İnsanlığın varoluşundan bugüne kadar geçen süreç içinde bireyler ve onların oluşturdukları toplumlar bir yaşam savaşı vermektedirler. Üretimi elinde tutmak isteyen güçlüler bu konumlarını korumak için silah gücüne dayalı yönetimler oluşturmuşlar,
bunları sürdürebilmek krallık, kapitalizm, sosyalizm, demokrasi gibi çeşitli rejimleri topluma empoze etmişlerdir. Üretimden adil bir paylaşım beklentisi içine olanlar da gerektiğinde savaşarak, örgütlenerek, (sendikalar, STK'llar gibi) adil gelir dağılımı, eşitlik, çevre, hayvanlar ve doğa gibi insanı insan yapan ilkeler için dün de bugün de uğraş vermeye devam etmektedir. Bunun sağlanamaması ülkeleri anarşi ortamı içersine sürüklemekte, geleceğe yönelik olumlu beklentilerin üzerine bir karabasan gibi çökmekte bir kaos ve silahlı anarşi ortamının yaratılmasına zemin hazırlamaktadır. Bunu önleyecek tek güç öteden bu yana egemenlerin hakim olmadığı toplumun tüm kesimlerinden kabul gören bir yargı adaletini oluşturmaktır. Olaylara yansız yaklaşan, aylarca yıllarca sürmeyen, seri karar verilmesini sağlayacak bir sistemi yapılandırmaktır. Unutmayın ki geç gelen adalet, idamdan sonraki affa benzer.

Kaos ve anarşi ortamı ancak böyle önlenebilir