Hazırlayan/ Özde KOCA / Gökmen KÜÇÜKTAŞDEMİR

Anadolu, kıymetini bilene adeta bir efsaneler deryasıdır. Eski bir kalıntının, ormandaki bir ağacın ya da köşe başındaki belki de her gün önünden geçtiğiniz çeşmenin dinlemeye değer bir hikayesi mutlaka vardır. Hele ki konu şelaleler olunca çok azının varlık nedeni aşk değildir. Biz de hem efsanesine ortak olmak hem de ruhumuzu yıkamak için umutsuz aşıkların su olup aktığı Aşıklar Şelalesi‘ne doğru yola çıktık.
Dikili'yi geçtikten sonra ulaştığımız Nebiler köyündeki Aşıklar Şelalesi, doğanın bir sürprizi gibi. Çünkü yolda giderken, hatta şelale tabelasını görüp içeri girdiğinizde bile şelalenin oralarda bir yerde olduğuna inanamıyorsunuz. Biz de arabadan inip, ahşap, büyükçe bir kafeye tereddütlü adımlarla girdik. İçerideki işletme sahibine sorma gereği duyduk tabi. Kısa bir bilgilendirmeden sonra aşağıdaki şelaleye inmeden önce Ağlayan Mağara, ayna göleti, Zindan ve Ece Çağlayanı’nı görmek için sola yöneldik. Mevsim nedeniyle Ağlayan Mağara’ya giremedik. Yazın gelirseniz ve mağaraya girmeye niyetliyseniz yanınızda fener götürmeniz iyi olacaktır. Ayrıca şort ve deniz ayakkabısına ihtiyacınız olacak. Çünkü suyun içinden yürümeniz gerekecek. Girişi alçak olsa da gözünüzü korkutmasın. Birkaç metre sonra tavan yükseliyormuş. Tabi klostrofobisi olanlara tavsiye etmeyiz.


İşaretleri takip edin

Kayalardaki ve ağaçlardaki kırmızı işaretleri görmeyince mağaranın tepesine kendi rotamızı çizerek ulaştık. Biraz zorlu bir parkur izlemiş olduk ancak mevzu bahis maceraysa gözümüzü budaktan esirgemeyiz. Bu sefer bu deyim neredeyse gerçek oluyordu. Suyun karşı yakasına geçerek sık dalların arasından mağaranın üstüne ulaştık. Burada ayna gibi pürüzsüz minik bir gölet bizi karşıladı. Varlığını bilmeseydik belki de fark etmezdik. Çünkü ağaçlarla çevrili suyun üzerine düşen sarı yapraklar, onu meraklı gözlerden saklıyor gibiydi. Kırmızı işaretleri izleyerek yolumuza devam ettiğimizde yol ikiye ayrıldı. Soldaki minik köprüden dereyi aşıp, suyun zaman zaman sakinleştiği, zaman zaman da çağladığı rota boyunca ilerledik.
Sarı ve kırmızı yapraklar, yerde ve suyun kenarında adeta bir örtü oluşturmuştu. Biz de bu harika manzaranın keyfini çıkardık. Yürüyüşün bir noktasında suyun karşısına geçmemiz gerekti. Ancak yolun bir kısmını geri dönüp uygun bir yer bulmaya çalışsak da ne yazık ki başarılı olamadık. Şelaledeki işletmenin sahibi, 3-4 adet köprü bulunduğunu ancak yağmurda taşan derenin hepsini yıktığını söyledi. Mevsim yaz olsaydı hiç sorun olmazdı bu. Ancak biz bu seferlik Ece Çağlayanı’nın sesini duymakla yetindik.

Tırmanmayı göze alın

Dönüş yolunda başka bir patika olduğunu fark edip o yola saptık. İyi ki de öyle yapmışız. Kısa bir tırmanıştan sonra harika bir manzarayla karşılaştık. Öyle ki şelaleyi ya da çağlayanı görememek bile bizi hüsrana uğratmadı. Bir kez daha buranın sonbaharda bambaşka bir güzellik sunduğuna emin olduk. Etrafı sivri kayalarla çevrili bu kanyon, bitki örtüsünün zenginliğiyle gözlerimize bir ziyafet yaşattı. Termosumuzdaki kahveyi içmek için bundan güzel manzara olamazdı.
Ve yürüyüşümüzün son durağı 86 renkli tahta basamağı inince karşımıza çıkan Aşıklar Şelalesi… 20 dakikalık yürüyüş, bir saatten fazla sürdü. Çünkü her köşesi ayrı bir güzellik sunuyordu ve onlarca fotoğraf çektik. Şelalenin karşısındaki banklardan birine oturduk ve hazan güneşinde ısındık. İşte bu an, ayaklarımızı olmasa bile ruhumuzu dinlendirmeye yetti. Sonbaharın eşsiz renklerinin arasında közde pişmiş Türk kahvemizi içerken biraz da kitap okuma fırsatı bulduk.
Hüzün mevsimi sonbaharda Aşıklar Şelalesi, harika bir yolculuk için sizi bekliyor. Yazın kalabalığından uzak, sakin ve huzurlu bir kaçamak arıyorsanız rotanız hazır. Burası kesinlikle Dikili’de görülmesi gereken yerler listesinin ilk sıralarında.

Hüzünlü bir aşk hikayesi

İşte tam bu eşsiz manzaranın karşısında oturmak, şelalenin efsanesini dinlemek için en doğru an. Çünkü efsaneye göre, peri padişahının kızı Sümeyra ile bir fani olan Yörük Ali’nin hüzünlü aşkı, burada sonsuz olur. Birbirini seven iki genç, Sümeyra’nın babasının “Kızımı bir ölümlüyle evlendirmem” demesi üzerine bugün şelalenin aktığı yerde gizlice buluşurlar. Bu sırada peri padişahı bu aşka son vermek için askerlerine ‘Yörük Ali’yi öldürün’ emri verir. Padişahın askerleri yaklaşırken bir mucize olur. Bir çınar ağacı yarılarak aşıkları içine alır. Birbirlerine sıkıca sarılan Sümeyra ve Ali, “Sonsuza denk hiç ayrılmayalım” diye dua ederler. Bunun üzerine tanrılar insafa gelir ve su olup şelaleden çağlarlar. Kızını kaybeden peri padişahı da şelalenin yukarısındaki mağaraya çekilir. Bu yüzden Ağlayan Mağara’nın girişinde ve içinde yukarıdan gözyaşı misali damlalar akar. Ve ağlayan birinin sesini andıran bir ses çıkarırlar.

Nasıl gidilir?

Tüm yazımızı okudunuz ve görmek için sabırsızlanıyorsanız nasıl gidileceğini de anlatalım. Aracınızla gelmeniz en mantıklısı olacaktır. İzmir’den yola çıkıp Dikili– Ayvalık yolunu takip ettiğinizde Nebiler köyü tabelasından sağa döneceksiniz. 3 kilometre sonra karşınıza Aşıklar Şelalesi‘ne 800 metre kaldığını gösteren bir tabela çıkacak. Ve yolun sonunda kendinizi Aşıklar Şelalesi‘nin doğal güzelliğinin içinde bulacaksınız.