Türkiye’de hayvan hakları hala daha farkındalığın yeterli seviyede olmadığı son derece önemli bir konu… 20 yıl öncesine kıyasla çok mesafe kat edilse de hala daha yolu yarılamış bile sayılmayız.

Hayvana şiddet, istismar tam gaz sürüyor. Yeni yasa ile olumlu adımlar atıldı ama maalesef bu haliyle de hayvanları koruyabilecek seviyede değil.

Evcil hayvanların satın alınması ve çoğunlukla sokağa terk edilmeleri, en büyük sorunlardan biri olmaya devam ediyor.

Bakımevlerinin hayvanlar için “güzel” yerler olduğuna inananların; sokaktaki hayvanların buralara kapatılmasının daha doğru olduğunu savunanların sayısı da yadsınamayacak kadar fazla.

Hayvan hakları savunucularını hor görenler, “alt tarafı bir kedi/köpek/kuş” diye düşünenler, apartmanda, sitede, bahçede, parkta hayvan istemeyenler gırla…

Uzun lafın kısası; hayvanların yaşam hakları konusunda toplum genelinde farkındalığın daha çok artırılması gerekiyor. Bu yüzden de canların seslerinin duyurulması için mücadeleye devam ediyoruz.

***

Özel etkinliklerin bu anlamda çok etkili olduğunu söyleyebilirim.

Festivaller, seminerler, kermesler, toplu barınak ziyaretleri gibi aktiviteler sadece hayvanseverleri bir araya getirmekle kalmıyor; buralara bir şekilde yolu düşen insanların da bilinçlenmesine yardımcı oluyor.

Geçtiğimiz cumartesi günü Konak Belediyesi’nin Gündoğdu Meydanı’nda organize ettiği Patilerin Festivali’ne uğradım. İlk saatler biraz durgun gibi görünse de sonradan etkinlik hareketlendi.

Stantlarda yine tanıdık isimler vardı. Her gününü patilere ayıran, karşılık beklemeden maddi ve manevi büyük fedakarlıklar yapan hayvan hakları savunucuları her zaman olduğu gibi bu festivalde de insanların kalplerinde, zihinlerinde birer ışık yakabilmek için oradaydı.

Esin Önder, Meral Örüç, Fevziye Özkan, Füsun Yağcı ve daha niceleri… Hepsinin emeklerine sağlık…

***

Festival alanının ortasına, küçücük kafeslerin içine hapsedilen canların yaşadığı dramı anlatmak amacıyla temsili bir kafes yerleştirilmişti. “Vicdanını kafesleme” yazılı bir pankart kafese iliştirilmişti. İçinde bir köpek ve bir de insan… Gelip geçenlerin bu görüntüden rahatsız olduklarını fark ettim. Zaten amaç da buydu… Sizi küçücük bir alana kapatsalar, burada ne kadar dayanabilirdiniz?

İnsan veya hayvan fark etmez, suçsuz bir canın kafese kapatılması hepimizi rahatsız etmeli, hepimiz bunun karşısında olmalıyız.

***

Lider Pet, festivalin ana sponsoruydu. Ziyaretçilere ücretsiz mama dağıtımı gerçekleştirildi. Özellikle minikler mahallelerindeki sahipsiz canlara götürmek üzere bu mamalardan heyecanla aldılar. Bugünün küçüklerinin hayvan sevgisiyle büyümesi geleceğe dair de umut veriyor… Bu anlamda çocukları festivalde görmek çok değerliydi.

Festivalde Köpek Bahçesi’nden, köpek eğitmeni Kutay Özkan’ın da gösterisini izledim. Hem eğlenceli hem de güzel mesajlar içeren bir şovdu. Özellikle çocukların tepkileri harikaydı… Yere atılan çöpü alıp çöp kutusuna atan köpekler ise güzel bir çevre dersi verdi. Duyarlı patili dostumuz büyük alkış aldı!

Bir etkinlik bize tek bir kişiyi bile kazandırsa kardır. Umarım bu tip etkinlikler artarak devam eder.

