3 buçuk yıllık aranın ardından uluslararası bir futbol turnuvası izlemeyi o kadar özlemişiz ki. Futbolseverler yaklaşık 5 gündür hayattan kopmuş durumda. Dünyada ne oluyor ne bitiyor tamamen unutulmuş vaziyette. Öğleden sonra 4'te başlayan festival gece 12'ye kadar sürüyor. Hatta neredeyse eş zamanlı başlayan Copa America'yı da takip edersen futbol dolu uykusuz gecelere kendini kaptırman elde değil. 2018 Dünya Kupası'ndan sonra pandeminin de araya girmesiyle yaşadığımız futbol açlığını Euro 2020 maçları fazlasıyla giderdi. Özellikle Şampiyonlar Ligi'nde kontrol delisi hocaların kısır futbollarından sonra, Euro 2020'deki vidaları gevşemiş, güzel futbol oynayan takımları görünce zevkin doruklarına çıktık. Çek Cumhuriyeti'nin forveti Schick'in 50 metreden kaleciyi avlayıp ağları havalandırması, Ukraynalı Yarmolenko'nun Hollanda karşısında her sol ayaklı sağ açığın hayalindeki golü atması şu ana kadarki en güzel gollerdi. Hollanda- Ukrayna karşılaşması ise şimdiden Avrupa Şampiyonası'nın unutulmaz maçları arasına girdi. Ama bu turnuvanın unutulmayacak anı Danimarkalı Eriksen'in kalp krizi geçirmesi ve ani müdahale sonrası hayata dönmesiydi. Daha sonra yaşananları hepimiz takip ettik. Ama en dikkat çekmek gereken konulardan biri eski Fenerbahçeli Kjaer'in ani müdahalesiydi. Bir çok futbolcu o anda ne yapacağını bilemezken, Danimarkanın kaptanı Kjaer, Eriksen'in dili boğazına kaçmasın diye yan yatırdı ve bir an olsun başından ayrılmadı. Hatta Eriksen'in eşini de sakinleştirdi. Bir takıma kaptan seçerken, işin kolayına kaçıp o ekibin en iyi futbolcusuna pazubandı vermemeli. Liderlik vasfı taşıyan, sorumluluğu ve eleştiriyi kaldırabilen, sağlam karakterli oyunculardan bu görevi üstlenmesini istemeli. İşte Kjaer bunun ön büyük örneği. Şimdiden Eriksen de Kjaer'de yılın en iyi futbolcusu ödülünü almayı hakediyorlar.

***

Euro 2020 turnuvasında seyir zevkinin arttığını söylemiştik. Bu turnuva  bu kadar göz alıcıysa en büyük sebep, ne yeni taktikler, ne yıldız futbolcular. Etliye sütlüye dokunmayan oyunun hızlandırılmasını sağlayan hakemler. Sanki bu şampiyonada VAR uygulaması yok gibi. Sahanın içindeki tek hakim, baş hakem. Her kararı, bizim hakemler gibi VAR'a danışmıyorlar, danışsalar bile aralarındaki konuşmanın süresi 1 dakikayı geçmiyor. Geçen sezon Süper Lig'de 6-7 dakika süren VAR ile hakem arasındaki diyalogları izledik. Maç soğudu, futbolcular soğudu, tempo düştü. Tempo düşünce ne oldu kalite düştü ve Türk futbolu gelişmedi, aksine geriledi.

***

Bugün Milli Takımımız'ın çok önemli bir maçı var. Galler'le. Hepimiz İtalya maçına odaklanmıştık ama Galler ve İsviçre asıl sınavlarımız. Şu ana kadar ev sahibi olanların turnuvada bir adım önde olduklarını görüyoruz. Pandemi sebebiyle taraftarsızlıktan mahrum kaldıktan sonra, tribünlerde kendi futbolseverlerini gören oyuncuların esktra motive olduklarını gördük. İtalya'nın, İngiltere'nin Hollanda'nın aldığı galibiyetlerde içeride oynamalarının avantajını gözardı edemeyiz. Biz de kalan 2 kritik maçta 2. vatanımızda oynayacağız. Azerbaycan'da. Türkiye formalı, bayraklı taraftarlarımızı gördükçe Bizim Çocuklar'ın performansını İtalya maçına oranla ikiye, üçe katlayacağına inanıyoruz. Teknik ve taktik olarak radikal bir değişim yaşanmamaması gerekli. Bu kadro Fransa'yı, Hollanda'yı, Norveç'i devirdi. Bir İtalya karşılaşmasıyla yorganı yakmayalım. Roma'da oynamamız ve açılış karşılaşmalarının verdiği stres bu skoru almamıza sebep oldu. Yoksa biz İtalya maçındaki gibi defanstan çıkarken, her topu  uzun oynayan bir ekip değiliz. Bugünden itibaren topu tekrar yere indirip, akılcı ve direkt futbolumuzla bizi gruptan çıkaracak puanları toplayacağımıza inanıyoruz. Son olarak şu ana kadar Euro 2020'de oynanan maçlar içinde göze çarpan oyunculardan bir 11 kurarak yazımızı noktalayalım: "Kaleci: Dimitrievski (Kuzey Makedonya)-, Defans: Dumfries (Hollanda), Danimarka (Kjaer), De Vrij (Hollanda), Alioski (Kuzey Makedonya), Orta saha: Wijnaldum (Hollanda), Eriksen (Danimarka), Duda (Slovakya), Yarmolenko (Ukrayna), Schick (Çek Cumhuriyeti), Isak (İsveç)