Ali Haydar Kara / Genel-İş Sendikası İzmir 5 Nolu Şube Başkanı

Kıdem tazminatı gaspına ilişkin gerekçeleri ise işverenlerin emek ve işgücü piyasa maliyetlerini düşürmek istemeleridir. İşverenler; kıdem tazminatının, maliyetleri artırdığı ve birçok ülkede olmadığı, işçilerin işe giriş çıkışlarını zorlaştırdığı gibi gerekçeler ile kaldırılmasını ya da fona devredilerek küçültülmesini talep etmektedirler. Türkiye’de fonların neye hizmet ettiğini en iyi emekçiler bilir. Varlık Fonu'nun 2019 Eylül ayında batan yandaş inşaat firmalarını kurtarmak için kullanıldığını biliyoruz. İşsizlik fonunun Türkiye'de tüm yurttaşların anasına avradına sövenlere verildiğini biliyoruz. Konut edindirme fonu ile çalışan milyonlarca emekçinin, bırakın konut edinmesini, kesilen paralarını bile alamamışlardır. Zorunlu tasarruf fonu ise şirketler ve bankalar arasında yağmalanmıştır. AKP çeşitli ekonomik programlarla 'TİSK, TOBB, TÜSİAD’la uzlaşma sağlanır ise meclise sevk ederiz' demiştir. AKP’nin bu oyununa gelmeyeceğimizi uzun zamandır vermiş olduğumuz mücadele ile ortaya koymuştur ve bu nedenle, uzlaşma sağlayamayacağımızı gören AKP bunu rafa kaldırmak zorunda kalmıştır. Kıdem tazminatı ülkeler arasında hukuksal dayanakları hak ediş biçimleri hesaplamalar ve ödemeler açısından farklılık göstermektedir. 150 ülkede zorunlu, 18 ülkede yarı zorunlu (TİS aracılığı ile) 13 ülkede ise kıdem tazminatı uygulaması yoktur. Türkiye’de kıdem tazminatı yasal olarak düzenlenmesi birçok işçinin bu haktan yararlanması açısından önemlidir. Türkiye’de sendikalaşma ve toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı düşüktür, hatta toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı üye sayısında daha düşüktür. Bu nedenle kıdem tazminatının yasayla güvence altında olması biz işçilerin yararınadır. AKP, Saray ve onların hükümetleri döneminde fona devri ile ilgili taslaklar hazırlanmış, 2011 yılından bu yana bu taslakları çeşitli ekonomik programlar ile gündemlerinde tutmuşlardır. İşçilerin keskin tavrı ve kararlı söylemleri ve genel grev talebi karşısında korkup geri adım atmışlardır. 2014 ve 2023 Ulusal İstihdam Stratejik ve eylem planı olarak bireysel hesaba dayalı istihdam üzerindeki mali yükü azaltmak, finansal ön görülebilirliği arttırmak için planlamışlardır. Kıdem tazminatı 30 gün üzerinden hesaplanmaktadır. Fonla birlikte bu sürelerin 15 güne ya da 8 güne indirilmesi Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve işveren örgütleri tarafından AKP ile işbirliği yapılarak gündemde tutulmaktadır. Hatta dönemsel olarak '% 70 oranında mutabakat sağladık' söylemiyle kamyonu yanıltmışlardır. Kıdem tazminatı bizim açımızdan kapanmış bir tartışmadır. DİSK molarak konunun altını en net çizen örgütüz. Kıdem tazminatı fonu bireysel emeklilik sistemi ile entegre edilip fona devrini müzakere bile etmeyiz. Bu kirli planlara karşı en net, etkileyici kararları örgütümüzle alıp karşılarında dururuz. Ekonominin iyi gitmemesinin sebebi biz işçiler değiliz. Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile özel sektör borçlarının devlete, yani 81 milyonun borcu haline getirilmesine de müsaade etmeyiz. Eylül 2019’da İMF ile yapılan görüşmelerde kıdem tazminatının fona devri konusu AKP’nin programlarında olduğunu biliyoruz. Burada asıl yapılmak istenen şey Bireysel Emeklilik Sistemi ve Kıdem Tazminatı Fonuyla birlikte kamusal emekliliği ortadan kaldırmak istemektedir. Damadın açıklamış olduğu yeni ekonomik programda ücretlerin geriletilmesi, emeğin güvensizleştirilmesi bildik bir sermaye politikasıdır. Hak- İş AKP ile birlikte paralel açıklama yapmakta, Türk-İş ise 'hazine garantisi ve herkes istifade ederse yani almayanlar da alır ise konuşuruz' demektir. DİSK, en net tutumu sergileyip geriye götürecek bir düzenlemeyi kabul etmeyeceğini ve genel grev nedeni sayacağını tüm kamuoyuna duyurmuştur. AKP ekonomide, siyasette, hukukta, adalette, sağlıkta, eğitimde yaşam alanlarındaki tüm politikalarını yaygınlaştırmak isteyen siyasi bir parti değil bir suç örgütüdür. Bunca kiri yaratmış bu iktidara güvenmiyoruz. Paranın saltanatını kurmak isteyen bu iktidara kaşı direne direne kazanacağız.