Jack’in hikayesi diğerlerine umut olsun

Jack 2.5 yaşında bir pitbull… Hani, şu ırkının adı bile bazılarına korku salan… “Bu köpekler çok tehlikeli” dedirten… Hani, yasalarımızda hala daha “yasaklı” olarak adlandırılan canlardan biri…

Yaradılış suç sayılırsa eğer, Jack ve Jack gibi köpeklerin tek suçu kaslı bir vücut yapısına ve güçlü bir çeneye sahip olmaları… Yoksa onlar doğuştan saldırgan değil. Asıl suçlu, onları sırf güçlü hayvanlar diye saldırgan yetiştiren insan. 

Jack, tam anlamıyla bir insan mağduru; şiddet görmüş ve güçten düşünce de terk edilmiş. Uzun yıllardır yasaklı köpeklerle ilgili kurtarma çalışmaları yapan hayvan hakları koruyucusu, nam-ı diğer “Pitbull’ların annesi” Füsun Yağcı, Jack’in kurtarılma hikayesini şöyle anlatıyor:

“Jack, Manisa’da dağ başında perişan halde bulundu. Onu bulduğumuzda henüz 1 yaşında bile yoktu. Haberi alınca hemen İzmir’e aldırdım bu çocuğu. Alfa veterinerlikte tedavisi yapıldı. Klinikte yapılan testlerde, Erlişya, anaplasma ve aynı zamanda uyuz tespit edildi. Tahminen dövüştürülmüş veya dövüştürülmeye çalışılmış ve sonra terk edilmişti. Çok çektiği belliydi. Daha yetişkin olmamasına rağmen üretimde de kullanıldığını düşünüyoruz, çünkü çok güzel bir köpek. Tedavisi yaklaşık 3-4 ay sürdü. O süreçte ev pansiyonda kaldı. Düzenli olarak ilaç kullandı, cildi ile ilgili müdahaleler yapıldı. Bu süreçte klinik masraflarına bir hayvansever sponsor oldu ve Jack ihtiyacı olan tedaviyi en iyi şekilde aldı.”

Jack’in ilk geldiğinde ürkek, korkmuş ve sinmiş bir halde olduğunu söyleyen Yağcı, “İnsanlar yüzünden bu hale gelmesine rağmen yine de inanılmaz sevecen, inanılmaz insan canlısı bir köpekti. Çok ama çok sevgi dolu, hatta bizlerin haketmediğimiz kadar sevgi dolu bir çocuk. Aslında kurtardıklarımın hemen hepsi insanlara karşı sevgi dolular. Kötü yetiştirilenler diğer hayvanlara karşı agresif olabiliyor bazen ama o da sevgiyle, eğitimle rehabilite edilebiliyor” diyor.

VE MUTLU SON…

Jack, tüm yaşadıklarına rağmen şanslı bir pitbull; çünkü sevgi dolu bir yuvaya kavuşabildi. Füsun Yağcı’nın çabaları sonunda Jack ömürlük ailesi Derya ve Savaş Kasapoğlu ile buluştu. Derya Kasapoğlu Jack’i şöyle anlatıyor: “Bizim gözlemlediğimiz kadarıyla Jack terk edilme korkusu ve yalnızlık anksiyetesi çok olan bir köpek. İlk geldiği dönem birbirimize alışıp dilimizi anlayana kadar epey bir sabır gerekti ki daha birkaç aydır bizi sahip olarak benimsemiş ve gitmeyeceğimize inanmaya başlamış gibi geliyor bana. Sosyallik anlamında ise hep sosyal, ılımlı ve sevgi dolu bir köpek Jack. Bu özelliği bize geldiğinde de böyleydi geçirdiğimiz zaman içinde de değişiklik olmadı. Çok seyrek havlayan, son derece oyuncu, küçük ırk yavru köpeklerle bile incitmemeye özen göstererek oynayan, çocuklara kendini sevdiren dengeli bir köpek Jack. O nedenle de çok şanslı hissediyoruz. Apartmanda ve sokaktaki komşular da kendisini epey seviyorlar. Özellikle apartmanımızdakiler ilk taşındığımız zaman korktuklarını ama Jack ile denk geldikçe sevdiklerini, apartmanda köpek olduğunu bile hissetmediklerini ve bir rahatsızlık duymadıklarını söylüyorlar.”

