Bu sene memleketin her yerinde olduğu gibi Çeşme-Alaçatı’da da çok sert bir kış geçirdik.

Ne yağmur bitti bu sene, ne soğuk, ne fırtına...

Biz alışmışız buranın iklimi; yazları sıcak ve terlikli, kışları ise ılık ve kazaksız geçer.

Elbise dolaplarımız bu kış ilk kez uzun paltolar, yün kazaklar gördü.

Allah bir daha göstermesin.

Kara ikliminde yaşayanlara da Allah kolaylık versin.

Deniz kenarı iyidir iyi...

Hele deniz kenarında bir kasaba daha da iyidir.

Ama tabii onun da ‘dışı seni içi beni yakar’ durumları vardır hani!

***

Bugünlerde güneşi hala göremesek de hava biraz ısınır gibi olunca attım kendimi bahçeye...

Tamirat işlerine.

Bizzat kendimi attım, çünkü burada avuç avuç para dökecek gücün yoksa iş yaptıramıyorsun.

İş arayanlar, işsizlikten bunalanlar Ege’de herhangi bir sahil kasabasına gitsin yani.

Bugünlerde herkes birbirine yana yakıla kalifiye eleman soruyor.

Bırak kalifiyeyi 'kalif' bile olur, ona da razıyız ama yok.

Kimi arasan çok işi var gelemiyor!

Gelen de yarım yamalak iş yapıyor.

Benim daha önce bir Yalıkavak maceram olmuştu, orada da öyleydi.

Yani Ege esnafının geneli böyle.

İşleri o kadar yoğun ki bir musluk tamiri için önce “lütfen bana da gelin” diye yalvarıp dil döküyorsun, sonra günlerce gelmesini bekliyorsun.

Gelince de hem suratını çekiyor hem de eşek yüküyle para ödüyorsun.

Yılların tecrübesiyle yazıyorum bunları.

Dediğim gibi sorsan hep çok yoğunlar.

Hatta kışın in cin top oynayan zamanda bile!

Sabah erken saatte arayamazsın, uyuyor olurlar.

Öğleden sonra ise 'artık çok geç oldu abla' olur!

***

Mesela bizim bahçenin zaten uyduruk yapılmış ahşap kapısı yine yağmurdan şişti, ne açılıyor ne kapanıyordu.

Dokuz yıldır şu kapıyı doğru düzgün tamir edecek kimseyi bulamadım.

Sonunda pes edip yenisini yaptırdım. (Hobbit evi kapısı gibi oldu, ölçüsünü tutturamadı abimiz!)

Eskisini de kestirip bahçeye yemek masası yaptırdım ama gel sor bana nasıl yaptırdım!

Bin bir rica ve yalvarmayla bir demirci altına ayak yapmayı kabul etti.

Gerçekten bu Ege esnafını hiç anlamıyorum, bu neyin nazı neyin tribi?

***

Ege sahillerinde küçük esnafa iş yaptırmak Amerika ve Avrupa’daki gibi hem çok zor hem çok pahalı.

Yani eliniz matkap, fırça, kazma, kürek tutuyor ve iş bulamıyorsanız, koşun gelin bu tarafa.

İki senede kralsınız kral!

Mecnun Leyla’ya, kedi ciğerciye bu kadar yalvarmamıştır, be hey zalım kasaba esnafı!

Aklınızda olsun, buralara gelip yerleşince hayalinizdeki gibi begonvillerin arasında elinizde zeytinli martiniyle dolaşıp şiirler okumuyorsunuz yani.

Bu yazı biraz da bunu bilin diye yazıldı.

Eliniz matkap, fırça, kazma tutmuyorsa hiç yeltenmeyin.

Huzur bulmak yerine boşu boşuna sinirlerinizi harap etmeyin.