Yatırımcılar, yetiştirmesi kolay bu bitkinin çok geniş bir alanda değerlendirilebildiğini söyleyerek, yerli üreticiye öncü olmak istiyor.

Uyuşturucu özelliği nedeniyle 1990'lı yıllardan itibaren dünya genelinde ekim alanı gerileyen kenevir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üretimin yaygınlaşması amacıyla yaptığı açıklamanın ardından yeniden gözde ürünlerden biri haline geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın kararına göre, 19 ile izin alınması şartıyla kenevir üretimine geçildi. O illerden biri olan İzmir'de de otomotivden ağaç işleme sanayisine, kozmetikten yem üretimine kadar çok geniş alanda kullanılan kenevir, girişimcilerin ilham kaynağı oldu. Amerika'dan gelen iki yatırımcı, 3 dönüm alanda yetiştirdiği kenevir ile ticarete atılmaya hazırlanıyor. ABD'deki bir üniversitede İşletme Bölümü'nde öğretim üyeliği yapan Ulaş Oğrak (42) ve yine ABD'de bir firmada makine mühendisi olarak çalışan Erdem Kaleli (42), 15 ay önce Türkiye'ye yerleşti. 19 yıl Amerika'da yaşayan Ulaş Oğrak ile 3 yıl hayatını orada sürdüren Erdem Kaleli'nin yolları da yurt dışında kesişti. Dostluklarını iş ortaklığına dönüştüren iki genç yatırımcı, tohumunu Samsun'dan getirdikleri keneviri Menemen'deki 3 dönümde toprakla buluşturdu. Tohumu 21 Mayıs 2019'da ektiklerini ve hasat aşamasına geldiklerini anlatan Ulaş Oğrak, bu yatırımın her zaman kafasında olduğunu söyleyerek, "Amerika'da bu bitkinin ekonomik getirisine tanık oldum. Türkiye'de çok büyük fırsat olacağına karar verdim. 1940'lardan beri ülkemizde kenevir ekim yasası var. Ama bu alanda bir talep olmamış. Amerika'da başlayan bir trend, dünyaya yayılıyor. Biz de bunu Amerika'da yapmak yerine burada kendi topraklarımızda öncü olmak istedik. İzinlerin alınması konusunda il ve ilçe tarım ve orman müdürlüğünden büyük destek aldık" dedi.

Pamuğa verilen suyun yüzde 30'u yeterli

Yatırım maliyetinin yaklaşık 20 bin lirayı bulduğunu ifade eden Oğrak, tohumun kilosunun 350 lira olduğunu, ancak tescil edilmiş bir Türk tohumunun bulunmadığını söyledi. Hasattan sonra tohumu garantiye almak istediklerini anlatan Oğrak, alım garantisinin sağlanması halinde yerli üreticinin kenevir üretimini tercih edebileceğini belirtti. Oğrak şöyle konuştu:

"Kenevir yetiştiriciliğinin hiçbir zahmeti yok. Tohum maliyetinin dışında sadece sulama ve elektrik gideri var. Buradaki çiftçiye örnek olmak istiyoruz. Tohumunu saklayıp, lifini pazarlayacağız. Hedefimiz özellikle tekstil sektörü. Lifi işleyen bir tesis kurmak istiyoruz. Hasadını da elle yapacağız. Ama bunun için geliştirilmiş biçerdöverlerle birlikte lifini ve tohumunu aynı anda ayıklayan makineler var. Söz sahibi olmak için bu teknolojilerin ülkemizde gelişmesi lazım. Bu ovanın yüzde 80'inde pamuk üretiliyor. Oysa bu bitki, pamuğa verdiğiniz suyun yüzde 30'unu ister. Hiçbir ilaç ve gübre ihtiyacı da yok. Çevresini temizliyor, toprağı ıslah ediyor. Diktiğiniz ürünlerden verim artışı sağlıyorsunuz. Ağaçtan daha fazla oksijen sağlıyor. Bir ağacın büyümesi için 25 sene gerekir. Kenevir için bu kadar uzun bir süreye gerek yok."

Dikenli tellerle çevrili tarlada 24 saat nöbet tuttular

Kenevir üretiminde daha yolun başında olduklarına dikkat çeken evli ve 1 çocuk babası makine mühendisi Erdem Kaleli de en zor aşamanın tohuma ulaşmak olduğunu belirtti. Tescilli tohum bulamadıkları için başlangıçta tedirgin olduklarını ifade eden Kaleli, tarlanın güvenliği konusuna özel önem verdiklerini belirterek, şunları söyledi:

"Elde edeceğimiz verimi hasat tamamlandıktan sonra göreceğiz. Ama 3 dönümde yapılan üretim bizim için alınabilir bir riskti. Tohumlarımız kargoyla geldi, ektik ve iyi ki o riski almışız, diyoruz. Tarlamızın etrafı dikenli tellerle çevrili. Ayrıca kameralarla korunuyor. İçimiz rahat etmediği için her gece gelip nöbet tuttuk. Birçok gün burada sabahladık. Zahmetimize değeceğini düşünüyoruz. Çünkü kenevir üretimi önü açık bir alan. 3 dönüm ektik, ama ülke genelinde milyonlarca dönüme çıkarılmasını umuyoruz. Hollanda, Fransa, Çin, Kanada ve ABD'de bu büyük bir endüstri haline gelmek üzere."