ÇOK AZI JACK KADAR ŞANSLI

Jack gibi çok sayıda köpek var… Bu köpeklerin yüzde kaçının hikayesi mutlu sonla bitebiliyor?

Bu soruyu Füsun Yağcı şöyle cevaplıyor:

“Benim kendi kurtardıklarımdan deneyimlediğim kadarıyla maalesef mutlu sonla biten hikayelerin sayısı çok düşük. İnsanlarda inanılmaz bir önyargı var. Hele bir de dövüştürülenlerden birisi olunca daha da uzak duruyorlar. 10 yılı geçti yasaklı ırk kurtarıyorum, daha son 3-4 senedir bizler gibi insanlar sahiplenmek istiyorlar bu çocukları. Ama sahiplenmek isteyen iyi insanları bulmak zor; bulduğunuzda ya komşusu ya mahalleden birisi çıkıyor, yine sorun oluyor. Nereye varır bu işin sonu bilmiyorum. Tek başına bir gönüllü olarak, şu an himayemde 53 tane yasaklı ırk köpeğim var. Yüzbinlerce lira maddi borcum var. Maddi-manevi, psikolojik, ruhsal olarak bitik durumdayım ve üstelik her gün gelen yardım istekleri, sokakta, barınakta kötü koşullarda bakılan köpekler ve bunun gibi bir sürü ihbar oluyor. Yetişmek mümkün değil.”

YASA DEĞİŞTİ AMA BAKIŞ AÇISI DEĞİŞMEDİ

Yeni yasada tehlikeli ırklarla ilgili küçük de olsa bir değişiklik yapıldı ancak bu değişiklik sorunlara çözüm olmaktan uzak… Füsun Yağcı bu konudaki görüşlerini ise şöyle paylaşıyor:

“14 Temmuz’da kanun yürürlüğe girdi. Amerikan Pitbull Terier, Dogo Argentino, Fila Brazilio ve Japanese Tosa olan yasaklı ırklara, Amerikan Bully ve Amerikan Staff’ları da eklediler. Bütün bu ırk sahiplerinin köpeklerini kısırlaştırıp çip taktırarak ilçe tarım müdürlüklerine kaydettirmeleri gerekiyor. Verilen süre zaten çok kısaydı. Şimdi 2.5 ay kaldı kayıt yaptırabilmek için. Hala duymayan, bilgisi olmayan çok insan var. Ocak ayından itibaren resmen bir cadı avı başlayacak, kayıtlı olmayanların hepsi toplanacak. Ama kötü niyetli insanlar gidip merdiven altı üreticilerden yine bir köpek satın alacaklar. Olan yine hayvanlara olacak. Uzun yıllardır üretimi bitiremeyen devlet, bu kanunla yine kötü insanları değil köpekleri cezalandırıyor. Yasa ırkı suçlayıp cezalandırmak yerine, insanları denetlemeli, cezalandırmalı, merdiven altı üretimi durdurmalı; evde veya bahçede iyi bakılan, evlat gibi sevilen, sorumluluk sahibi insanlardaki köpekleri değil, gerçekten kurtarılmaya ihtiyacı olan köpekleri kurtarmaya yönelik olmalı.

Bu ülkedeki en şanssız, en çok şiddet gören, en çok istismar edilen, doğuştan katil ilan edilen ırktır pitbull. Ama onlar canavar değil, onların bu duruma gelmelerine sebep olanlardır canavar olan. Onların da sevgiye, şefkate ihtiyacı var. Belki de hepsinden çok. Lütfen artık önyargı ile bu köpeklere yaklaşılmasın.”

Kimi Takip Etsek?

Angels Farm Sanctuary, Türkiye'nin ilk ve en büyük çiftlik hayvanlarını kurtarma çiftliği olarak da biliniyor. Kurban Bayramı’nda kesimden kaçan boğa Ferdinand’ı koruması altına alan çiftlik bu şekilde adını duyurmuştu. Siz de çiftlik hayvanları başta olmak üzere tüm hayvanlarla ilgili haberler ve yardım kampanyaları hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız, Instagram’da @angelsfarmsanctuary, Twitter’da ise @HAYBAPFERDINAND adreslerini takibe alabilirsiniz.

