Dr. Murat KALAYCIOĞLU (Birlik Sağlık Sen Genel Başkan Yardımcısı)

30 Haziran 2021, 6 yıldır beklenen “Aile hekimliği ödeme ve sözleşme yönetmeliği” güncellendi. Temmuz 2021 tarihinden itibaren de uygulamaya kondu. Yıl içerisinde yayımlanan belki onlarcası, belki yüzlercesi gibi sıradan bir yönetmelik güncellemesi diye düşünebiliriz. Ancak satırların detaylarında hiç de sıradan bir yönetmelik olmadığını göreceğiz. Normal bir yönetmelik olmadığı, sahadan hemen gelen tepkilere bakarak da anlaşılabilir. Daha büyük bir planın parçası gibi, ama en önemli yapboz parçası belki de…

Uzatmayalım, neydi bu yönetmeliğin temel getirisi? HYP, yani Hastalık Yönetim Platformu. Yani kronik hastalık takiplerinin zorunlu olması idi. Aile hekimleri sistemlerinde kayıtlı kişilere ister hasta olsun ister sağlıklı, yılda en az bir kez bir dizi takip yapma zorunluluğu getirildi. Aslında zaten temel faaliyet alanı koruyucu hekimlik olan aile hekimlerinin bu işe itirazları hemen anlaşılamadı. Çünkü masa başında uzun uzun planlanmış bu yönetmeliğe gelecek itirazları ön gören o akıl! itiraz noktalarını saptırmak için de planlama yapmıştı. Aile hekimliği çalışanlarına asli görevleri hatırlatılmış gibi gösterilirken bir de ek para veriyoruz diye de düşündürecek kadar ince ruhlu olan bu akıl! sisteme bir de katsayı eklenmişti. Hem daha fazla para alacaksınız, hem de iş yapmaya gelince itiraz edeceksiniz. Olacak şey değildi bu… İşin rengi temmuz maaşları yapılınca ortaya daha net çıkmıştı. Hekimler ortalama 700 TL, hemşireler ise 350 TL ücret kaybına uğramışlardı. Bir yıla uyarlanırsa, hekim 10 bin TL’ye kadar, hemşire 5 bin TL’ye kadar ücret kaybına uğrayacaktı. Hani daha fazla ücret katsayılarla ayarlanmıştı? Neden olmadı ilk ay da bile? Bu konuya geri döneceğim ama bir detay daha dikkat çekici. Neden temmuz ayında bu uygulama, neden mart değil? Neden ekim ayı değil? Ücretlerle ilgili bir aldatmaca yapacaksanız ve bu anlaşılmasın istiyorsanız bunun için en iyi zamanlama ocak ya da temmuz ayıdır. Çünkü memurlar, basiretsiz sendikaların her iki yılda bir yaptıkları ve 2009 yılından beri birer komedyaya dönen toplu sözleşmelerle sözde zam alırlar. Bu da size, hilenizin kamufle olması imkanını verir. Temmuzda 500 TL (enflasyonun iki kat altında kalan) bir ücret artışına karşın 700 TL kesinti. Onca işin arasında 200 TL’yi kim önemseyecek ki?

