Doğada gezerken ne kadar dikkatlisinizdir? Bastığınız toprağın rengine, taşların, otların şekillerine, çiçeklerin çeşitlerine ve ağaçların türlerine dikkat eder misiniz? Çevrenizdeki dağların, tepelerin nasıl uzandığına, akarsuların hangi yolları izleyerek deryaya kavuştuğuna bakar mısınız? Hayvanların yeryüzünün dengesindeki rolünü gözlemler misiniz? Bunları soruyorum çünkü insan bilmediği, tanımadığı zaman daha çok zarar veriyor diye düşünüyorum. Yoksa tüm güzelliğine ve bonkörlüğüne rağmen neden doğayı yakıp, yıksın? Ya da mesela yaylaları, deniz kenarlarını, zeytinlikleri, ormanlık alanları, tarihi bölgeleri imara açsın?Çiftçinin tarlasına zehir akacağına bile bile, ağaç katliamları yaşanacağını göre göre maden şirketlerine nadide alanlar üzerinde neden ruhsat versin?

Yoksa her şey sadece para yüzünden mi?

***

Manisa'nın Salihli, Ahmetli, Saruhanlı ve Gölmarmara ilçeleri arasında "Bintepeler" olarak bilinen bir bölge var.Buradaki doğal olmayan yükseltiler aslında birer tümülüs. Dikkatli baktığınızda bu tümülüsleri Anadolu'nun pek çok yerinde görebilirsiniz. Tümülüs, Latince bir sözcük olup, bir mezar ya da mezarlık içeren, toprak yığılarak oluşturulmuş tepeciklere verilen addır.

Bintepeler’de,M.Ö. 6. ve 7. yüzyıla ait Lidya soyluları ve kraliyet ailesi üyelerinin defnedildiği iri ufaklı, 115 tümülüs bulunuyor. Ve ne yazık ki bunlara define avcıları tarafından saldırılar sürüyor. İşin ilginci, adamlar tümülüslere iş makineleriyle girmeye çalışıyorlar.

Haberlere göre bölgede jandarma ekipleri devriyelerini artırdı. Ama bir türlü bölgedeki define avcılarının önüne geçilemiyor. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Prof. Dr. Şadan Gökovalı, "Maden şirketlerine ruhsat verenlerle define avcıları arasında fark yoktur. Her ikisinin içinde de kolay para kazanmak isteyen birileri vardır" derdi.

***

Netflix'teyayınlanan filmlerden biri olan 'TheDig'Türkçe adıyla Kazıcı, İngiltere'de Londra yakınlarında bulunan bir tümülüs çevresinde geçiyor. Zengin bir dul olan Edith Pretty, İkinci Dünya Savaşı'nın yaklaştığı dönemde, arazinin içinde yer alan tümülüste kazı yapılmasını istiyor. Pretty bunun için Basil Brown adında kendi kendini yetiştiren bir arkeologla anlaşıyor. Çok geçmeden kazı sırasında insanlık tarihini etkileyecek bir keşif yapıyorlar. Geçmişe dair yaptıkları bu keşifte elde ettikleri bulgular, geleceği muallakta olan Britanya'da büyük ses getiriyor. İzleyenleri 1938 yılına götüren TheDig, John Preston'ın aynı isimli romanından uyarlandı. Britanya'nın Tutankhamun'u olarak bilinen bu konuyu izlerken her dönem tarihi önemseyenler olduğu kadar onu sadece para olarak görenlerin de olduğunu bir kez daha fark ediyorsunuz.Aydınlık kadar karanlık, güzellik kadar çirkinlik, iyilik kadar kötülük barındırıyor bu dünya...

***

İspanya’nın kuzeyindeki Cantabria bölgesindeki Altamira mağarasının duvarları 20 bin yıldan öncesine ait el izlerini saklıyor.

Kazıcı adlı filmde Basil Brown bu el izlerine gönderme yapar, "Mağara duvarına ilk el izimizi bıraktığımızdan beri devam eden bir hikayenin parçasıyız"der. Hepimiz bir bütünün parçasıyız. Ne mutlu ki bunu böyle anlayanlara, bunu böyle yaşayanlara ve geçmişe bakıp geleceğe ışık tutanlara.

.