Malumunuz 2022 yılına zam furyasıyla başladık. Hemen hemen iğneden ipliğe gelen zamlar nedeniyle hepimiz kıt kanaat geçinir duruma geldik. Eskiden 50 liraya 100 liraya pazar alışverişi biterken, şimdi başlangıç için o kadar harcıyoruz. Yani anlayacağınız son birkaç yıldır bu milletin gözünde birçok şey kaldı. Çünkü vatandaş elini neye uzatsa ‘aman cıs’ olduğunu fark etti. Bu da haliyle tadımızı iyice kaçırdı.

Öte yandan paramızın nasıl eridiğini, gelen zamlarla vatandaşın belinin nasıl büküldüğünü Türk -İş’in her ay açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırı verilerinden görebiliriz. Bu verilere göre daha asgari ücretli maaşını alamadan 2021 Aralık ayında açlık sınırı 4 bin lirayı, yoksulluk sınırı 13 bin lirayı aşmış. Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 4 bin 926 liraya çıkmış. Bu da asgari ücrete yapılan yüzde 50 zammın bile geçimi kurtarmadığını gösteriyor.

Yani evdeki hesap çarşıda tutmadı. Bu da vatandaşın çarşıda pazarda takla atmasına neden oldu. İstanbul’da vatandaş, 3-5 kuruş daha ucuza ekmek alabilmek için karın altında saatlerce sıra bekledi. Vatandaş, doğalgaza, elektriğe gelen zamlar nedeniyle bu soğuk kış günlerinden evinde ısınamaz duruma geldi.

Zammın yanı sıra döviz kurlarına da yenik düşen vatandaş, eskilerle idare eder durumda. Çünkü, Türk Lirası'nın değer kaybı nedeniyle giyimden elektroniğe hemen hemen her şeyin fiyatı arttı.

Bu da özellikle dezavantajlı grupları etkiledi. Yoksulluk öyle bir hal aldı ki çocuklar okula gidemez duruma geldi. Ege'ye Bakış'tan Adem Sarıkaya'nın haberine göre; “İzmir'in Konak İlçesi'ndeki Barbaros Hayrettin Ortaokulu'nda öğrencilerinden sadece Emir Sultan Mahallesi'nde yaşayan 61 çocuğun üç aydır okula gitmediği ortaya çıktı. Çoğunlukla Roman yurttaşların oturduğu mahallelerde yaşanan olay, eğitim-öğretim döneminin birinci yarıyılının sona ermesiyle ortaya çıktı. Emir Sultan Mahallesi dışında 6 mahallenin daha Barbaros Hayrettin Ortaokulu'na öğrenci gönderdiği ve tüm mahallelerdeki devamsızlık bilgilerinin takip edilmesi halinde okula gitmeyen öğrenci sayısının daha fazla olacağı belirtildi. Devamsızlık tebligatlarının ulaştığı Emir Sultan Mahallesi Muhtarı Hüseyin Heptepe; çocukların bir kısmının açlık, yoksulluk ve ayakkabılarının olmaması nedeniyle okula gidemediğini, bir kısmının ise cemaat ve tarikat kurslarına gönderildiğini söyledi.”

Bu yüzyılda yoksulluktan dolayı 61 çocuğun okula gidememesi ne demek? Bunu hiç düşündünüz mü? Bunun hiçbir açıklaması yok. Bu 61 çocuğun elinden eğitim hakkı alınmış durumda. Bu 61 çocuk başkasının değil, bizim çocuklarımız ve okula gidemiyorlar. Bu 61 çocuğun ve dahasının eğitim ve öğrenim hakkı Anayasa'nın 42’nci maddesiyle güvence altına alınmıştır. Yani bu 61 çocuk okula gidemiyorsa devlet ödevini yerine getirmemiş demektir.

Dahası çalışan kesimin çoğunluğu da eline geçen kazançla doyasıya yaşamıyor. En azından ayda bir ailesiyle dışarıda yemek yiyemiyor, giyimden kuşama her şeyi ya ay sonuna öteliyor ya da kredi kartına borçlanarak tamamlamaya çalışıyor. Yani anlayacağınız vatandaş tükendi. Karın tokluğuna da çalışamıyor!

En temel ihtiyaçlarımızı bile zor karşıladığımız bu dönemde insan hakları da ihlal ediliyor. Bir insanın en temel haklarından biri ‘yaşama’ hakkıdır. Bu hak kişinin fiziksel varlığının sürdürebilmesinin güvencesini oluşturan haktır. 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ikinci maddesinde herkesin yaşama hakkının yasayla korunacağı, yasanın ölüm cezasını öngördüğü bir suçtan dolayı mahkemece verilmiş bir cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimsenin kasten öldürülemeyeceği belirtilmiştir.

Peki yaşamak sadece nefes alıp vermek midir? Hayır. Yaşamak için insanın karnının doymasına, mutlu olmaya ve daha bir çok şeye ihtiyacı vardır. İnsanı en çok tatmin eden, mutlu olmasını sağlayan duygulardan biri de kendisine ve ailesine yetebiliyor olmasıdır. Ancak geçim derdi, işsizlik ve yoksulluk nedeniyle kendini değersiz gören bir çok kişinin intihar ettiğini gördük, okuduk ve yazdık. Bunlar çok acı olaylar…

Kriz zamanları devletin vatandaşını her açıdan koruması gerekiyor. Yani aslında gerekiyor değil, yasal olarak bunlar devletin ödevleri!