Haftanın Karesi

- Bu rüzgar saç baş bırakmadı valla, bir tane güzel fotoğraf çekilemedik!

Fotoğraf: @goldendoodledoos/IG

Her ilçede mutlaka olmalı

Sokak hayvanlarının yaşamı tam anlamıyla mücadeleyle geçiyor çünkü sokaklar tehlikelerle dolu. Hayvan sevmeyen insanlar, diğer hayvanlar ve tabii ki araçlar sahipsiz canlar için büyük risk teşkil ediyor. Merkezden uzak bölgelerde beslenme ve barınma da en büyük sorunlar arasında yer alıyor.

Sokak hayvanları hastalıklarla, yaralanmalarla ve birçok travmatik olayla karşı karşıya kalıyor ve bu tip durumlarda canlara en hızlı şekilde müdahale edilmesi gerekiyor. Bu nedenle de hayvan ambulanslarının tüm ilçelerde hizmete alınması önem taşıyor.

İzmir’de son olarak Güzelbahçe Belediyesi sokaktaki can dostların tedavilerine acil müdahale için Hayvan Ambulansı ‘Haybulans’ı hizmete soktu. Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce böylece seçim bildirgesinde sözünü verdiği bir hizmeti daha gerçekleştirmiş oldu.

Darısı ambulans hizmeti olmayan diğer tüm ilçelerin başına…

Sosyal Medyadan İnciler: İyilik-Kötülük

Bu hafta sosyal medyada düşündürücü bir paylaşıma denk geldim. Fotoğrafa sizin de birkaç dakikanızı ayırıp iyi bakmanızı istiyorum.

Fotoğrafı çeken arkadaş, iyi ve kötüyü tek bir karede, son derece yalın bir şekilde anlatmayı başarmış.

Bir tarafta sokaktaki sahipsiz hayvanlar için bir kap mama bir kap su koyan duyarlı bir vatandaşın çabası… Diğer tarafta ısrarla bu mama kaplarını çöpe atan zihniyet…

Bir tarafta muhtaç bir cana yardım etmek isteyen bir kişi…  Diğer tarafta “Hayvanlar aç kalırsa kalsın bana ne, yeter ki benim kapımın önünde olmasınlar” diyen bir başkası…

Hayvansever vatandaş çareyi mama ve su kaplarını ağaca zincirlemekte bulmuş; en azından bu şekilde kolay kolay gelip çöpe atamazlar diye düşünmüş.

Bu ülkede hayvanseverler sadece canları korumak için değil; kendilerini sürekli zorlayan bir zihniyetle de mücadele ediyor. Onlar güzel insanlar, hepsinin işleri her daim rast gitsin!

Tarçın artık ömürlük yuvasına gitmek istiyor

Bu küçük ırk patili dostun adı Tarçın. Maalesef Tarçın sahipleri tarafından terk edildi. Şimdi Balçova Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü'nde ve yeniden yuva bulmak için sabırsızlanıyor. Bu iyi huylu, sakin oğlan çocuğuna kim evinin ve kalbinin kapısını açar? Telefon: 0232 455 21 55

Tatlı prenses için ufacık bir yeri olan?

Bu küçük kız henüz 1 yaşında ve sadece 5 kilo ağırlığında. Çok tatlı, sevgi dolu bir fino olan prensesin tek ihtiyacı onu sevecek ve ömür boyu asla terk etmeyecek bir aile. Sokaklarda, barınaklarda kalmasın. Acilen kalıcı veya geçici yuva aranıyor. Tel: 0535 424 30 61- 0533 273 31 69

Üç sevimli kardeş sokakta kalmasın

Bu üç kardeş Karşıyaka Zübeyde Hanım Parkı’nda bulundu. Büyük ihtimalle birileri onları parka bıraktı. Parka terk edildikleri ilk gecelerini sağanak yağış altında ağlayarak geçirdiler. Parkta çok sayıda kedi var ve bu bebeklerin çok şansları yok. Her birine acilen yuva aranıyor. Tel: 0505 739 78 86