Kovid-19 salgını dünya çapında hızla yayılmaya devam ederken sağlık, eğitim ve çalışma yaşamı başta olmak üzere toplumsal yaşamın bütün alanlarını olumsuz etkilemeye devam etmektedir. 190’ı aşkın ülkede okul öncesinden yükseköğretime kadar tüm kademelerde eğitim kurumları hızla kapatılmış ve eğitim öğretime ara verilmiştir. 2020’nin ilk yarısı itibariyle dünya çapında bütün eğitim kademelerinde 1.5 milyarın üzerinde öğrenci, geleneksel yüz yüze eğitim ortamlarından uzaklaşmıştır. Türkiye’de ise eğitim öğretime ara verilmesinden 18 milyonu aşkın öğrenci, 1 milyonu aşkın eğitim emekçisi etkilenmiştir.

Salgın nedeniyle mart ayının ortasında okullar kapatılarak uzaktan eğitim yoluyla süreç yürütülmeye çalışılmıştır. Ancak mart ve haziran ayları arasında gerçekleştirilen ve uzaktan eğitimle sürdürülen dönemde, yüz yüze eğitimde yaşanan eşitsizlikler ve sorunlar daha da görünür olmuş ve artmıştır. Aslında yapılanın, kuramsal olarak, uzaktan eğitim olarak adlandırılması da mümkün değildir. Dünya genelinde bu uygulama artık uzaktan eğitim olarak değil 'Acil Uzaktan Öğretim' olarak adlandırılmaktadır. Aniden ortaya çıkan bir soruna karşı dönemsel ve geçici bir uygulama olmasından kaynaklı yapılanın uzaktan eğitim olarak kabul edilmesi de mümkün değildir. 

Uzaktan eğitim olarak adlandırılan sürecin yarattığı tartışmalarla 2019-2020 eğitim öğretim yılının ikinci yarı yılı tamamlanmış, LGS ve YKS sınavları tüm itirazlara rağmen gerçekleştirilmiştir. Ve gözler 2020-2021 eğitim öğretim yılına çevrilerek okulların açılıp açılamayacağı, açılacaksa ne zaman açılacağı merakla beklenirken Millî Eğitim Bakanlığı tarafından özel okulların 17 Ağustos’ta devlet okullarının ise 31 Ağustos'ta telafi eğitimine başlayacağı açıklaması yapıldı.

Eğitim Sen tarafından 2 bin 239 kişinin katılımıyla ‘Pandemi Koşullarında Eğitim’ başlıklı bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçları, eğitim sisteminin, okulların ve eğitim emekçilerinin pandemi koşullarında eğitime ne kadar hazır olduğunun görülebilmesi açısından önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bunlardan bazıları;

Ankete katılan eğitimcilerin

Yüzde 96.4 Kovid-19 salgını sürerken eğitim öğretimin başlatılması halinde, kendi sağlığının ve ailesinin sağlığının tehdit altında olacağını düşünmektedir.

Araştırmaya katılan eğitim emekçileri, kalabalık sınıf sorunu, okullardaki fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri sürerken fiziki mesafe ve diğer tedbirlerin hayata geçirilmesinin mümkün olmadığını düşünmektedir.

Tamamına yakını pandemi döneminde eğitime ayrılan bütçenin ve okulların ihtiyacı olan ödeneklerin artırılması gerektiğini ifade etmiştir.

Vaka sayılarının ve salgın yayılım hızının ağustos ayında her gün yükselmesi okulların açılma tarihini 21 Eylül'e çekilmesine, bu tarihe kadar uzaktan eğitim ile devam edilmesine sonrasında seyreltilmiş yüz yüze eğitimle devam edilmesi karar verildiğini MEB ile bilim kurulu toplantısından bir gün önce bir köşe yazarından öğreniyoruz.

21 Eylül 2020 tarihinde okullarda yüz yüze eğitimin başlayacağının açıklanmasının ardından bunun nasıl olacağı veya olması gerektiği ile ilgili bir tartışma başladı ve devam ediyor. Bazı kesimler, bilinçli şekilde, öğretmenlerin çalışmadan para kazanmak peşinde olduğu ve bunun içinde okulların açılmasını istemedikleri gibi oldukça yanlış, haksız ve yıpratıcı bir görüşü ısrarla savunuyor.

Öğretmenler her koşulda çocuğun üstün yararını gözetirler ve yaptıkları işin ürettiği toplumsal faydaya dikkat çekerler. Bu nedenle de yüz yüze eğitimin bir an önce başlaması gerektiğini düşünmektedirler. Ancak hem salgının geldiği aşama hem de salgına karşı alınan önlemlerde yaşanan eksiklikler öğretmenleri ve onların gerçek sendikası olan Eğitim Sen’i toplumsal ve tarihi sorumluluklarından kaynaklı kimi uyarıları yapmak ve kimi sorulara sormak durumunda bırakmaktadır.

- 24 Ağustos’ta okula çağırılan öğretmenlere haftalık test yapılacak mı?

- Öğretmenler ve öğrenciler için yeterli sayıda test hazır mı?

- Seyreltilmiş sınıflarda görev yapacak öğretmenler için ek atama kadrosu alındı mı?

- Kovid-19 meslek hastalığı olarak kabul edilecek mi?

- Seyreltilmiş sınıflar için yeni derslikler ve okul binaları hazır mı?

- Okullara sağlık personeli atandı mı?

- Temizlik ve dezenfektan için bütçe ayrıldı mı?

- Öğretmenler ve öğrenciler için koruyucu malzemeler yeteri kadar hazırlandı mı?

- Okullar salgın için alınacak önlemlere fiziki olarak hazır hale getirildi mi?

- Okulların öğrenci ve öğretmen lavabo sayısı artırıldı mı?

- Öğretmen odaları, kantinler, yemekhaneler ve okulların diğer bölümleri fiziki mesafeye uygun hale getirildi mi?

- Okul pansiyonları ve kapasiteleri fiziki mesafeye uygun hale getirildi mi?

- Öğretmenler ve öğrencilerin okula ulaşımı için önlemler alındı mı?

- Ders içerikleri ve ders araçları yeni normale hazır hale getirildi mi?

Önceliğimiz okulların bir an önce açılması ve çocukların daha fazla yüz yüze eğitimden uzak kalmamasıdır. Biliyoruz ki yüz yüze eğitimden ayrı kalınan süre uzadıkça okul terk oranları artmakta, çocuk işçiliği yaygınlaşmakta, çocukların köktenci gruplar tarafından kullanılmasının oranı yükselmektedir. Çocuğun üstün yararı ve ortak geleceğimiz için okulların bir an önce açılması gerekir.

Ama nasıl?

MEB ve siyasi iktidar bu konuda yeterli kaynak ayırmalı, geniş bir toplumsal mutabakat ve güçlü bir ortak irade açığa çıkarılmalıdır. Başından bu yana dediğimiz gibi bu salgından hep birlikte, ortak akıl, toplumsal dayanışma ve bilimsel çalışma ile çıkacak aydınlık günlere ulaşacağız.