Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Uzm. Dr. Tarık DOĞAN

Genel Sağlık-İş Sendikası olarak 14 Mart 2022 tarihinde yaptığımız açıklamada, “Yıllardır olduğu gibi, sağlık çalışanlarının onurlu bir yaşam sürebilmesi adına dile getirdiği iyileştirme talepleri, AKP iktidarı tarafından, vaatlerde bulunarak, oyalama stratejisi uygulanarak, piyasacı anlayışın beklentilerine kurban edilmektedir. 14 Mart 2022 tarihinde yapılacağı söylenen iyileştirmelerin, sağlık çalışanlarının taleplerini, beklentilerini karşılamaktan çok uzak ve yıllardır uygulanan 'değersizleştirme' politikalarının paralelinde olduğunu, amacın -dün olduğu gibi bugün de- kamuoyunu yanıltmak, -sağlık çalışanlarını kamuoyu ile karşı karşıya getirmek pahasına- sağlık çalışanlarının yükselen tepkisini baskılamak olduğunu biliyoruz. Sadece kendimiz için değil, içinde yaşadığımız toplum için de dile getirdiğimiz taleplerimizle ilgili, farkındalık yaratmak ve taleplerimizin karşılık bulabilmesi, sağlığın ve sağlık emekçilerinin öneminin bir kez daha anlaşılabilmesi için; bugünden itibaren alanlardayız” dedik…

Bu açıklamadan birkaç saat sonra, Beştepe’de, 14 Mart Tıp Bayramı etkinliğinde konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sağlık çalışanlarına “5 müjde” başlığı altında açıklamalarda bulundu. Sağlık çalışanları maaşlarında iyileştirme müjdesi beklerken yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları “yapılacak, edilecek, düzenlenecek” şeklinde oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Sağlık personelinin sabit ek ödemeleri merkezi yönetim bütçesine alınarak aylıkların tek bir bordro ile ödenmesi temin edilecek” ifadesinin, sağlık çalışanlarının maaşları açısından rakamsal sağladığı hiçbir şey yoktur. Sağlık personelinin sabit ek ödemelerinin merkezi yönetim bütçesine alınması 105 gün önce dediğimiz gibi 'ödeme kaleminde değişikliği' yani sağlık çalışanlarının sağ cebindekini alıp sol cebindekine koymaktır.

Açıklamada; 'döner sermayeden ödeme yapılmayan hastane kalmayacak' denilmiş olmakla birlikte, pandemi döneminde de ek ödeme müjdesi verildiğini ancak pek çok sağlık çalışanının bu uygulamadan yararlanamadığını hatırlatmak isteriz. 

Yapılması gereken kendi içinde pek çok adaletsizliği beraberinde getiren döner sermaye, performans sistemine son vermek, tüm sağlık çalışanları için, maaş hesaplamasında kullanılan 'taban aylık' -bağımsız araştırma kurullarınca belirlenen-yoksulluk sınırının üzerine olacak şekilde belirlenerek, kadro derecesine göre maaşlarda kademeli artış yapmak olmalıdır.

Siyasi iktidarın dilinden düşürmediği 3600 ek gösterge yıllardır çıkarılamamıştır. Her yıl olduğu gibi bu tıp bayramında da 3600 ek gösterge 'yine' müjdelenmiş, 'yine' sürece bırakılmıştır.

Erdoğan’ın konuşmasında sağlık hizmetlerini 'sağlık sektörü' olarak nitelemesi, ve 'yardımcı personel sayısını artırdık' demesi, her biri ayrı ayrı bir sağlık profesyoneli olan sağlık çalışanlarına bakış açısını göstermektedir. Maalesef ki böyle bir bakış açısında ortaya çıkan tek gerçek; ticarileşen sağlık hizmetlerinde sağlık çalışanlarının birer köleye dönüşmesidir. 

Bir gecede kararname çıkaran ve 12 günde Türkiye Büyük Millet Meclis’inde Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin tamamının bütçesini görüşen iradenin, 29 Kasım’dan bu yana 105 gün, 'varsın gidiyorlarsa gitsinler' söyleminin üzerinden 6 gün, geçmesine rağmen, hala “yapılacak, edilecek, düzenlenecek” demesinin sağlık çalışanları arasında karşılığı yoktur ve inandırıcı bulunmamaktadır. Zira yıllardır dillendirdiğimiz taleplerimizin tamamının bir günde yasalaştırılması mümkün olmasına rağmen, sağlık çalışanları hep görmezden gelinmiştir.

Sağlık çalışanlarının, 105 gün sonra yinelenen vaatler karşısında vereceği cevap ‘’ İktidar olarak siz yapmak istediniz de elinizden tutan mı oldu? Artık vaat değil icraat bekliyoruz!’’ olacaktır.

Şiddet son bulana, emeklerinizin karşılığını alana kadar mücadele edeceğiz.