Özde KOCA/ Gökmen KÜÇÜKTAŞDEMİR

Yolculukların en keyifli anları, yoldan çıktığımız anlar olmuştur. Rotada olmayan, 'Hadi şuraya da bir bakalım' dediğimiz her yerden gülen yüzlerle ayrılırız. Bizim gibi tarih ve kültür meraklıları için yolda en cezbedici unsur kahverengi yol tabelaları olmuştur. Geçen haftaki eski Doğanbey gezimizden dönerken de aynı bölgedeki Priene'nin tabelası ve antik kente giden ağaçlı yol aklımızı çeldi. Eski bir su kemerinin önündeki geçerek ulaştığımız kentte bizi basamaklar karşıladı. Yüzlerce yıl önce Prienelilerin tırmandığı basamakları çıkarken epey yorulduk. Ancak bu zarif kent, yorgunluğumuzu unutturacak güzellikler sundu. 12 İyon kentinden biri olan Priene'nin kuruluşu M.Ö. 8'inci yüzyıla dayanıyor. Ancak bir süre sonra şehir terk edilmiş. İkinci kuruluşu ise Atina'nın yardımıyla M.Ö. 4'üncü yüzyılda olmuş. Kentin ismi, antik Anadolu dillerinden olan Luvice'de 'Hisar Yurdu' demek. Dik bir yamaca kurulmuş olan şehirde çok miktarda merdiven kullanılmış. Ayrıca bir liman kenti olması oldukça ilginç. Çünkü bugün deniz, 15 kilometre uzakta.

Görkemini koruyor

Priene Antik Kenti sırasıyla Lidyalılar, Persler, Büyük İskender, Bergama Krallığı, Romalılar ve Doğu Romalıların (Bizans) hakimiyetine girmiş. Tarihinin hiçbir döneminde önemli bir siyasal rol üstlenmemiş olan Priene, Bizans döneminde Efes'e bağlı bir piskoposluk merkezi olmuş. Kent, M.S. 13'üncü yüzyılda ise sıtma ve deprem nedeniyle tamamen terk edilir. 1800'lü yıllarda Alman bir ekibin yaptığı kazılarla ortaya çıkarılan kente ait bir çok önemli eser, Berlin Müzesi ve Britanya Müzesi'nde sergileniyor. Ancak kalanlar bile şehrin ne kadar önemli olduğunu anlamaya yetiyor. Priene, Hippodamus (Izgara) Planı ile kurulan en eski kentlerden biridir. Kent, iyi korunmuş yapıları ve sokaklarıyla İlkçağ'daki görünümünü halen koruyor.

Tiyatro hala ayakta

Ören yerine girip merdivenleri çıktığımızda bizi sağ tarafta antik tiyatro karşılıyor. Bugün bile soyunma odalarına açılan sütunlu bölümün ayakta olduğu tiyatro, M.Ö. 4'üncü yüzyılda, yani şehir ikinci kez kurulduğunda inşa edilmiş. Sonradan yapılan eklentilere rağmen yarım ay şekliyle Helenistik karakterini korumuş olan yapının 6 bin 500 kişilik oturma alanı yamaca yaslanmış. Tiyatronun soylular için ayrılmış mermer koltukları bugün hala yerlerindeler. Zamanında bu koltuklara oturan kralları, kraliçeleri, prens ya da prensesleri, seyrettikleri oyunları düşünmeden edemedik. Ya da arkalarında oturan halkın, onlar için ne düşündüklerini...

Tiyatronun hemen arkasında, Yukarı Gymnasium, Bouleuterion (Meclis Binası) ve Başpikopos Kilisesi yan yana yer alıyor. Meclis binası bu yapıların en eskisi. Çünkü kentin ilk kurulduğu zamandan kalma. 640 kişilik oturma yerine sahip yapı, ahşap bir çatıyla kapatılıyormuş.

Athena'nın huzurunda

Başpiskopos Kilisesi'nden sağa, yukarı doğru çıktığımızda, bizi zamana ve depremlere direnen beş sütunuyla Athena Tapınağı karşılıyor. Kentin en yüksek noktasında kayalık bir teras üzerine inşa edilmiş tapınak, Tanrıça Athena'ya adanmıştır. Tapınağı, dünyaca ünlü Halikarnas Mozelesi'nin mimarı Pytheos yapmış. Eşsiz manzarasıyla nefes kesen Athena Kutsal Alanı, Prienelilerin barış ve huzur isteklerini gerçekleştirmek için kurban kestiği ve Tanrıça Athena'yı kızdırmamak için dua ettikleri yerdi. Athena Tapınağı'nın depremlere, savaşlara rağmen ayakta kalan sütunlarının önünde oturup yüzlerce yıl önce burada edilmiş duaları, göğe yükselmiş niyetleri dinledik.

