“Halkı T.C. Hükümetine Karşı Silahlı İsyana Tahrik”, “Cumhurbaşkanı’na hakaret”.
Ünlü sanatçı ve mizah ustaları Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in “polis nezaretinde adliyeye sevkine” sebep olduğu…
Hakimin; yurt dışına kaçabilirler olasılığına karşı adli kontrol uygulanmasına karar verdiği suçlar bunlar.
Gerekçe; yılların TV Gazetecisi Uğur Dündar’ın Halk TV’deki programı Halk Arenası’ndaki
konuşmaları…
Ertesi gün RTÜK toplandı jet hızıyla. Halk Arenası’na 8 hafta yayın durdurma, Halk TV’ye 80 bin TL para cezası!.. FOX TV’ye 3gün haber durdurma, 1 milyon TL’ye yakın para cezası verdi!.. Sonuç; toplum gergin, gündem ayrışmalı!

***

Bu satırların yazarı; basın tarihinin önemli isimlerinden Zekeriya Sertel’dir! Eşi Sabiha ile yaşamını, demokrasi ve özgürlük mücadelesine adayan, 4 Aralık 1945’teki “Tan Matbaası Baskını” nedeniyle de sürgünde yaşamak zorunda kalan muhalif gazeteci Zekeriya Sertel;
“Dört kez hapse girdim. Yüzlerce kez gazetem kapandı. Sonsuz kayıplara katlandım. Tehdit gördüm, tahkir gördüm. Böyle şartlar altında, eğer karakteriniz zayıfsa çabucak mesleğinizi değiştirir, kendinize başka bir geçim yolu ararsınız (…) Utanıyorum! Çünkü otuz beş senedir hürriyet için çırpınan ve demokrasiye varmak için mücadele eden bu memlekette hala bir fikrinden veya bir tenkidinden dolayı bir vatandaşın mahkemeye sevk edilmesi, bu sahada 35 senede bir adım bile ileri gidemediğimizi gösteren hazin bir vakadır. Hala fikre zincir vurma teşebbüsü, hala zulüm ve istibdat sevdası! Bu memlekette hala sabah olmadığını görmek, insanı yeise düşürüyor ve utandırıyor. Nihayet memleket namına utanıyorum – Hatırladıklarım/1968”

***

Türkiye’de -Eski’si, Yeni’si- farketmez, en zor iş gazeteciliktir. Her dönem gazetecilik kuşatılmıştır. Baskılanmış, sindirilmeye çalışılmıştır. Kamu adına soru sorması, toplumu bilgilendirmesi, gerçeğin peşinde koşması önlenmiştir. İktidarlara uzak gazeteciler aşağılanmıştır, hakarete uğramıştır, linç edilmiştir, zindanı boylamış hatta canlarından olmuştur.

***

“Kara bir rüzgardı üstünde bir yurdun
(…) Kara bir rüzgardı kötücül zalim,
(…) Kara bir rüzgardı zifir kara,
(…) Kara bir rüzgardı can alıcı,
(…) Kara bir rüzgardı, kara kalpli,
(…) Kara bir rüzgardı, esmekte hala,
Karanlık saçarak, kötülük ve riya…”
Günümüzde geldiğimiz noktayı -en iyi anlatan- Ataol Behramoğlu dizeleridir. Artık kara rüzgar esmesin, dönüşsüz karanlığa sokmasın Türkiye’yi! Sinemamız, tiyatromuz, şiirimiz, ozanımız, gazetecimiz, yazarımız, mizahçımız, müziğimiz; tehdit, korku, sansür, hukuksuzluk, cehalet, kutuplaşmadan payını almasın!
Temel haklarımız; insan onuru, özgürce düşünmek, basın özgürlüğü törpülenmesin! Kalplerimizde sevgiyi, hoşgörüyü, barışı gülümseyerek yarıştıralım. Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yensin! Yanyana olalım, demokrasimiz güçlensin! Önemli olan; insanlığımız, yürekçemiz değil mi?