Konumuza dönecek olursak, böyle skandal bir uygulamaya elbette yüksek perdeden itiraz gelecekti. O zaman bu yönetmeliğe bir de “her türlü basın yayın organında açıklama yasağı, hatta sosyal medya da dahi en ufak bir eleştiri dahi yapmama yasağı” da ekledik mi, harika değil mi? Ama bir sorun da var. Aile hekimliği çalışanlarının hepsi sözleşmeli. Yani bir yasak getirdiğinde uygulanmasını nasıl sağlarsın? Korkutarak. Endişe vererek. En büyük endişelerden biri, uyandığında bu gün başıma ne gelecek endişesi. Yani gelecek endişesi. O zaman hop bir ekleme daha yapalım. Ceza puanlarını artırıp yeniden düzenleyelim. Sesini çıkarmak 50 ceza puanı. Aynı ayıbı tekrar etmek iki misli ile cezalandırma. Etti mi size 150 puan. 2 yıllık sözleşme döneminde kalan 50 ceza puanını da bozdur bozdur harca. Tekrar şu ücret/takip çelişkisine dönelim. Hani takibi yapan ekiplerin ücret katsayısı artırılmıştı da daha fazla maaş alacaklardı. Ne oldu da öyle olmadı. Kuyruğun koptuğu yer burası. En sağlıklı kişiye bir takip başlattığınızda en hızlı 8 dakika zaman harcıyorsunuz. Eğer bir sevk çıkmazsa 8 dakikada bitiyor. Yılda 1 kez mi, 3500 kişi mi? Ne var canım bunda diyebilirsiniz. Bakalım ne varmış bunda. 2021 yılında 250 iş günü (30 gün yıllık izin çıkarılmamış) çalışılacak. En az vakit harcayan kişi için yılda bir kez 8 dakikalık bir izlem zorunluluğu her mesai günü için ortalama 2 saat vakit alacaktır. Geri kalan saatlerde de aile planlaması, gebe izlemi, gebe aşılaması, bebek izlem, bebek aşılaması, çocuk izlemi, çocuk aşılaması, öğrenci izlem, öğrenci aşılaması, doğurgan yaş kadın izlemi, pandemi döneminde aramıza katılan kovidli hasta takibi ve kovid aşılamalarından kalan vaktimizle de gelen hastalara poliklinik hizmeti vermişiz, ne var ki bunda…Bir fabrika işçisi de aynı tempoda çalışıp çok daha az maaş alıyorlar. Ancak hesap keşke bu kadar olsa… Bir de yaşlı, yatalak ya da kronik hastalıkları olan birine bu takibi yapmaya kalktığımızda durum şu; yaklaşık 55 dakika. Ama beraberinde yılda en az 2 kez takip ve en az 4 ayrı branşa sevk zorunluluğu. Eğer vatandaş size gelmediğinde ya da sevklerinizi tamamlamadığında o izlem açık kalıyor. Yani yapılmadı kabul ediliyor. En çarpıcı örneklerden biri şöyle; kilo fazlası olan birine ortalama 45 dakika süren izlemin ardından açılacak olan 4 ayrı uzman hekim sevkinin yanı sıra obezite için diyetisyen yönlendirmesi yapılacaktır. Kişi tüm bu takipleri yaptırdı ve size de geri bildirim yapmış oldu varsayalım. Ama 6 ay sonunda kişi hedef kilolara inemediyse hekim o izlemi yapmış sayılmıyor. Şimdi anlaşılmadı ise bir özet geçelim. En azı 8 dakika, en uzunu 55 dakika (gerçekte hiç kapanmayan bir takip de olabilir) olan bu takiplerin 3500 kişi için yılda 1 kez, hele ki daha fazla sayıda yapılması külliyen imkânsızdır. Kim bunun mümkün olacağına inanıyorsa aklından zoru vardır. E hani ücret artışı ne oldu. Yalan oldu tabii. O yönetmelik ve o katsayılar tam tersine çalışanın maaşında, zayıflamayan hastanızın faturasını hekim ve hemşireye çıkartarak yılda binlerce tl olarak azalmaya sebep oldu. Temmuzda oldu işte…İşte meşhur yönetmeliğin getirdikleri bu şekilde. Yılda 250 gün çalışan hekim, günde 8 saatini bu işe ayırsa belki bitirebileceği bu işin ilginç bir detayı daha var. Ne demiştik, en az 4 farklı branşa sevk zorunluluğu karşımıza çıkmaktaydı. Siz hiç bu aralar devlet hastanesinden her hangi bir branşa aynı ay içerisinde 182’yi arayıp da bir randevu alabildiniz mi? Peki bunu en az 4 ayrı branş için yapabilecek misiniz? 3500 hastası olan aile hekimlerinin yılda ortalama 7000 uzman hekim sevki yaptığını bir düşünsenize. Bu kimin işine yarar? Devlet hastanelerinin kapasiteleri belli. Aile hekimi sayısı da yaklaşık 28.000 olduğuna göre bunca uzman muayenesi nerede karşılanacak peki? Üniversite hastaneleri mi? Üniversite hastanelerinin bir çoğu, siyasete yakın kişilerin ortaklıkları olduğu iddia edilen özel hastanelerin aksine aylara ve yıllara yayılan ödenmemiş fatura yüklerinin altında hasta bakamaz hale getirildiler. Bu süreç akademik kadronun da dayanamayıp çok cazip maddi şartlar sunan özel sektöre kaymalarına neden olmuştur. Hala bir devlet hastanesinde ya da geçmişte bir çok başarıya imza atmış üniversite hastanesinde bir hekim ya da diğer personel kaldı ise onlar da birer ikişer meşhuuur şehir hastanelerine transfer ediliyorlar. Ee ne güzel. Zaten aile hekimlerine ya maaşınızı keseriz ya da yılda binlerce sevk çıkarın denmişti. Özel hastaneler ve özellikle hasta garantili şehir hastaneleri de müşteri bekliyorlar. Sanki yapboz tamamlandı gibi gelmiyor mu size de. Şiiit sakın sesinizi çıkarmayın. Yasak. İşten atılırsınız. Yönetmelik öyle emrediyor…Saygılarımla…