Salgın belası nedeniyle ara verilen birçok şey normalleşme adıyla tekrar hayat bulurken, halı sahalar ve benzer özellikteki spor saha ve merkezleri açılamamıştı. Hatta bu konuda yeterince muzdarip olan halı saha işleticileri ile bu ve benzeri sahaları antrenman ve spor okulu gibi sebeplerle kullanan amatör takımlar isyan içerisindeydiler. Gitmedikleri bina, çalmadıkları kapı kalmadı. Ancak çabaları sonuçlandı ve sonunda Gençlik ve Spor Bakanlığı, 04 Ağustos 2020 tarihinden itibaren sahaların kullanımına izin verdi; elbette ki, gerekli ve yeterli olacak salgın tedbirlerinin alınması kaydıyla…

Sizleri birkaç ay kadar geriye götüreyim, hatırlayınız; 01 Haziran 2020 tarihinde yavaş yavaş ülkemiz salgın tedbirlerini gevşetmeye başladı. Gevşetme derken, normalleşme adımlarından dem vuruyorum. Birçok işyeri ve mekan normale dönme adımlarını, aldıkları tedbirler kapsamında atmaya başladılar. Kahvehaneler, oteller, kafeteryalar, çay bahçeleri, düğün salonlar ve diğerleri… Sonra bu gevşeme yani devlet tanımı ile normalleşme adımları ilerlemeye devam etti farklı yer ve farklı şekillerle…

Ne var ki, gevşemede sıra bir türlü amatörlere, çocuk ve genç yaşta spor yapanlara, halı sahalara, birçoğu, yerel yönetimlere ait, halkın kullanımına sundukları spor tesislerinin kullanılmasına gelmiyordu. Bol paralı, üst seviyedeki profesyonel ligler bile, spor adı altında oynatılıyor ancak gevşeme sırasını bizim amatörler bir türlü alamıyordu. Herhangi bir alış-veriş kuyruğunda, önüne zor kullanarak ya da torpille geçenlere sırasını kaptıran ve masumane şekilde kaderine boyun eğen kuyrukzede gibiydi bizim amatörler…

Velhasıl, devlet büyüklerimiz, amatörlerin de; özellikle de dört buçuk aydır neredeyse yatmaktan obez olma tehlikesi ile karşı kaşıya olan alt yaş gruplarının spor yapmaya devam etmelerine ve halı sahalarda haftada bir de olsa ter atayım diyen ahaliye imkân tanıyacak gevşeme kararını verdiler.

İyi, güzel de…

Peki ya önlemler? Elbet ki, ilgili federasyonlara gönderilen yazının ekinde “antrenmanlar esnasında dikkat edilecek hususlar” da paylaşılmıştı.

Gelin, beraber, kısaca göz gezdirelim;

Alanların her akşam düzenli olarak temizlenmesi ve dezenfeksiyonlarının yapılması, soyunma odaları dahil 6 m2’ye bir kişi düşecek şekilde alanların düzenlenmesi, girişte ateş ölçme, ekipmanların kişiye özel olmasına gayret edilmesi, ortak kullanım zorunluluğu varsa ekipmanın her kullanımdan sonra dezenfeksiyonu, alana giriş-çıkışların farklı yönlerde olacak şekilde düzenlenmesi, birden fazla yerde lavabo, alkol bazlı dezenfektan ve kolonya bulundurulması, antrenör, sporcu dahil tüm çalışanlar arasında 2 metre mesafe korunması, antrenman dışında maske takma zorunluluğu, su şişesi ve bardakların tek kullanımlık olması, ortak kullanım alanlarının sıklıkla temizliği ve dezenfeksiyonu, soyunma odalarının mümkünse kullanılmaması, salgın ve hijyen bilgilendirme tabelaları ile tesis görevlilerine eğitimler…

Aslında daha uzun yazılmıştı, ben bir paragrafta özetlemeye çalıştım. Buraya kadar her şey normal gözüküyor! Hatta çok normal!

Sorun şurada ki, yukarıda özetlemeye çalıştığım, gevşeme sebebiyle uymak zorunda olunan kurallara kimler, nasıl uyacaklar? Hangi tesis sorumlusu işi gücü bırakıp ateş ölçecek? Ya da 24 saat temizlik ve dezenfeksiyon mu yapacak? Peki, hangi para yeter bu kadar hijyen malzemesine? Hangi işveren normalde iki kişi ile döndürmekte zorlandığı halı sahada beş kişi görevlendirebilir? Ya da hangi amatör takım hocası ateş ölçer aldı? En azından kendi sporcularının ateşini ölçmek adına…

Bu önlemleri, zannımca en iyi uygulayacaklar yine yerel yönetimler ve uhdelerindeki spor tesisleri olacaklardır. Neyse ki, İzmir’imiz bu konuda oldukça şanslı. Yerel yönetimler bu anlamda zaten amatör sporun koruyucuları gibiler. Bu gevşemede de amatörlerin en büyük destekçileri yine yerel yöneticiler ve yerel yönetimler olacaklardır.

Dipnot; “Başkaları yararına iyi bir şey yapmak görev değil, zevktir çünkü sizin sağlık ve mutluluğunuzu artırır.” Zoroaster.