Karamsarlık, umutsuzluk, yılgınlık, kaygılı bekleyişler, yazıklanmalar, belirsizlik… Hepsi bu koronalı sinemada!

Yaşamı çekilmez kılan bir dolu korku öyküleri…

Haziran’dan beri Gerence koyuna yasladık başımızı; sabah denize salıyorum korkularımı; denizin ve göğün mavilikleriyle kucaklaşıyorum. Kulaç atıyorum içimin derinliklerinde kalan umuda doğru.

Bir süreliğine de olsa koronayı unutuyorum. Rüzgârın alkışına katılıyorum. Zeytinleri, çamları, nar ağaçlarını, zakkumları, sarmaşıkları, yaseminleri, palmiyeleri, sardunyaları esenliyorum.

Daha önce söz etmişimdir; ama duymayan, bilmeyen olabilir Gerence’yi. Özellikle denizciler arasında “yelken geren rüzgârlı yer” anlamında kullanılırmış. Sonrasında bu adla anılır olmuş Gerence Körfezi. Ildırı Körfezi’yle komşu. Ben de 28 yıldır yaz boyu Gerence Koyu’nun kıyısındayım.

Gerence’nin rüzgârına diyecek yok. Gerence’de oturanların dilinde bu rüzgârın adı “haydar”dır.

Kısa bir Gerence çeşitlemesi yapalım mı bugün, ne dersiniz?

Gerence’de Günaydınlaşmak

Yazlıkların hepsinde var mıdır bilemiyorum; ama Gerence Koyu oturanları sabahları yolda karşılaşınca “günaydın”laşmayı eksik etmezler. Kentlerde göremediğimiz bu esenleşme, sabahlarıma kıvanç ve erinç katar.

Günü aydınlamak, güne insan dostluğunu, sıcaklığını katmak, neden güzel olmasın.

Yaz boyu komşuluk ilişkileri de gönendirir beni. Kasabamdaki çocukluk günlerimi, komşularımı anımsarım. Evlerin çimlerle, çiçeklerle, ağaçlarla kaplı bahçelerinde buluşmak, hatırlı kahveler içmek, söyleşmek ayrı bir tat verir günlerimize.

Ne ki korona yüzünden bu yaz komşuculuğumuz maskelendi, ara uzadı, bahçeden bahçeye seslenişlere bıraktı yerini.

Gerence’nin 'Hadedem Sınıfı'

Gerence’de yaz boyu oturanlar, sabah 08-08.30 arası denizin kıyısında yaşları 70 ve üzeri olanların sabah sporlarına tanık olurlar. Ben de Gerence’de yıllardır gelenekselleşen dinç ve genç yaşlıların (!) sporlarını imrenerek izlerim; ama nedense onların arasına katılmakta hep geç kalırım!

Gerencelilerin dilinde onların adı “Hadedem Sınıfı”dır. Yanlış anımsamıyorsam, bu adı bir zamanlar burada yazlık ev kiralayan şair Sadık Kırımlı ağabeyim takmıştı. O da katılırdı bu sporcular arasına. Spor bitince, denizin mavi sularındadır Hadedem Sınıfı’nın yılmaz gençleri!

Başlarında şimdi yaşı 90’a varan Mustafa Bey vardır. Sayıları kimi zaman oldukça kalabalıklaşır. Sayı az olsa da onlar sporlarını sürdürürler.

“Güz Penceresi”ni Gerence’de açmak.

Yazıma yeni bir pencere açıp köşemin 3000 tıklık sınırına yaklaşırken, Fatma Karagülle’nin “Güz Penceresi” kitabı esenledi beni.

Şiirleri, kitap tanıtım yazılarıyla adını Berfin Bahar, Sincan İstasyonu, Şehir, Yaşam Sanat, Gökkuşağı, Silgi dergilerinden bildiğim, sanal ortamdan izlediğim Fatma Karagülle, bu kez ilk romanıyla çıktı karşımıza.

Barış Erdoğan “Uzun bir yolculuğa çıktım Fatma Karagülle’nin romanında. O yolu bir kez daha almaya hazırım” diyor.

Ben de Mühür Yayınları’ndan Eylül 2020’de çıkan 300 sayfalık “Güz Penceresi”nden bakacağım bu kez.

***

Sahi bu arada İlknur Sayarman’ın Okulun Haylazları, Yayla Boztaş’ın Barış Çınarı, Osman Akabaşak’ın Barışın Renkleri, Nail Uyar’ın Meşeler Göverince, Turan Ali Çağlar’ın Amasanga, Seval Arslan’ın Yurtsuz Düş, Hüseyin Çomak’ın Ömür Kadar Kısa kitapları da Gerence’deki kitaplığımda yazılmayı bekliyor.

Çok yaşasın şairler, yazın emekçileri; çok okunsun kitaplar.