Küreselleşen, makineleşen dünyada artık sadece tek bir iş erbabı olman yetmiyor. Teknoloji, işleri hızlandırıyor, kolaylaştırıyor görünüyor ama asgari kalan işçinin yükünü artırıyor. Muhabir misin? Sadece haber yazmakla olmaz. Aynı zamanda fotoğraf çekmelisin. Foto muhabir olmalısın. Editörlük yapmalısın. Sekreter misin? Telefona bakman yetmiyor. Netsis öğrenmen isteniyor biraz muhasebeye de yardım etmen için. Markette kasiyer misin? Elin mahkum müşteri yokken yerleri silip, gelen kasaları vitrine dizmen gerekir. Bir çok iş grubunda bu değişim yaşanırken futbolda bu evrim dalındaki yerini aldı. Bazıları bu devinim sayesinde efsaneler mertebesine yükseldi. Bazıları da sık sık televizyonda belgeseli yapılan "unutulmaya yüz tutmuş meslekler" gibi kayboldu gitti. Sadece fiziksel mücadele ya da yalnızca teknikle üst seviyelerde oynamak hayal olurken, futbol kapitalizmi her ikisini birden futbolculardan ister hale geldi. İyisiyle kötüsüyle dönüşüm geçiren futbolculardan bazıları şu şekilde:

***

Clarence Seedorf: O uzun örülü saçlarıyla 1990'lı yıllarda, gelecekten gelmiş gibiydi. Ajax ve Real Madrid’de 90’larda 2 kez Devler Ligini kazansa da 2000'lerin iki yönlü futboluna alışmak zorundaydı Clarence. 10 numaradan Ancelotti’nin baklava orta sahasının sol dilimine kayması Milan'da ona bir şampiyonlar ligi şampiyonluğu daha kazandırmıştı. E artık "cool" bir sanatçı değilim işçiyim de deyince saçları 3’e vurdurmuştu. Tarihin en iyi dönüşümlerinden birine imza atan 10-8 numaralarındandır usta Hollandalı.

***

Andrea Pirlo: Seedorf’’tan sonra Pirlo'yu da yazınca bu listeye, tarihin en acımasız kapitalistinin Ancelotti olduğunu görüyoruz. Bir yandan da futbolun değişimine en çok hizmet edenlerden biri o. Evet ilk kez Brescia'dayken "kutsal 10" Roberto Baggio’nun varlığında defansif orta saha bölgesinde oynuyordu ama Milan'da herkes alamet-i farikasını gördü. Kariyerine 10 numara olarak kimsenin bilmediği bir "belediye başkanı" olarak başlayan Pirlo, Derin Milan'ın oyunu derinden kuran "Başbakanı" oldu. Ardından Juve’de bir dönem daha "başbakanlık" yapan regista, defansif orta saha anlayışını değiştirdi. Eskiden sadece oyun bozan fizik gücü yüksek ön liberolar yeterliyken, artık Jorginho, Veratti, Rudy, Veratti  gibi yeni nesil yaratan 6 numaralar elzem oldu.

***

Luka Modric: Yine Ancelotti ve yine baklava dilimi orta saha tedrisatında evrilen bir oyuncu daha. Dinamo Zagrep’ten Tottenham’a bir 10 numara olarak gitti. Evet Londra ekibindeki son dönemlerinde orta sahaya kayan Luka'nın Titan'a dönüşmesi Real Madrid'de oldu. Casemiro'nun baklavanın ilk ayağını oluşturduğu hatında sağ ve sol parçaları Kroos'la tamamladı Modric. Önlerine de İsco'yu koyup şampiyonlar ligi kupasına ambargo koydular. Dünya kupası performansı ise basketbol tabiriyle "all- around" oldu. Rakitic gücenmesin ama orta sahayı tek başına domine etti. Acaba Luka kariyerine 10 numara olarak devam etseydi, yolu ülkemizden geçer midi ?

