Kurban bayramının son gününe denk gelen Liverpool-Chelsea Uefa Süper Kupa finali ile gözlerimiz bayram etti. Uzun zamandır bekliyordu tüm dünyadan futbolseverler bu maçı… Bizim için de ayrı bir önemi vardı aslında; müsabakanın İstanbul’da oynanıyor olması… Sporun Avrupalı yöneticileri, ara sıra bizim de ağzımıza bir parmak bal çalmayı biliyorlardı. Öyle ya, tümden de yok sayamazlar… Avrupa Şampiyonası finallerini verme, Dünya kupası finallerini verme, olimpiyatları verme… Ara sıra, garibi sevindireceksin!

2005 yılında başlayan biz garibanları sevindirme olayı ki hatırlayacaksınız; Milan ve Liverpool takımları arasında oynanan, unutulmaz Şampiyonlar Ligi finaliydi… Sonrasında 2009 yılındaki son Uefa Kupası final maçı… 2013’deki U20 gençler finali ve geçen akşamki Süper Kupa finali… Unutmadan, 2020 Şampiyonlar Ligi finalinin de İstanbul’da, Atatürk Olimpiyat Stadında oynanacağı kesinleşti.

Bizler için ülkemizde böylesine büyük bir organizasyonun yapılması kadar her iki finalistin İngiliz takımı olması da bence dikkate değer bir durum! Avrupa kıtasında kulüp bazlı düzenlenen 2 dev kupa var ve bu iki kupa da aynı ülkeye gidiyor. Hatta hem 1 numaralı kupanın hem de 2 numaralı kupanın finalistleri İngiliz takımlarıydı; Şampiyonlar Liginde, finali Liverpool ve Tottenham, Avrupa Liginde finali de Chelsea ve Arsenal oynamışlardı…

Geceyi çok önemli kılan ve bu yukarıda bahsettiklerimden de önemli olabilecek bir şey daha vardı; aslında üç şey vardı; hakem triosu… Müsabakanın orta hakemi ve yardımcı hakemleri kadındı! Avrupa’nın en üst seviyesindeki final maçına, Uefa yetkilileri ilk defa kadınlardan oluşan bir hakem üçlüsünü atamışlardı ve çok da iyi yapmışlardı. Fransız hakemin ve bir Fransız, bir İrlandalı yardımcı ile beraber müsabakayı mükemmele yakın yönettiklerini söylemeliyim. Milli gururumuz Cüneyt Çakır’ı da unutmayalım. 4. hakem olarak hem görevini hem de ev sahipliğini en iyi şekilde icra etti kendisi…

Gerçekten de futbolseverleri heyecan içerisinde bırakan ve mükemmele yakın seyir zevki veren final gecesinden sonra konuyu şuraya getireceğim; milli mücadele döneminde, bir karış vatan toprağı için gerekli her türlü çabayı ve fedakârlığı göstererek, dünyaya örnek olan Türk kadınını, 1926 yılında Türk Medeni Kanununu kabul ederek erkekler ile eşit konuma getiren biz. 1927’de karma eğitime geçen biz. 1930’da kadımıza, seçme ve seçilme hakkı veren yine biz. 1935’de ilk kadın milletvekillerimizi seçen de biz…

Gelin görün ki, bizden 14 yıl sonra, 1944 yılında, kadınına seçme ve seçilme hakkı tanıyan Fransa’nın kadını Çarşamba gecesi yarım milyar insanın gözleri önünde mükemmele yakın maç yönetti. Neredeyse her hakkı başka ülkelerden önce tanıdığımız, bizim kadınlarımızı, kadın hakemlerimizi mi merak ettiniz?

Dün akşam başladı Süper Lig! Bugün, yarın ve Pazartesi maçlar var. Aynı şekilde 1. Lig de başladı. Bakın bakalım kaç tane kadın hakemimiz görevlendirildi? Sizleri, Pazartesi günü son maçlar oynana kadar merakta bırakmayayım! Türkiye Futbol Federasyonunun resmi internet sayfasından, ilk hafta fikstürüne ve hakem görevlendirme listesine siz de ulaşabilirsiniz. Maalesef bir tane bile kadın hakemimiz yok! Ne orta, ne yardımcı ne de dördüncü… Masa başında yani VAR’da (Video Yardımcı Hakem) bile yok! Sonraki haftalarda da olmayacak! 2.Ligde de olmayacak! Belki 3.Lig ve Bölgesel Amatör Lig Maçlarında…

Dipnot; “Bir kadına doğru ayakkabıları verirseniz dünyayı bile fethedebilir.” Bette Midler/Marilyn Monroe.