Bir önceki yazımda geçtiğimiz hafta sonu yapılan Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şubesi'nin seçimlerini yazmış, mutluluğumu sizinle de paylaşmıştım.

“Biz de güzeliz” başlıklı yazımda, seçimlerle ve tartışmalarla geçen günlerimiz içinde umut ve mutluluk verenler olduğunu da vurgulamıştım.

***

Bu mutluluğumun birinin de ilk kez sendika seçimlerinde kalabalık katılım görmem, genç gazetecilerin ilgisi olduğunu belirterek, bir başka ilk olarak da İzmir'in köklü gazetelerinden Ege Telgraf'ta sendikanın çoğunluğu elde ederek toplu iş sözleşmesi imzalayacak duruma geldiğini öğrenmem olduğunu yazmıştım.

Bu bilgiyi direkt sendika yöneticilerinden duyduğum için nasıl mutlu olduğumu belirttiğim yazımın yayınladığı gün telefonum sekiz-on kez çaldı.

***

Telefon özürlüyümdür, bu yüzden kızan çoktur.

Arayan kişinin adı çıkmıyor ise genelde telefona bakmam.

Nedeni de sıklıkla klima bakımcısı, telefon şirketleri, dijital medya şirketleri ve bilimum reklam yapanların aramasıdır.

Bu kez öyle değilmiş...

***

Arkadaşlarımın uyarısı ile arayanın Ege Telgraf Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni ve son seçimde de Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şubesi yönetim kurulu birinci yedek üyesi Aylin Süphandağlı olduğunu öğrendim.

Ayıp ettiğimin farkındayım, ama dediğim gibi telefon özürlüyüm o yüzden ilk özrüm bu olsun.

***

Aylin Hanım ile telefonda benim için uzun sayılacak süre konuştuk.

Kendisi, Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptığı Ege Telgraf Gazetesi'nin toplu sözleşme yapacağından haberi olmadığını, sendika ile böyle bir konuyu görüşmediklerini belirterek, “Sendikaya giriş amacımız ve seçimlerdeki çalışmamız mevcut başkanı yeniden seçtirebilmek içindi. Bunun dışında bir görüşmemiz olmadı” dedi.

***

Sendika üyesi olmanın ilk amacının, toplu iş sözleşmesi yaparak emekçilerin ekonomik ve sosyal haklarını iyileştirmek ve garanti altına almak olduğunu, bunun için de sendikanın örgütlenmesini tamamlayarak yeterli sayıya ulaşması durumunda otomatikman toplu sözleşme masasına davet edeceğini anımsatmam üzerine ise, “Kurumumuzun toplu iş sözleşmesi yapmaya ihtiyacı yoktur. Bana göre de buna gerek yoktur. Zaten çoğunluk sağlandığını da sanmıyorum. Dediğim gibi bizim üyeliğimiz mevcut yönetimi yeniden seçtirebilmek içindi” diye vurguladı.

***

Mevcut üye sayısının artırılarak toplu sözleşme masasına oturulabileceğini, sendikanın yönetim kurulu yedek üyesi olarak bunun için çabalaması gerektiğini, hatta internet üzerinden kısa sürede üye sayısını yeterli rakama çıkarabileceklerini anımsatmam üzerine ise, bunu yapmayacaklarını söyledi.

***

Gerçekten şaşırdım.

Sendikaya neden üye olunur, neden yönetim kuruluna aday olunur, sendika ne demektir gibi yüzlerce soru kafamda canlandı.

Telefon konuşmamızdan özetle anladığım şudur:

Ne Aylin Hanım'ın ne de gazete yönetiminin sendikaya üye olma amacı emekçiler için değildir.

Bu konuda, Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu'na seçilen aynı gazetenin emekçilerinden Esra Kapar'ın sosyal medya üzerinden sendika ve toplu iş sözleşmesi üzerine yazdıklarını ve düşüncelerimi ise bir dahaki yazıya bırakıyorum.

Dedim ya üzüldüm, umudum örselendi.

Ben sendikacılık yapacağız sanıyordum.

Kazıyınca altından Mevcut Başkanı Sevenler ve Koruyanlar Derneği çıktı.

Düzeltir, özür dilerim.