Bugün çoğu yıkılmış olsa devasa genişlikteki sütunlarından ne kadar büyük bir yapı olduğu anlaşılıyor. Hatta bir rivayete göre, M.Ö. 334 yılında şehre gelen Büyük İskender, tapınak inşaatının bitirilemediğini görmüş ve maddi yardımda bulunmuş. Priene halkı da minnettarlığını göstermek için, bugüne sadece zemin kalıntıları ulaşabilen Büyük İskender'in Evi'ni yaptırmış.

Tapınağın üst kesiminde kentin ilk zamanından kalma Demeter Kutsal Alanı yer alır. Aşağı indiğimizde ise kendimizi sağda Gıda Pazarı, Büyük İskender Evi, Kybele Kutsal Alanı, solda ise Agora, Stoa Alanı, Asklepios Kutsal Alanı ve Zeus Olympios Kutsal Alanı'nın yer aldığı ana caddede bulduk. Gözümüze ilk olarak buraya ait olamayacak büyüklükteki sütun parçaları çarptı. Bunlar yukarıdaki Athena Tapınağı'ndan yüzyıllardır süren depremlerde düşmüş.

Dikkatimizi çeken diğer unsurlar, Gıda Pazarı'na gelen satıcıların ürünlerini sergilediği mermer masa şeklindeki tezgahlar ve antik zamandan kalma bir bank oldu.

Taş bankta dinlendik

Biraz dinlenmek için taş banka oturduk. Ne de olsa şehrin yarısını gezmiş, merdiven inip çıkmaktan yorulmuştuk. İkimizin de hayal gücü yüksek olunca hikaye yazmak hiç de zor olmadı. Mesela bu bankta M.Ö. 4'üncü yüzyılda sıcaktan bunalan hamile bir kadın oturmuş, onu gören bir esnaf su ikram etmiş olabilir. Ya da M.Ö. 300'lü yıllarda iki tüccar oturmuş, "Şu Athena Tapınağı da bir türlü bitmedi. Büyük İskender yardım edecek diyorlar" diye konuşmuşlardır. M.S. 2020'de de biz, iki yorgun İzmirli oturup bundan yüzyıllar sonra da bu bankta birileri oturur mu diye düşündük. Tarihi ve kültürel mirasımızı hakkettiği şekilde korursak, 2 bin 400 yıl dayanmış Priene kalıntıları elbet o günlere de ulaşır.

Öteki dünyaya hazırlık

Ana caddeyi bitirip sola tırmandığınızda karşınıza Mısır Tanrıları Alanı çıkacak. Bu alanda, antik Mısır kültüründeki İsis, Serapis gibi tanrıların kültleri bulunuyormuş. Mısır tanrı ve tanrıçalarına dua etmek isteyen Prieneliler, yanlarında bir Mısırlı getirmek zorundaymış. Çünkü kült şarkılarını Mısırlı birinin söylemesi gerekiyormuş. Peki binlerce kilometre uzaklıktaki Mısır'ın ilahlarının bir İyon kenti olan Priene'de ne işi vardı? Tarihçiler bu soruya iki yanıt bulmuşlar: Birincisi Mısır'da o dönem çok güçlü bir devlet hüküm sürüyormuş ve ticaret yaptığı şehirleri etkilemiş. İkincisi ise antik Yunan kültürü yani paganizmde tanrılar yaşayanlarla ilgilidir. Bu yüzden Ege kıyılarında çokça görüldüğü gibi Priene'de de halk, ölümden sonraki hayatı için buraya gelerek Mısır tanrılarına dua etmiş.

Mısır Tanrıları Kutsal Alanı'nı da ziyaret ettikten sonra şehrin çıkışı olan Doğu Kapısı'na yöneldik. Bugüne en iyi şekilde korunmuş kapı olan Doğu Kapısı'na oldukça geniş, taş döşeli bir caddeden ulaşılıyor. Kapının hemen dışında nekropol/nekropolis (mezarlık) bulunuyor. Ön kısımdaki tonozlu oda şeklindeki mezarların arka tarafında da gömü alanı devam ediyor. Gezimizin sonunda Doğu Kapısı'ndan çıkıp, yeni bilgiler, güzel temenniler ve anılarla Priene'ye veda ediyoruz.

NOT: Gezi yazılarımıza yolaciktik.com internet sitesinden ulaşabilir, Instagram'dan 'yola.ciktik' hesabını takip edebilirsiniz.

Antik dünyanın yedi bilgesi

Antik Yunan uygarlığının altın çağı olan M.Ö. 7'nci ve 6'ncı yüzyıllara damgasını vuran, ilk ahlakçılar olarak bilinen bu yedi filozof, iktisadi ve toplumsal değerleri gittikçe bozulan Antik Yunan'ın kanun koyucuları oldular. Gerçekte düşüncelerini özdeyişler biçiminde ortaya koyan bu kişilerin birer filozof olmaktan çok, felsefeyi başlatan düşünürler olduğu kabul edilir. Yedi Bilgeler’in sayısı ve kim oldukları belirgin değildir. Yedi kişilik liste değişkendir. İlk gerçek felsefe tarihçisi Diogenes Laertios yedi kişiyi şöyle sayar: Kleobulos, Solon, Khilon, Pittakos, Thales, Bias, Periandros. Diogenes Laertios listeye iskit filozofu Anakharsis’i, Khen’li (Peloponnesos) Myson’u, Syros’lu Pherekydes’i, Knossos’lu (Girit) Epimenides’i de katar. Ayrıca Yedi Bilgeler’in ahlaki kaygıları o listede adı geçmeyen Miletos’lu Phokylides’de ve Megara’lı (Atina’nın batısında) Theogonis’de de vardır.

