DÜNYA

Gazze'de kıyamet senaryosu: İsrail'den kara saldırısını genişletme kararı ve 'kenti terk edin' çağrısı

Aylardır devam eden ve on binlerce masum insanın hayatına mal olan İsrail saldırıları, Gazze kentinde yeni ve daha korkunç bir aşamaya geçti. İsrail ordusu, Gazze kentine yönelik kara saldırılarını genişlettiğini resmi olarak duyurarak, bölgede kalan sivil halka "bir an önce kenti terk etmeleri" yönünde dehşet verici bir çağrıda bulundu. Daha önce "güvenli bölge" ilan ettiği yerleri defalarca bombalayan İsrail'in bu son hamlesi, yeni bir kitlesel sivil katliamı endişelerini zirveye taşıdı.

Abone Ol

Aylardır uluslararası hukuku ve insanlık onurunu hiçe sayarak Gazze Şeridi'nde benzeri görülmemiş bir yıkıma ve katliama imza atan İsrail, bölgedeki askeri operasyonlarını yeni ve daha kanlı bir faza taşıdığının sinyallerini verdi. İsrail ordusu, ablukanın ve bombardımanın en yoğun şekilde hissedildiği Gazze kentine yönelik kara saldırılarını genişlettiğini resmi olarak duyurdu. Bu duyuruyla birlikte, bölgede sıkışıp kalmış olan yüz binlerce sivil Filistinliye yönelik "kenti bir an önce terk etmeleri" çağrısı yapıldı. İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee tarafından yapılan bu açıklama, Gazze kentinde topyekun bir imha operasyonunun başlayabileceği ve yeni bir kitlesel sivil katliamın kapıda olduğu yönündeki endişeleri had safhaya çıkardı.

'Güvenli bölge' tuzağı ve yalanlar

İsrail Ordu Sözcüsü Adraee, X (eski adıyla Twitter) sosyal medya platformu üzerinden yaptığı Arapça açıklamada, Gazze'nin güneyindeki Han Yunus kenti sınırlarında bulunan Mevasi bölgesinin "insani bölge" ilan edildiğini öne sürdü. Adraee, Gazze kentinde kalan Filistinlilerin, sahil şeridindeki Reşid Caddesi'ni kullanarak "herhangi bir arama yapılmaksızın" bu bölgeye geçebileceklerini iddia etti. Sözcü, Mevasi bölgesinde Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası kuruluşlarla işbirliği içinde sahra hastanesi kurulduğunu ve ilaç, gıda, su gibi temel insani ihtiyaçların karşılandığını savundu. Ancak İsrail'in bu "güvenli bölge" vaatleri, geçmişte yaşanan acı tecrübeler nedeniyle Filistinliler ve uluslararası gözlemciler tarafından büyük bir şüphe ve güvensizlikle karşılanıyor. İsrail ordusu, daha önceki operasyonlarında da defalarca belli bölgeleri "güvenli" veya "insani" bölge ilan etmiş, ancak daha sonra bu bölgelere sığınan yerinden edilmiş sivillerin çadırlarını ve toplanma alanlarını acımasızca bombalamıştı. Bu nedenle, Mevasi'ye yönelik bu son çağrı, birçok kişi tarafından sivilleri belirli bir alana toplayıp daha kolay hedef haline getirmeyi amaçlayan bir "tuzak" olarak değerlendiriliyor.

Ateşkes sonrası bilanço daha da ağırlaştı

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları, 7 Ekim 2023'te başlamış ve aralıksız olarak devam etmişti. Uluslararası baskılar sonucu 19 Ocak'ta kısa süreli bir "insani ara" verilmiş olsa da, İsrail ordusu bu ateşkesi 18 Mart sabahı tek taraflı olarak bozarak çok daha şiddetli saldırılarına yeniden başlamıştı. Bu tarihten sonra Gazze'ye yönelik operasyonlar, hem kapsam hem de vahşet açısından daha da yoğunlaştı. Resmi rakamlara göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana devam eden İsrail saldırılarında hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 64 bin 300'ü aştı. Yaralı sayısı ise 162 bini geçmiş durumda. Sadece ateşkesin bozulduğu 18 Mart'tan bu yana geçen sürede ise 11 bin 768 kişi daha yaşamını yitirdi ve 49 bin 964 kişi yaralandı. Bu rakamlar, her gün yüzlerce masum insanın, kadınların, çocukların ve yaşlıların hedef alındığı, bir soykırım olarak nitelendirilen bu saldırıların korkunç boyutunu gözler önüne seriyor.

Yardım dağıtım noktaları ölüm merkezlerine dönüştü

İsrail'in savaş suçları, sadece askeri hedefleri değil, aynı zamanda en temel insani yardım faaliyetlerini de hedef alıyor. Özellikle ABD ile koordineli bir şekilde kurulduğu iddia edilen ve sözde yardım dağıtımı yapılan noktalara yönelik sistematik saldırılar, açlık ve kıtlıkla boğuşan Filistin halkı için bir başka ölüm tuzağına dönüştü. 27 Mayıs'tan bu yana, yardım almak için sıralarda bekleyen veya dağıtım noktalarına sığınan sivillere yönelik gerçekleştirilen saldırılarda öldürülenlerin sayısı 2 bin 362'ye ulaştı. Bu saldırılarda yaralananların sayısı ise 17 bin 434 oldu. Bu durum, İsrail'in sadece askeri bir zafer peşinde olmadığını, aynı zamanda Gazze'deki sivil yaşamı tamamen imkansız hale getirerek, bölge halkını toplu olarak yok etmeyi veya topraklarından sürmeyi amaçladığı yönündeki iddiaları güçlendiriyor.

Uluslararası toplumun sessizliği ve yeni bir felaket endişesi

İsrail ordusunun Gazze kentine yönelik kara saldırılarını genişletme kararı ve sivil halka yönelik "terk edin" çağrısı, bölgede yeni ve daha büyük bir insani felaketin habercisi olarak görülüyor. Elektriğin, suyun, gıdanın ve tıbbi malzemelerin tükenme noktasına geldiği, hastanelerin ve okulların bombalandığı bir ortamda, yüz binlerce insanın güvenli bir şekilde nasıl tahliye edileceği büyük bir soru işareti. Uluslararası toplumun ve özellikle de büyük güçlerin, İsrail'in bu pervasız saldırganlığına karşı etkili bir adım atmaması ve sadece kınama açıklamalarıyla yetinmesi, soykırımın daha da derinleşmesine zemin hazırlıyor. Gazze kentinde kalan son sivillerin akıbeti, tüm dünyanın gözleri önünde yaşanacak olan bir insanlık trajedisinin en kritik aşaması olabilir. İnsan hakları örgütleri, İsrail'e yönelik derhal kapsamlı bir silah ambargosu uygulanması ve savaş suçlularının Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanması için acil eylem çağrısında bulunuyor.