmayın. Oteli ya da çadır kuracağınız alanı karanlıkta aramayın.

Yanına alman gerekenler

  • Bot
  • Tozluk
  • Baton
  • Çanta
  • Tişört
  • İç çamaşır
  • Şapka
  • Çadır
  • Uyku tulumu
  • Mat
  • Tepe feneri
  • Su ve yiyecek
  • Kampçı tüpü
  • - Harita ve pusula

NOTLAR:

  • Yanına çizdiğin rotaya göre 2 en fazla 3 günlük yiyecek al. Yol üzerindeki yerlerden kalan günler için alışveriş yap. Çantanda fazladan ağırlık olmasın.
  • Çadırın hafif ve 4 mevsimlik olmalı.
  • Her gün için yanında en az 3 litre su olmalı.
  • Cep telefonun ve fenerin için yanına yedek pil almalısın.