Gecenin derin uykusunda kısa sürelere sığan, ama anlatısı, yorumu uzun görüntüler, devinimler, olası beklentilerdir düşler.

Şair de coşkulu, renkli, varsıl düş işçileri değil mi sanki? Düşü anlamlı, işlevsel kılan şairlerdir derim hep. Daha da ötesine giderim; onlar düşü örgütleyen eylemciler, devrimcilerdir!

İngiliz düşünür Thomas More’un “Utopia” adlı yapıtı “yeryüzünde bir cennet yaratma isteği”nin özetidir. Sınıfsız, baskısız ütopyalar…

Sonuçta hepsinin kurgusu beyinde değil mi? Resimlenen, görüntülenen, tek dilin konuşulduğu bir dünya ülkesi…

Bir gün başarır mı bunu insanoğlu? Bana kalırsa başarır. Bunca silah, savaş, dinsel baskı, hırs, ayrışma varken, olası mıdır tüm bu istekler? İnsan gene de hayal etmekten, düşlemekten, umuttan, ütopyadan öte durur mu? O da bir yaşama sevinci belki…

Vedat Günyol da ütopyaya inanan bir düşünce adamıdır. Bir yazısında (Yaza Yaza Yaşarken, Cem Y. 1994) şöyle açıklar ütopyasını: “Aslında herkesin bir ütopyası ya da ütopyaları vardır, yani gönlünde yatan arslanları. Ütopya Nermi Uygur’un deyimiyle yokülke, var olması istenen, özlenen bir ülke, ya da dünya, yaşanan ama bir türlü ulaşılamayan bir ülke ya da dünya.”

Öner Yağcı’nın Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde (12 Ocak 2019) yazdıklarına da katılmamak olası değil.

“Düş kurulmazsa yaşam da kurulamaz. İnsanı yücelten, farklı kılan bilim ve sanatı, düş gücü geliştirir. Büyük işler, büyük düşler kuran insanlarca başarılır. Bilimde ve teknolojide gelişmeyi sağlayan, insanlığın kendi kendisiyle kıvanç duymasını sağlayan bilimkurgu dediğimiz anlatılar, oyunlar, filmler, bazı insanların düşleridir.”

Gerçek sanatçı, yazın emekçisi yaratıcıdır, çağının tanığıdır, gözlemcidir, düşündürendir, düş gücünü devindirendir.

Düş, rüya adlarıyla buluşan, çoğalan ne çok şiir, öykü, roman kitapları vardır. Gerek yakın çevremden şair ve yazarların, gerekse adını duyduğum, bildiğim çok sayıda yazın emekçisinin kitabında düş, rüya adlarına tanık oluruz. Sayısızca…

Yakın günlerde yine düşlü iki kitap daha esenledi beni: Fahrettin Koyuncu’nun “Düş Körükçüleri”, Kemal Gündüzalp’in “Düş Yorumcusu”.

***

Daha önce de şiir, gezi, anı, dil üzerine kitapları bulunan, çocuklar içinde çok sayıda kitaba imza atan Fahrettin Koyuncu, bu kez “Düş Körükçüleri” (İmgenin Çocukları Y, Nisan 2021) adlı kitabında 25 şairin 27 şiirini incelemiş.

Şiiri incelemek kolay iş değildir. “Duyumsama çalışması olarak da adlandırılabilecek bu şiir incelemelerini yapmaktaki amaç, kitaba alınan şiirlerin duyumsattıklarını başkalarıyla paylaşmak, onların güzelliğini elden geldiğince başkalarına da duyumsatmaktır” diyor Koyuncu.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Rifat Ilgaz, Edip Cansever’le başladığı şiir incelemelerini, Çiğdem Sezer, Altay Öktem şiirlerini de inceleyerek tamamlamış Koyuncu.

İzmir’den Hüseyin Yurttaş, Mehmet Mümtaz Tuzcu, Özgen Seçkin, Ahmet Günbaş, Aydoğan Yavaşlı da şiiri incelenen şairler.

Nicedir sesi soluğu çıkmıyor diyordum Kemal Gündüzalp’in. Sözüm kurumadan ardı ardına Alkali Kitap Yayınları “Öyküden Öyküye, Sonbahar Şarkıları, Aşk Mavidir, İlkyaz Şakası ve Düş Yorumcusu” kitaplarıyla buluşturdu beni.

Demiralp’in kitaplarını bu yazımda anmam, köşeme sığdırmam olası değil. Ancak anı-kitap olarak 28 yıl sonra yeniden yayımladığı Düş Yorumcusu’nun dizelerine dokunabileceğim.

Dedi ki, düş yorumcusu Ankara’nın gecelerinde

Aynı düşü gören bir kadının anlatamadıklarıdır

Karmaşık bir sevgi düğününü çözecek olan.

Düş biter belki bir gün, yaşamın kendisi başlar

Mutluluk gerçek olur bir kadının gözlerinde.