BİAS Kimdir?

M.Ö. 570 yılında dünyaya gelen Bias, Antik Yunan'ın altın çağına damgasını vurmuş Yedi Bilgesi'nden biridir. Zamanına göre oldukça uzun bir ömür sürdüğü varsayılan Bias, iyi bir söylevci, düşünür, aynı zamanda hukukçu olduğu bilinir. Priene'nin yasalarını da Bias yazmıştır.

Hikayeye göre, bir zamanlar Lidya Kralı Alyattes, Priene’yi kuşatır. Lidya ordusu, coğrafi açıdan avantajlı olan kente hemen saldırmaz. Kuşatma altındaki Priene'nin yiyecek stoğunun bitmesi beklenir. İlk ayın sonunda kentte kıtlık baş gösterir. Ancak Bias, düşmanı kandırmak için ellerindeki yiyeceğin çoğunu iki eşeğe yedirerek hayvanları semirtir. Bu iki eşeği Alyattes'in karargahına yollar. Bunun üzerine Lidya kralı, şehirdeki durumu anlaması için bir elçi gönderir. Yine Bias'ın önerisiyle kabul salonuna büyük kum çuvalları yerleştirilir. Çuvalların üstü de ellerinde kalan tahıllarla örtülür. Elçi, çuvalların yiyecekle dolu olduğunu düşünerek şehirden ayrılır. Ve Lidya kuşatması sona erer. Bias'ın yıllar sonra yeniden kuşatma yapmaya hazırlanan Alyattes'i zekasıyla vazgeçirdiği bilinir.

Efesli Heraklitos, Bias için "Aklı ötekilerden daha büyüktür" der. Bias, her şeyden önce iyi ve doğru olmayı telkin eder. Bias'ın, İonia üzerine yaklaşık iki bin dizelik bir şiir yazdığı söylenir ve bu şiirde çoğunlukla mutlu olmanın yollarını anlatır. Bir gün yine bir dostunun savunmasını yapar ve davayı kazanır. İleri yaşından dolayı yorulan Bias, başını torununun omzuna koyar. Ve son nefesini verir. Priene halkı Bias için görkemli bir cenaze töreni düzenler. Hatta sevilen filozof için Tutameion adı verilen bir tapınak yaptırılır. Mezar taşına da, “Bu taş, ünlü Priene topraklarında doğan İonyalıların büyük gurur kaynağı Bias'ın üstünü örtüyor” yazılır.

Yüzyıllar önceden öğütler

Bias'tan günümüze gelmiş, hala daha insanların kulağına küpe olması gereken sözlerden bazıları şunlardır:

  •  Kendine aynada bak: güzel buldunsa onurlu bir biçimde davran, çirkin buldunsa doğanın eksikliğini onurlu bir biçimde davranışınla kapat.

  • Bir işe girişirken yavaşlığı elden bırakma, ama iş başlayınca var gücünle çalış.

  • Acelecilikten ve gevezelikten uzak dur, böylece yanlış yapmaktan kaçınmış olursun, yoksa yanlışlara üzülmek için çok beklemeyeceksin.

  • Aptal da kötü de olma.

  • Sakınmazlık etme. Sakınmayı sev.

  • Yaptığın şeyi düşün.

  • Saygılı bir dinleyici ol. Yeri gelince konuş.

  • İyi bir iş yaptığın zaman onu tanrılardan bil, kendinden değil.

  • Gençliğinde eyleme, yaşlılığında erdeme bağlan.

Nasıl gidilir?

Priene Antik Kenti’ne özel araçla Didim Güllübahçe Yolu takip ederek ulaşabilirsiniz. Yol üzerinde kahverengi tabelasını göreceğiniz kente giden yol da oldukça keyifli. Ayrıca Altınkum’dan ya da merkezden geçen minibüslerle Akköy’ye kadar gelip, Akköy’den Balat Birlik minibüsleriyle Priene Antik Kenti’ne devam edilebilir. Söke garajından da Priene’e direkt minibüs seferleri bulunuyor.

Ne yenir?

Bu kadar merdiven çıkıp, Priene'nin güzel ve muntazam sokaklarını turladıktan, tertemiz havayı içinize çektikten sonra büyük olasılıkla oldukça acıkmış olacaksınız. Söke yolu üzerinde sol tarafta yan yana sıralanmış salaş yerlerden birinde durup çöp şiş yiyebilirsiniz. Buraların eti çok lezzetli. Bizden söylemesi.