***

Dries Martens: Hep 10 numaraların devinimlerinden bahsettik. Biraz da sahte 9’lara bakalım. Bir Napoli hikayesi. Futbol romantiklerinin Liverpool'dan sonraki ikinci durağı Güney İtalyanlar. Higuain’in ayrılışı, ardından Milik'in sakatlığı Okan Buruk, Thomas Haessler göğüs kafesli bir Hollandalı’ya çok yarayacaktı. Yakın zamanda inanılmaz başarılı olan Messi'nin sahte 9 formülünü Sarri, bir sol açıkta deneyecekti. Dries Martens. Sol kanattan içeri kat eden Elia'dan başla, Babel'e, Overmars'a kadar 50 tane tek elden çıkma Hollandalı fabrikasyonundan biriydi Dries. Sarri onu merkeze çekti ve Hollandalı kendi Rönesans'ını yaşadı. Artık akışkan futbolda, ileride nokta santrfor devri kapandı. Ara paslara, derin toplara en iyi yanıt verecek hızlı, pır pır oyuncular moda oldu. Martens de bu dönüşümü en başarılı uygulayan oyunların başında geldi gol ve asistleriyle.

***

Cristiano Ronaldo: Bazılarımız Cristiano'nun Manchester United’da oynadığı dönemdeki videolarını izlediğinde yaptığı inanılmaz kıvrak hareketleri özlüyordur. Acaba Ronaldo eski halinde kalsa daha mı özel olurdu diyoruz. Ama zaman geçip gidiyor bunu hesap edemiyoruz yalnız CR7 hesap etti ki yaşı ilerledikçe ince hareketler yapamayacağını ve kanatta tıkanabileceğini düşündü, hemen fiziğine önem verdi. O ince dal gibi çocuk Real Madrid’de komple bir forvete dönüştü. Real'deki ilk 5 yılında alıştığı sol forvette oynayan Ronaldo, ilerleyen yaşının kıvraklığına etki edecek olması sebebiyle bir durgunluk yaşar yaşamaz, Zidane'in dahiliğiyle santrfora evrildi. Artık ince işlerden çok, kafa vuruşlarıyla, orta sahalara duvar olmasıyla keskinleşti. Fenomeno’yla ismi gibi yeni pozisyonunda da yolları kesişmişti. Ve Portekiz'in yıllardır dinmeyen kanayan yarası forvetsizliğe merhem oldu. Rui Costalı, Figolu, Decolu şaşalı kadrolar yıllarca Pauleta, Nuno Gomes, Sa Pinto gibi "top" seviyede olmayan forvetlerle bir tarafı eksikti. CR7 santrfora evrildi ve 2016'da Avrupa şampiyonluğu geldi. Juve de de yine gol rekorlarını kırmaya devam ediyor.

***

Fernandinho: Brezilyadan Lucescu'nun Shaktar'ına forvet olarak gelip defansif orta saha olarak dünya yıldızı olmuş bir isim Fernandinho. Hatta bu sene Guardiolo onu stoper olarak kullanıyor. Luiz Adriano ve Eduardo’yla birlikte forvet ve kanatlarda oynayan, yavaş yavaş ofansif orta saha ve merkez orta sahaya dönüşen Brezilyalı, defansta Manchester City'nin vazgeçilmezi oldu. Guardiola'nın elinde Mascherano'laşan Fernandinho, Avrupa’ya gol atacağım diye gelirken forvetleri marke eden bir işçi oldu. 34 yaşına rağmen City'nin tek değişilmez oyuncusu olan Brezilyalı’nın yokluğunda Guardiola'nın takımının ne kadar zorlandığını görüyoruz. Kendini harika şekilde günümüz şartlarına uyarlayan deneyimli futbolcu, oyununda en keskin değişime uğrayan isimlerin başında geliyor. Acaba bir dönem Shaktar'da birlikte oynarlarken Fernandinho'dan daha çok konuşulan forvet Luiz Adriano, onun yıldızlaştığı şu dönemi görünce ben de önceden uyanıp mevki değiştirseydim diye hayıflanıyor mudur?

***

Fernando Llorente: Bu kez de çağa ayak uyduramayan bir isimden bahsedelim. Athletic Bilbao’da dominant bir pivot santrfor olan, Bask efsanesi İsmael Urzaiz'in modern uyarlaması gibi görünen Llorente Hızlı Mod’a adapte olamadı. Gittikçe hızlanan oyunda ayakları yavaş kalan Fernando, pivot forvet modelinin bittiğinin ispatı oldu. Juve'de mobil Tevez, Tottenham’da komple forvet Kont Harry Kane’in gerisinde kalan Basklı. Bu sezonda Napoli'de Milik ve Martens'i kulübeden izliyor. Belki de mevkisinde Fernandinho'dan daha devrimsel bir değişikliğe gidip fiziğinin de avantajıyla stopere devşirebilir mi kendisini. Ertuğrul Sağlam o değişimi yaşadı, Llorente neden yaşamasın?