1909 yıllarının Amerikasında, tekstil Avrupa’da da olduğu gibi sanayinin lokomatif sektörü idi ve Triagle Shirtwaist de bugünün Adidas ve Nike’ı gibi en çok tanınan konfeksiyon markası idi.

Bu markanın fabrikasında çoğu 11-12 yaşında çocuk ve kadın olmak üzere yüzlerce işçi, neredeyse karın tokluğuna çalışmakta, aldıkları 5-6 dolarlık ücret karşılığında, günde 18 saate yakın emeklerini ortaya koymakta idiler.

Gerek düşük ücretler gerekse çok olumsuz çalışma koşulları nedeni ile tüm konfeksiyon işçileri genel greve gittiler.

O zamanlar uzun süren grev, tekstil sektörünü ve işçilerin durumunu kamuoyunun gündemine taşımış ve genel olarak sektörün zorlukları konusunda her kesimden vatandaşın bilgi sahibi olmasını sağlamıştır.

Ne yazık ki, grev devam ederken, Newyork’taki bu fabrikada bilinmeyen bir nedenle yangın çıkmış ve fabrikada bulunan 500 kadar işçinin çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu ikiyüz kadarı yanarak can vermiştir.

Tarih 25 mart 1911’dir.

Esasında Amerikan endüstri tarihinde bu dramatik olayın bir benzeri 1857 yılında da yaşanmıştır. Yine Newyork kentinde, 8 Mart 1857 tarihinde, binlerce dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları isteği ile greve başlamış, gelişen olaylar ve polisin saldırısı sonrası fabrika binasına sığınan işçilerin kilitli kalmaları ve ardından başlayan yangın sonrası kaçamayan yüzün üzerinde kadın işçi yanarak can vermiştir.

Bu olay, Amerika ve dünya kamuoyunda infial yaratmış ve yanan kadın işçilerin cenaze törenine, tüm ülkelerden onbinlerce kişi katılmıştır.

Danimarka’nın Kopenhag kentinde, 26-27 Ağustos 1910 tarihinde yapılan Uluslararası Kadın Konferansında, Almanya delegesi Clara Zetkin, Amerika’da yaşanan bu olaya ve vefat eden kadınlara izafeten, Dünya Kadınlar Günü olarak bir anma günü önerisini dile getirdi.

Ancak, bu günün 8 Mart’ta anılması, 1921 yılında Moskova’da düzenlenen 3.Enternasyonel Kadın Konferansı'nda kararlaştırıldı.

16 Aralık 1977’de ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak kabul etti ve insan hakları temelinde kadınların siyasi bilincinin geliştirilmesi, ekonomi politik ve sosyal başarılarının kutlanması için imkan yaratan bir gün olarak kurgulandı.

Ülkemizde de ilk kez 1921 yılında Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı ancak 1975 yılından sonra kitlesel bir kutlama özelliği elde etti.

Günümüzde, en önemli problem, total istihdamda kadının yerinin düşüklüğü.

Maalesef, istihdam edilenlerin içinde kadın çalışanların oranı yüzde 28.9.

Üstelik bu oranın bir kısmı da kayıtsız çalışmakta.

Kadın istihdam oranı Avrupa’da bizim oranımızın iki katı yani yüzde 58.

Ülkemizdeki istihdam oranının düşüklüğünde asıl sorun yasal değil ekonomik ve sosyal dinamiklerle ilgili görünmektedir.

Çünkü, ülkemizde fırsat eşitliği ve siyasi haklar, ülkemizin kurucusu Atatürk’ten bu yana tüm iktidarlar tarafından yasal altyapı bağlamında sağlanılmıştır.

Ancak, bu hakların kullanımı için eğitimli kalifiye işgücüne yönelik kadınlar için politikaların üretilmesinde sorun yaşanmaktadır.

Ülkemizin refah ve kalkınma düzeyinin istenilen seviyelere ulaşması ve sürdürülebilirliği, kadınların, etkin ve en az demografik ağırlığı perspektifinde yani yüzde 50 oranında işgücüne katılması ile mümkün olabilecektir.