Necip VARDAL / Eğitim Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı

Millî Eğitim Bakanlığı'nın 2021 yılı bütçesi 13 Aralık 2020 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda görüşüldü. Okullar ve üniversitelerimizde eğitim bileşenlerinin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin ve veli örgütlerinin bütçe sürecine katılmadığı bir bütçe süreci ile karşı karşıyayız. 2020 yılında 125 milyar 397 milyon TL olan MEB bütçesi, 2021 yılında 146 milyar 920 milyon TL’ye yükselmiştir. MEB bütçesinin her yıl olduğu gibi rakamsal olarak arttığı görülse de, merkezi yönetim bütçesine oranı 2020 yılında yüzde 11.45 iken, 2021’de bu oran yüzde 10.69’a gerilemiştir.

MEB bütçesinin rakamsal büyüklüğünün temel nedeni, büyük ölçüde personele yapılan zorunlu harcamalardan kaynaklanmaktadır. Ancak MEB bütçesinin büyük bir kısmının personel harcamalarına gitmesinin sebebi personel sayısının gereğinden fazla olması veya maaşlarının yüksek olmasından değil, genel bütçe içindeki payının az olmasındandır. Bu durumun farkında olan MEB, eğitim emekçilerini esnek, kuralsız ve güvencesiz çalıştırmak için gece gündüz çalışmakta, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasında ısrar ederek eğitimde güvencesiz istihdam politikalarını ısrarla sürdürmektedir.

ÖDENEKLERİN DAĞILIMI

MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderleri (yüzde 70) ve sosyal güvenlik devlet primi giderlerine (yüzde 11) gitmektedir. Başka bir ifadeyle, eğitime bütçeden en çok payı ayırdıklarını iddia edenler, bu payın yüzde 81’inin zorunlu olarak personel harcamalarına ayrıldığını özellikle gizlemeye çalışmaktadır. 2020 MEB bütçesi içinde mal ve hizmet alım giderlerinin payı yüzde 8, sermaye giderleri yüzde 8, cari transferler ise yüzde 3’tür.

MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17.18 iken, eğitim hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan bu rakam 2009’da yüzde 4.57’ye kadar gerilemiştir. 4+4+4 düzenlemesi sonrasında zorunlu olarak kısmen de olsa artışa geçen eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe oranı, 2014 sonrasında yeniden azalmaya başlamıştır. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay geçen yıla (yüzde 4.65) göre artmış (yüzde 7.69) gibi görünse de, 18 yıl önceki oranın çok gerisine düşmüştür.

2021 MEB bütçesinin bizlere gösterdiği en açık gerçek, eğitimde yaşanan yoğun tek tipleştirici, ayrımcı ve piyasacı sürecin artarak devam edeceği, eğitimin niteliğinin düşeceği, yetersiz uzaktan eğitim uygulamaları nedeniyle eşitsizliklerin derinleşeceği ve velilerin kendi bütçelerinden yapacağı eğitim harcamalarının belirgin bir şekilde artacağıdır.

Eğitim, devredilemez ve vazgeçilemez kamusal bir haktır. Bu alanda yapılan çeşitli araştırmaların da gösterdiği gibi, devlet okullarında paralı eğitim uygulamaları yaygınlaştıkça, en düşük gelir dilimindeki yüzde 20’lik kesimin gelirleri içinde eğitim harcamalarına ayırmak zorunda olduğu pay artmaktadır. Söz konusu artış ise ancak gıda ve sağlık harcamalarından kısılarak gerçekleştirilebilmektedir. Bu koşullarda devlet okullarında eşitsizlikleri derinleştiren örnekler, var olan toplumsal eşitsizlikler doğrultusunda okulları ayrıştırmaya neden olmakta, zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önünü açmaktadır.

Eşitsiz, ayrımcı ve piyasacı eğitim sistemi, yaşamın her alanında rekabeti, kamusal hizmetin bedelini ödetmeyi, öğrenci ve velilerin ‘müşteri’ haline getirilmesini hedeflemekte, toplumdaki sınıf farklılıklarını daha da belirgin hale getirmektedir. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar, farklı bölgeler, birbirleriyle rekabet içine sokularak eğitim hizmetleri piyasa kurallarına göre düzenlenmektedir.

Yapılması gereken kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal yarar gözetilerek değerlendirilmesidir. Ekonomik kriz gerekçesiyle eğitimden tasarruf yapılması ve eğitim bütçesinde kısıntıya gidilmesi kabul edilemez, ayrıca pandemi koşullarında karşılaşılan eşitsizlikleri geriletmek için eğitime daha çok kaynak ayırmak gerekmektedir.

Eğitim Sen olarak 2021 MEB Bütçesi taleplerimiz;

MEB bütçesinin milli gelire oranı en az iki kat arttırılmalı, başlangıç olarak OECD ortalamasına (yüzde 6) çıkarılmalıdır.

Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına derhal son verilmeli, eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.

Eğitim kurumlarının bütün ihtiyaçları salgın koşullarına göre yeniden güncellenmeli, bu ihtiyaçlar için ek bütçe oluşturulmalı, bütün okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.

Öğretmen ve öğrencilere eğitim için gerekli teknik destek (bilgisayar, tablet, internet vb.) ücretsiz olarak temin edilmelidir.

MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay mutlak anlamda arttırılmalı, eğitimi ticarileştirmeyi hedefleyen özel sektör, dini vakıf ve cemaatlerle yapılan ya da yapılacak olan her türlü ortak proje ve protokol iptal edilmelidir.

Tüm eğitim ve bilim emekçilerine insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır.

Eğitim ve bilim emekçilerinin satın alma gücünde ve ücretlerinde yaşanan kaybın giderilmesi için ek zam yapılmalıdır.

Tüm eğitim ve bilim emekçilerinin ek göstergeleri 3600’e çıkarılmalıdır.

Vergi diliminden kaynaklı kayıplarımıza son verilerek, ücretli çalışanlar için gelir vergisi oranı sabitlenmelidir.

Ek ödemelerin tamamı temel ücrete ve emekliliğe yansıtılmalı, ek ders saat ücreti hesaplanırken bir öğretmenin aylık maaş tutarı esas alınmalı ve gelir vergisinden muaf tutulmalıdır.

Eğitim-öğretime hazırlık ödeneğinin, ayrımsız bütün eğitim ve bilim emekçilerine bir maaş tutarında ve yılda iki kez ödenmesi sağlanmalıdır.

Sözleşmeli/ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamalarına esnek, kuralsız ve angarya çalışmaya son verilmeli, sözleşmeli öğretmenlerin tamamı kadroya geçirilmelidir.

2021 yılında aile ve çocuk yardımı başta olmak üzere, sosyal yardımlar sembolik olarak belirlenmekten çıkarılmalı, ihtiyaç kadar artış yapılmalıdır.

Öğretmen, akademik personel, memur ve yardımcı hizmetli açıkları kapatılmalıdır.