Gaye Boralıoğlu’nun son kitabı Dünyadan Aşağı, İletişim Yayınları etiketiyle 2018’in ilk aylarında okuyucu ile buluştu.

Gaye Boralıoğlu’nun kendine has tarzını bilen bilir. Genelde tanıdık sularda gezinen yazar bu sefer kendine yabancı, edebiyatımıza ise aşina bir onu ile karşımıza çıktı. Bir kadın olarak kendisine uzak bir acıyı, bir travmayı alt metin olarak bizlere sundu. Sanattın hemen hemen her dalına sirayet etmiş, baba oğul çatışmasını bir kez daha gözler önüne serdi. Altı üstü baba oğlu ilişkisi deyip geçmeyin, oldukça derin ve karışık bir mevzu olan baba-oğul çatışması ile ilgili edebiyatımızda oldukça sıradışı hikayelerle karşılaşabilirsiniz. Öyle ki Türk edebiyatının önemli isimlerinin yaşadıkları baba oğul ilişkisi bir çok edebi eserden daha trajik ve maceralı sayılabilir. Örneğin Halikarnas Balıkçısı lakabıyla bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın babasını öldürdüğü, Cemal Süreya’nın ise oğlu Memo Emrah tarafından defalarca fiziki şiddet gördüğü iddia edilir. Neyse hal böyle iken bir çok erkekte travma yaratan bir konuyu bir kadın olarak ele almak oldukça cesaret ister. Ne yalan söyleyeyim Gaye Boralıoğlu bu konunun hakkını vermiş. Öyle sakin öyle kendinden emin anlatmış ki derdini, okuduğumuz kitabın alt metni hep kafamızı kurcalasa da sonuna kadar tam tespit yapamıyoruz. Yazar açık açık ana karakteri ya da babasını suçlayacağımız hiçbir argüman vermiyor. Ana karakter Hilmi’nin babası Selim Aydın kendince en iyisini yapmaya çalışan, göstermeden ezen, şiddet kullanmadan döven, Hilmi ise çokça gelgitli olan tam bir anti kahraman. Bu çatışmanın sivri yanı Hilmi diye düşünebilirsiniz. Ancak Hilmi’nin dilinden anlatılan bölümlerde bile kafası netleşemiyor okuyucunun. Çünkü ne babanın ne de oğlun tek başına haksız olması mümkün değil. Yazarın deyişi ile bu hikayenin “aşağıya düşeni” belli değil.

Gaye Boralıoğlu büyük olayları herhangi bir durum sakinliğinde anlatarak sizi kitabın sonuna hazırlıyor. Bazı karakterleri tüm ayrıntısıyla anlatırken, gizemli birkaç karakteri de hep cebinde taşıyor. Bu anlamda kitap oldukça sürükleyici bir hal alıyor. Boralıoğlu’nun yazın dili oldukça iyi, roman birinci tekil şahıs anlatısı ile başlıyor. Ancak bazı bölümlerde her şeyi gören, Hilmi Aydın’ın foyalarını ortaya çıkaran, külyutmaz üçüncü tekil şahısa dönüşüyor. Bu da Dünyadan Aşağı’nın ne kadar nitelikli bir metin olduğunu bize bir kez daha kanıtlıyor.