Genel bir tanımla, fiziksel ya da zihinsel yapıyı bozan nedenlerle, hareketleri, duyuları ve işlevleri kısıtlanan kişiye “engelli” deniyor. Engellilik doğuştan olacağı gibi, sonradan geçirilen kazalar ve hastalıklar nedeniyle de oluşabiliyor. Bu durum, bizde “özürlü”, “sakat” diye başlayıp, görme engelliye “kör”, işitme engelliye “sağır”, zihinsel engelliye “geri zekâlı” diyerek, faşistçe yok edilmelerini düşünerek, ahmakça alay ederek, acımayla yürek soğutarak, dilenci olarak görerek, bir de başımıza gelmediği için şükrederek sürüp gider. Hepsine dair insanlık tarihi utanç verici kepaze sayfalarla doludur. Çağdaşlık, uygarlık, bilimden ve vicdandan nasiplenmenin bir ülkedeki kalibresini görmek için, engellilere dair toplumsal algı ile devletin yasa ve uygulamalarına bakmak yeter. Engellilerini gizleyen, yasaklayan, onları lanetlenmiş olarak gören, bireysel ve toplumsal yaşamları için kılını bile kıpırdatmayan, mesela “engelli komşunuz olmasını ister misiniz?” sorusuna “hayır” diye yanıtlayanların çokluğundan ve bunların önemli bir kısmının diplomalı olduğundan utanmayan toplumların, insanlık liginin diplerinde neden süründüklerine dair bir kaygısı da olamaz. Sistem insanileşmedikçe, insanın bilinçlenmesi önündeki cehalet ve sömürü engeli kalkmadıkça, hepimiz birer engelli adayıyız. Bugün başımıza gelmemesi, yarının garantisi değildir.

Engelli deyince, aklımıza önce yukarıdaki “alışılmış” örnekler geliyor. Ancak adını bile işitmediğimiz, işitsek de algımızda yer vermediğimiz sayısız hastalık ve sonuçları, dünyanın her yerinde yaşamı etkiliyor, yeni engellilere yol açıyor. Adı, nedeni, yaşam kalitesini örseleme düzeyi, geleceğe dair belirsizliği ne olursa olsun, hiçbir engel “hayallere” ket vuramıyor, İpuçlarını görmenin mutluluğuna gelince, onu hiçbir dilde hiçbir abece kitabı henüz anlatamıyor.

7 Aralık’ta onlardan birinin, Elfida’nın hayallerine, çağrısına ve yaşadığı mutluluğa tanık olduk. 11 yaşındaki Elfida Gündüz, Epidermolysis Bulluso ya da yaygın adıyla “Kelebek Hastalığı”na, umutları ve onları sanata dönüştüren yaratıcılığı ile direniyor. Hiç kuşkusuz bu direnişte, ailesinin sevgisi, özverisi ve mücadelesi en önemli cepheyi oluşturuyor. Hastalığın ne olduğu, internetin bilgilendirme özelliği sayesinde öğrenilebilir.

Elfida, bir oyun yazmıştı. Bizim iri laflar ve sayfalar dolusu beyanlarla dillendirmeye çalıştığımız “Daha güzel bir dünya mümkün” şiarını, 15-20 dakikalık bir oyuna dönüştürmüştü. Karşıyaka Belediyesi Vecdi Altay Çocuk Kulübü üyesi olan Elfida’nın oyunu, drama öğretmenleri, ÖBTT oyuncuları ve kulüp arkadaşları tarafından sahnelendi. Başrolde elbette “Kelebek Kız” vardı. Duygusallığı bir tarafa bırakalım. Ben genç meslektaşımdan, oyun yazarlığı bağlamında da ders aldım. Sahnede yalınlık, netlik ve samimiyet nasıl olur, bir kere daha görme ve düşünme olanağı elde ettim. Geçmişte talasemi hastalarıyla çalışmış ve bu bağlamdaki çalışmaların nasıl gerçekleştirildiğini bilen biri olarak, Elfida’nın emeğini ve çabasını paylaşanlara, Yasemin Tüzün ile Yılmaz Tüzün’e ve arkadaşlarına teşekkür ederim. Kuşkusuz en büyük teşekkürü, bu hayale kucak açanlar hak ediyor.

Ayrı bir yazı konusudur, Karşıyaka Belediyesi geçenlerde çok önemli bir ödül daha aldı. Birleşmiş Milletler ölçütleriyle çalışan İnsani Gelişim Vakfı İNGEV, Türkiye’deki ilçeler özelinde “İnsani Gelişmişlik Sıralaması” yaptı. İlk 10 ilçe arasına, Ege ve İzmir’den tek yerel yönetim olarak Karşıyaka Belediyesi girdi. Sözünü ettiğim oyun ve peşinden gelen sürpriz, insani ve kentsel gelişmişliğin yalnızca yol, çöp, kaldırım olmadığını bir kere daha kanıtladı. Elfida ve hastalığı sayesinde, tüm Elfida’lara ve yaşadıkları hastalıklara dikkat çekildi. Oyunda başkan Hüseyin Mutlu Akpınar’ın da rol alması, hele ki Elfida’nın hayallerinden biri olan Haluk Levent’le tanışma isteğinin, değerli sanatçının katılmasıyla gerçeğe dönüşmesi, uzun süre unutulmayacaktır.

7 Aralık’ta bir salonu tıklım tıklım dolduran insanlar, oyuna emeği geçenler, böyle bir güzelliğe öncülük edenler ve Elfida, yeryüzüne seslendi: “hayaller her engeli yener, yeter ki yaşamı onurlandırmaya karar ver!” İnsani gelişmişlik, başka ne olabilir ki?