“Hiç sevdin mi? Sevdim yavrum. Kimi sevdin? Kimseyi ama herkesi! Anlamadım. Anlayamazsın da. Bir kadını sevmek kolaydır ama bütün kadınları, bütün çocukları, bütün insanları sevmek, sevebilmek. Öyle yürekler var ki insanlığı topyekun severler…”

Romanı “Vukuat Var”daki bu satırlar onun, “Çukurovalı”Orhan Kemal’in ilkelerini belirler. Yaşam mottosudur!

Hayatı, “herkesin katıldığı başsız sonsuz bir koşuya” benzetir yazar.

İşçi sınıfı, köylü dayanağıdır. Burjuvalaşmış teknik karşısında ezilen, yok olan insanlar için “benim insanlarım” der. “Onların acıları, onların ekmekleri, onun ekmeği, onun acısı” olmuştur.

Onurlu kavganın namuslu kalemidir Orhan Kemal! “Sessizlerin sesidir!” Ahmet Ümit’in benzetimiyle “Edebiyatımızın Ağır İşçisidir!” Kemal’e göre; “Gerçek, öğrenmektir. Nereden, nasıl öğrenirsen öğren. Nereden, nasıl öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin de önemli değil . Ne yaptığın önemlidir yaşamda.”

“Öğretmeni”, Bursa Cezaevi'nde yollarının kesiştiği Nazım Hikmet’tir! Nazım Baba şiir yerine öyküler yazmasını önerecek, ileride “Bereketli Topraklar Üzerinde”, “Murtaza”, “Avare Yıllar”, “Cemile”, “72.Koğuş”, “Hanımın Çiftliği”, “Eskici ve Oğulları” “Ekmek Kavgası”,

“Grev”, “Gurbet Kuşları” gibi popülerleşecek romanların yazarı olmasını sağlayacaktır. O günleri de bir anı kitabı “Nazım Hikmet’le Üç Buçuk Yıl”da toplamıştır Orhan Kemal.

Tahliye olduğunda Nazım’a yazdığı şiir ise, Dünya Şairimizi hüngür hüngür ağlatmıştır;

“Seni yapayalnız bırakıp hapishanede / Bir üçüncü mevki kompartımanında pupa yelken / Koşacağım memlekete / Unutabilir miyim seni? / Hala beton malta boylarında duyuyorum / Takunyalarının sesini! / Unutabilir miyim seni hiç / Dünyayı ve insanlarımızı sevmeyi senden öğrendim / Hikaye, şiir yazmayı / Ve erkekçe kavga etmeyi…”

***

Işık Öğütçü, Orhan Kemal’in oğludur. 21 yıl önce açtığı “Orhan Kemal Müzesi’’yle yazınımızın ölümsüz ustasını gelecek kuşaklara taşımak için uğraş verir, bir yandan da yapıtlarıyla kendisine bırakılmış nadide mirası kitaplarda yaşatır.

Son kitabı “Eşe Dosta Selam”la muhteşem bir çalışmaya imza atmış Öğütçü dostumuz. İlk kez günışığına çıkardığı duygu yüklü mektuplarla babasının yaşam mücadelesinde yaşadıklarına tanıklık edilmesini sağlamayı, ilerde hakkındaki araştırmalara kaynak oluşturmayı amaçlamış.

1933-1970 arası mektuplaşmalar -gerçekten- bir hazine.

Baba Abdülkadir Bey’in yurt dışından yazdığı yol gösterici mektuplar.

Bursa cezaevinden eşiyle yazışmaları, cezaevi yaşamını ve hasretliğini anlatır.

Nazım Hikmet’in ona yazdığı öğretici, eğitici ve eleştirel mektuplar bir yaşamdır, okuldur! Nazım’dan “Muazzam, koca şair” diye bahseder hep. Nazım onu bir mektubunda “ iyi arkadaş, dost, mükemmel kardeş ve yaşatmasını iyi bilen” olarak tanımlar ve şunu yazar; “Sen kafamın içinde pırıl pırıl insansın.”

Bir mektupta da şöyle yazmıştır; “Ben senin memleketimin en büyük muharrirlerinden biri olacağına eminim. İnsanların birçok taraflarını doğru olarak değerlendirmekte çok yanılmışımdır. Yanılmadığım bir şey varsa o da, bir insandaki sanat kabiliyetidir. Sende sanatkar yapısı, soluğu mükemmeldir. Sana doludizgin güveniyorum.” Orhan Kemal de bu sözleri boşa çıkarmamış, önemli eserler kazandırmıştır.

Fikret Otyam’la yazışmaları, iki kardeş, baba-oğul yakınlığını yansıtır.

Kemal Tahir, Abidin Dino, Samim Kocagöz, Yaşar Nabi Nayır, Attila İlhan, Fakir Baykurt, Ekber Babayef, Güzin Dino, Hıfzı Topuz, Mehmet Fuat, Muhsin Ertuğrul, İlhan Berk, Orhan Asena, Yaşar Kemal, Hasan Hüseyin’le mektuplaşmaları, çileli ve mücadeleli geçen yılları bize hissettirir.

Ve baba-oğul mektupları da aralarındaki sevgi bağını, sıcaklığı içtenlikle bize getirir.

***

“Mektuplar… Dostlara yazılan ve onlardan gelmiş solmuş kağıtlardaki yanıtlar.” Mektuplar, tanıklıktır. Özellikle sanatçı yazar mektupları.

Feridun Andaç’ın da dediği gibi kitap, “Bizi Orhan Kemal’e biraz daha yaklaştırıyor.” Everest Yayınları’ndan okuyucuyla buluşan yapıt, “Orhan Kemal’den kalan, yansıyan birikim!”

Hakikaten,”Orhan Kemal okuma kılavuzu” bir tür olmuş…

***

Işık Öğütçü, büyük emekle “yazanla yazılanı buluşturduğu” kitabını; “Atilla Köprülüoğlu’na. Geçmişten dostlara bir merhaba. Sevgiyle” yazarak imzalamış.

Kitabın ilk satırları,“Eşe dosta selam. İnandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım, kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir. 5 Nisan 1970. Orhan Kemal”, yazımın da finali olsun.