Geçen sene bu zamanlarda yapılan G20 zirvesi için birçok insanın hafızasında kalan, herhalde Hamburg’u allak bullak eden protestolar olmuştur. Yangınlar, yağmalamalar ve dumanlar içinde kalan bir kent. Öyle ki G20 protestolarını organize eden liderlerden Andreas Blechschmidt, “Protestolarda amacımız, açlık ve savaşların sorumlularının buradaki liderler olduğunu dünya kamuoyuna açıklamaktı. Asla süpermarketlerin yağmalanmasını ve otomobillerin yakılmasını hedeflemedik’’ demek zorunda kaldı. Hamburg’da görüştüğüm tüm sakinler, G20 zirvesini Kente getiren Şansölye Merkel ve Belediye Başkanı Olaf Schol’e tepkilerini dile getiriyordu.

Bilindiği gibi, G20, 1999 yılındaki Asya ekonomik krizi sonrası, G7’nin bir projesi olarak gündeme geldi. Önce Ekonomi ve Maliye Bakanları seviyesinde başlayan görüşmeler, 2008 küresel krizi sonrası devlet ve hükümet başkanlarının katılımı düzeyine çıktı. Zirve için gündemi ev sahibi ülke, üye ülkelerle iştişare yaparak belirliyor. Zirveden altı ay önce başlayan alt komisyon çalışmaları son on günde olgun hale getiriliyor. Geçen seneki zirvenin ev sahibi Almanya 4 ana gündemin ele alınmasını sağlamıştı: Küresel Büyüme ve Ticaret; İklim, Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma; Göç, Sağlık ve Afrika ile İşbirliği; İstihdam, Dijitalleşme ve Kadın. Tüm bu konular, dört ana oturum halinde görüşüldü. Bizim de katıldığımız Sağlık oturumunda, küresel sağlık sistemlerinin geliştirilmesi ve  standartifizasyon ile küresel entegrasyonu, salgın hastalıklar ile mücadele ve antibiyotiklere dirençli mikroplar ile savaş konuları ana başlıkları oluşturmuştu. Genel ekonomi ile ilgili olarak üzerinde en çok durulan ise, dünya finans piyasalarının istikrarı ve adil olmayan ticaret ile serbest ticaret önündeki korumacılığa karşı mücadele yöntemleri idi. Terör finansmanı, para aklama, yolsuzlukla mücadele ve küresel güvenlik gibi temel maddeler bir tarafa bırakılırsa kadınların ekonomik hayata daha fazla katılımının sağlanılması için teşvikler ile çalışma hayatında sosyal güvenlik ve çevre standartları için getirilen öneriler yaratıcı idi. Dijitalleşme ise, ekonomik büyüme, sosyal gelişme, kişisel verilerin gizliliği ve bilişim güvenliği için küresel normların gerekliliği bağlamında ele alındı. Zirvede alınan kararların bağlayıcılığı ve yaptırımı olmasa da global etkilerinin olduğu aşikar.

Nitekim Trump ve Putin’in ilk yüz yüze buluşması, bir süre de olsa Suriye ateşkesini sağlamıştı. Sonuçta, Henzig Vöpel ve Gabriel Felbermayr’in vurguladığı gibi, liderler açıkça söylemese bile, gelecek yıllar, Amerika’nın başı çekeceği ekonomik politikaların ulusallaştırılması ve himayeciliğin artması paralelinde, küreselleşmenin, mal /hizmet dolaşımının sınırlanacağı, böylelikle oluşacak tüm boşlukların Çin tarafından dolduracağı zamanlara gebe gibi görünüyordu. Nitekim, bugünlerde gündemde olan ABD ve Çin arası ticaret ve vergi manifestoları bu düşünceleri doğruluyor.

G20 Zirvesi, bu yıl (2018) Arjantin’in Buenos Aires şehrinde yapılacak. Gündem de bir hayli yoğun. Bu yılki zirve, G20’nin 13. olağan toplantısı olacak ve Güney Amerika’da yapılacak olan ilk toplantı. Bakalım, Güney Amerika ve Arjantin ruhunun zirveye kaygısı ne olacak?