Fransisco de Miranda

Abone Ol


Bugün, gelişmiş ülkelerin lokomotif gücü olma vasfını kaybetmiş olsalar da, bir zamanlar Portekiz ve İspanya, neredeyse tüm Amerika kıtasını paylaşan iki küresel güç idi. Kristof Kolomb ve Amerigo Vespucci, yeni kıtayı keşfederek, bu iki İber Yarımadası ülkesini, yeni toprakların efendisi haline getirmişti. Öyle ki, iki ülke, 7 haziran 1494'de imzaladıkları Tordesillas antlaşması ile tüm Amerikayı kendi aralarında paylaştılar.

Sonraki yüzyıllarda olanlar malum şeylerdi. Tüm bu uçsuz bucaksız topraklardaki başta altın ve gümüş olmak üzere değerli madenlerin talanı ve yerli halkın köleleştirilerek katliamına tanıklık edildi. Zamanla, 18. yüzyıla gelindiğinde, Avrupa kaynaklı ' aydınlanma' ideolojilerinin de etkisi ile bu iki ülkeden gelen Peninsularesler ile yeni geldikleri kıtada doğan Kreoller arasında, bu zenginliğin paylaşılması adına gerginlikler çıkmaya başladı. Kreoller, doğdukları ülkelerinin tüm nüfusa zenginlik getirecek boyutlardaki servetlerin ana ülkenin sömürüsüne tabii olduğunu fark edip, mücadeleye giriştiler. Doğdukları ve yaşadıkları ülkeye sadakat paralelinde bir Amerikalılık ruhu ortaya çıktı ve Güney Amerika'nın bağımsızlık savaşları böylece başlamış oldu.

Güney Amerika'nın bağımsızlığında, iki isim ön plana çıkar: Simon Bolivar ve Francisco de Miranda.. Her ne kadar, Bolivar, kült bir isim olarak 'El Libertador' (kurtarıcı) ünvanı ile Kolombiya, Venezuela, Peru ve Bolivya'yı özgürlüğe kavuşturan tartışılmaz bir lider olsa da, Miranda, olağanüstü yaşamı ile çok renkli bir kişi olarak, tüm dünya siyasi tarihinde eşsiz bir sayfa edinmiştir. Yaşamında, sadece Simon Bolivar'ın öncüsü ve yoldaşı olmamış, Amerika Birleşik Devletleri kurucu babalarından Thomas Jefferson ve James Madison'un dostu, Fransız İhtalilin bir generali ve Rusya'da Büyük Catherine' in sevgilisi olarak fantastik bir yaşam sürmüştür.

Sebastian Fransisco de Miranda y Rodriguez de Espinosa, 28 mart 1750'de, Caracas(Venezuela)'da doğdu. Babası Kanarya adalarından göç edip, fabrika sahibi olabilmeyi başaran ve sonrasında da aristokrat bir Kreole ile evlenebilen bir kişi idi. Dolayısı ile zengin bir burjuva ailesinde, rahat bir çocukluk geçirdi. Santa Rosa Akademisi'nin ardından Caracas Kraliyet Akademisi ve Papalık Üniversitelerine devam ederek, Latince, matematik ve retorik konularında, çağının en iyi eğitimlerini alma fırsatı buldu. Bu yıllar, anılarında, bir Kreol olarak, okulda Peninsularesler tarafından kendisine karşı yöneltilen küçümsemelerin rahatsızlığın anlatıldığı cümleler halinde yer alacaktır!

Sonra İspanya'da harp okulu eğitimi ardından, orduya subay olarak tayin edildi ve Fas'da konuşlanan birliğinde ardından da İngilizlere karşı Florida'da savaştı. Burada iken, George Washington ile tanıştı ve O'na, Yorktown Savaşı öncesi yardım gönderilmesini koordine etti.Kendisi aleyhine açılan bir soruşturma nedeni ile birliğinden ayrılıp Londra'ya giderken, Washington'da George Washington'un misafiri oldu ve Amerika'nın ünlü liderler ve siyasi düşünürlerinden Thomas Paine ve Alexander Hamilton ile tanıştı.

