Yazan/ Serap Yılmaz (Genel-İş İzmir 3 No’lu Şube Mali Sekreteri)

Bu dünyada herkesin ulaşmak istediği bir amaç mutlaka vardır. Amacı olmayan bir insan zaten yaşayamaz. Herkesin kendince sorunları vardır; sorunu olmayan insan neredeyse yoktur. Bu sorunları aşmak ise ancak emek harcanarak mümkün olur. Çok nadirdir ki sadece şansla başarı yakalanabilsin. Bir insan bir amaca ulaşmak istediğinde o iş için çaba harcar, emek verirse neredeyse başaramayacağı iş yok gibidir. Bununla birlikte emek verilerek kazanılan başarının tadına doyum olmaz.
Kadının emeğinin var olmadığı hiç bir alan yoktur aslında. Ama kadının bunları göstermesi anlatması günlerini ve hatta belki de aylarını alır.
Kadını sadece aile içinde bir anne ya da eş olmaya indirgendiği görülmektedir. Görülen o ki; oy kaygısı, siyasi aktörleri yerleşik değer ve uygulamalarla çatışmamaya itebilmekte, kadınların maalesef büyük ölçüde kağıt üstünde kalan insan haklarını hayata geçirebilmeleri noktasında engelleyici rol oynayabilmektedir. Toplumda erkek egemen politikalar üretilmektedir. Siyasi tercihler, ucuz emeği teşvik eden makro ekonomik politikalardan kadına şiddeti meşru gören söylemlere kadar etki edebilmektedir. Bürokrasi ise, egemen politikaların uygulayıcısı niteliğindedir. İşte bu sebepten dolayı biz kadınlar daha çok emek ve mücadele ediyoruz.
Kadının olmadığı bir sınıf mücadelesi, eksik, yetersiz ve kusurlu kalmaya mahkumdur. Kadının olmadığı hiç bir mücadele, kazanılma şansı yoktur. Elbette, sınıf mücadelesinin, dolaysız olarak kadın-erkek bütün işçilerin sorunudur. Ama biz kadınlar siyasette sendikalarda, kadın sınıf çalışmasında hem de özel olarak kadın işçilerin mücadeleye kazanılmasında anlamlı bir aktör olarak rol almayız. Bütün mesele işçi kadınlara yaşadığı sorunların kaynağını göstermek, adım adım ona siyasal bir sınıf bilinci kazandırmaktır. Kayıt dışı, düşük ücretli, güvencesiz işlerde çalıştırılan kadınlar; kadın emeğinin bu güvencesiz ve ikincil emek olma durumundan da kaynaklı işyerinde tacize, ayrımcılığa, mobbinge maruz kalmaktadır. Bunun yanı sıra kadın işçiler, evin neredeyse bütün sorumluluğunu da üstlenmekte; kadın emeği hem evde hem de işyerinde sömürülmeye devam etmektedir. Kriz dönemlerinde ise ucuz, güvencesiz ve ikincil olan kadın emeği ilk gözden çıkarılan olmakta, bu durum işyerlerinde ilk işten çıkarılanların kadınlar olmasına neden olmaktadır.

Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama boş verme.