Düş sonsuzluğu, imge ve imgelem sınırsızlığı, özgürlük, yıldızlar, gezegenler, karadelikler, göktaşları, tozlar…

Bir karmaşa gibi gelse de evrene dokunacak söz.

İnsanın bu olağanüstü dizge, yöntem ve düzen karşısında anlama, kavrama, canlandırma çabası evrenin kendisi kadar etkileyici değil mi?…

Evreni anlamak, kavramak, tasarlamak, kurgulamak… Bana sanki hep şairin işiymiş gibi gelir. Düş ustası, kurgucu, belki biraz da büyücü, büyüleyici, imge avcısı, imgelem eylemcisi olduğu için mi?

Bunları düşündüren, sözü açtıran da yine bir düş ve imge ustasından… Özkan Mert’ten geldi: “Soğuk İskandinav güneşinden, beyaz gecelerden… İzmirli bir şairin sıcak yüreğiyle…” diyerek… 22 Kasım 2020’de.

Ben de Gerence’de güz havasının görkemli eğlencesi, tadı, dinginliği içindeyken… Şiir, yaşamımda egemenliğini sürdürürken…

***

Özkan Mert deyince, 1960 Kuşağı diye adlandırılan o devinimli, devrimci, eylemci şiirin egemen olduğu yıllar gelir aklımıza.

Kimdir o kuşağın öncüleri? Süreyya Berfe, Ataol Behramoğlu, Özkan Mert, İsmet Özel… Göreceli özgürlük ortamında 20’li yaşların hızlı devrimcisi dört şair… Dönemin dergileri Devinim, Evrim, Alan 67, Yeni Gerçek, Dönem ve Halkın Dostları… da unutulmazdır elbette.

Gün Ola, Bir Gün Mutlaka, Kuracağız Her Şeyi Yeniden, Evet İsyan… Dönenin dört öncü şairi… Özgürlükçü, devrimci, eylemci, muhalif…

Sonra ne mi oldu. Özkan Mert’e göre; “60 Kuşağı şairleri sonraki yıllar çok kalın çizgilerle birbirinden ayrıldı. Kimi İslamcı oldu, kimi kendini inkâr etti. Kimi kendine otosansür uyguladı ya da bağırarak sustu!” 

Özkan Mert “Bana gelince! İşte buradayım. Dünya’dayım. Ama hep evimi aradım.” (Birgün Gazetesi, 20.07.2017)

1944 doğumlu Özkan Mert’in ”60’lı yıllardan sonsuza uzanan bir şiir serüveni, bir sürgün öyküsü” de vardır.

Onun dilinden dinlersek;

“Palandöken dağlarından başlayıp, İzmir’in denize açılan sokaklarından, Sait Faik’in Burgaz adasındaki balıkçı meyhanesinde yenen ve genç bir kızın memeleri kadar yumuşak levrek buğulamadan...

İsveç’te geyiklerin koşturduğu karlı vadilere... ve sabahları çorba kokan Pekin’den, ay parçası kadar güzel çocuklarını sırtlarında taşıyan Gambiyalı kadınlara dek uzanan...

Bir şiir coğrafyasında renkli ve çalkantılı sözcüklerle çıkacağınız büyülü bir yolculuk.

Meridyenlere çarmıhlanmış bir yeryüzü mültecisinin kuşaklardan kuşaklara kalacak olan bir başucu kitabı. Dünyaya açılan sıcacık bir yürek... Kavga, aşk, direniş, özgürlük, inanç, tutku...hayata dair her şey.”

Özkan Mert’in tüm şiir ve kitaplarını içeren 1070 sayfalık Evrenin Islığı (1960-2020) Klaros Yayınları'nın ilgisine sunuldu. Bu kapsamlaı, oylumlu kitabın içinde şairin şiirleri başta İngilizce ve İsveççe olmak üzere 13 yabancı dilde çevirleri, ’Şiir nedir yada ne değildir’ adlı denemeleri ve Aforizmaları da yer alıyor.

”Benim şiirimden başka kimsem yoktur ”diyen bir şairin evren ıslığı... mı bu? Bana göre çığlığı olmalı...

Oysa o tüm muhalif, tepkici, direnişçi kimliğine karşın Cemal Süreya’nın deyişiyle “İnanılmaz bir Şiir İşçisi ve imge ustası”dır. Ve yine kendi sözü ile “o savaşçı değil gül yetiştirici”sidir. Daha ne olsun?

Özkan Mert’ten paylaşacağımız nice şiir var; bu kez tadımlık olsun:

Hükümetler ve ordular / Şiir sevmez.
Kutsal kitaplar peygamberler / Ve yasalar / Şiir sevmez.
Filozoflar şiirden korkarlar./ Çünkü ekmeğini / Elinden alır şiir filozofların.
Bakire rahibeler / Çaktırmadan şiir severler.
Fakat şiir aldırmaz / Borcu yoktur hiç kimseye.
Bir fırtına bırakır / Tarihin önüne / çeker gider.
Şiir herkesi sever.