Londra sonrası Prusya, Almanya ve Avusturya, nihayetinde de Çariçe Catherine ile ateşli bir ilişki yaşacağı Rusya'ya gitti. Tekrar Londra'ya döndüğünde, Fransız İhtilali başlamıştı(1789). Fransız Devrim liderleri ile tanışmak için Paris'e geçti. 1792'de Prusyalılar ve Avusturyalılar, Paris'i işgal ettiğinde, Fransızlar, kendisine bir general olarak Fransız ordusunda işgale karşı savaşmak için çağrıda bulundular ve Miranda da, Amberes kuşatmasında Avusturya kuvvetlerini yenerek bu çağrının yerindeliğini ortaya koydu. Ancak sonrasında, Fransa'da, 'terör dönemi' denilen, Jacobenlerle Girondinler arasında Maximilien Robespierre'in öldürüleceği tarihe kadar devam edecek, devrimin çocuklarının kanlarının akıtılacağı karışık bir dönem hüküm sürmeye başladı. İdam listesinde Miranda da vardı ve tebdili kıyafet ile Londra'ya gitmek zorunda kaldı. Orada, Güney Amerika'yı bağımsızlığa kavuşturma ajandasına geri döndü ve değişik ülkelerle bu konuda görüşmelerini arttırdı. Ancak, işler istediği gibi gitmiyordu. İspanya hükümeti ve Fransa tarafından aranan siyasi bir suçlu pozisyonunda idi. İngiltere ise söz vermesine rağmen beklediği yardımları yapmakta çekimser davranıyordu. Ruslar ise, Fransız devrimine hizmet etmesi nedeni ile ondan uzaklaşmıştı.Orada, Sarah Andrews ile evlendi ve Leandro ve Francisco isimli iki çocuğu oldu.

Avrupa ülkelerinin desteğinden umudu kesen Miranda, ABD'ye geçti ve Başkan Thomas Jefferson tarafından ağırlandı. Jefferson, ülke olarak güney Amerika'daki İspanya'ya karşı bağımsızlık hareketlerini desteklemese bile, özel kişilerin yani Miranda'nın bu girişimi için gayrıresmi desteğini ihmal etmedi. Onu, dönemin en zengin işadamlarından Samuel Ogden ile tanıştırarak, Miranda'nın düşündüğü bağımsızlık planlarının finansmanın gerçekleşmesini sağladı.

Miranda, tedarik ettiği bu paralar ile Hindustan, Ambassador ve Leander ismini verdiği üç gemiye, NewYork sokaklarından bulduğu 300 gönüllüyü bindirdi, onları Karayipler'de bulunan İngiliz kuvvetleri ile takviye etti ve 1806 yılının 1 Ağustos'unda,Venezuela'nın Coro kentini ele geçirdi. Her ne kadar bu harekat, bir kaç ay sürmüş bir geçici bağımsızlık olarak tarihlerde yer almış olsa da,1811 yılına kadar giden süreçte, Napolyon'un İspanya'yı işgali ve İspanyol Kraliyet Ailesinin tutuklanması gibi gelişen siyasi olaylar, Miranda , Boliver ve yoldaşlarının Venezuela'nın resmen bağımsızlığını ilan etmelerini sağladı.

Sonrasında Boliver ile aralarında ortaya çıkan görüş ayrılıkları, ömrünün son yıllarını hapiste geçirmesine neden olsa da, Fas'tan Rusya Steplerine, Amerikan Bağımsızlık Savaşından Fransız İhtilaline kadar , çağının siyasi ve askeri en önemli sahnelerinde yer alan Miranda, Latin Amerikayı bağımsızlığına kavuşturan öncü liderler arasında unutulmaz siyasi bir şahsiyet olarak tarihteki yerini aldı.

Karşıyaka Bostanlı İskelesinin karşısındaki parkta, Fransisco de Miranda'nın heykeli var. Güzel bir kadirşinaslık doğrusu.