Gazete 9 Eylül’ün değerli okurları, aile dostlarım yurtiçi ve dışından gönderdikleri maillerinde

endişe içinde şunu sordular: “Bu hafta köşeniz açık mı?”

Geçen haftaki yazımın “Koronadan kaçarken, kansere yakalanmak” şeklindeki başlığı belli ki,

bu endişeyi yaratmış… Bütün sevenlerimin bu hassasiyetine karşı bana söyleyecek tek söz kal

dı, o da şu: Tüm kısıtlamalar kaldırıldığına göre ben neden kepenk indireyim!..

Evet, son 10 günü ayakta kalabilmek için Urla Devlet Hastanesi, Büyükşehir Belediye Hastanesi ve de Yenişehir Özel Şehir Hastaneleri arasında köprü kurup Dermatoloji, Onkoloji bölümlerinin saygın uzman doktorlarının kontrolünde “Deri kanseri” olduğum tespit edildikten sonra üç operasyon geçirdim. Dolayısı ile kanımdaki o şeytan atıldı. Bundan sonraki kontrollerim devam edecek ve ben de sizlere bu köşeden, spor, sanat, sanayi, siyaset ve sağlık alanlarında bol “S”li özel konulu ve yorumlarımı sunmaya devam edeceğim…

***

Yıllanmış mesleğimin ve onurlu beraberliğimizin simgesi olan İGC, TGC, TGS, TSYD’nin yeni yöneticileri ve başkanlarına dolayısı ile sevgili Dilek Gappi, Nazmi Bilgin, Halil Hüner, Oğuz Tongsir, Bahri Okumuş, İzmir milletvekili değerli meslektaşım Atilla Sertel’e yakın ilgileri için teşekkür ederim.

***

Yarım asırlık aile dostum, duayen gazeteci Öcal Uluç’la şu dönemde daha sık beraber olduk. Moral seanslarımızda eski bir sloganımız olan “Dünya hoştur, gerisi boştur”u dilimizden düşürmedik... Ama bu sözü başka bir kalıp içinde söyle söylenmesi de hoştu: “Dünya boştur içi hoştur, aldanma hoşluğuna düşersin boşluğuna”

Tabii ki, düşmez dediklerimden bazıları da gözümden düşmedi değil! Zamanın en güzel ayna ve araç olduğunu da unutmamak gerek! Bugün siyaset sahnesinde oynanan oyun da bu zaten!

***

Siyaset dünyamızın yanı sıra ışıltılı sahnelerde söylenen şarkıların sözleri bundan farklı mı? İşte Orhan Gencebay’da “Batsın bu dünya” diye boşuna gırtlak patlatmıyor! 'Maniki Dünya' diyen de var, Neşe Karaböcek gibi 'Koca Dünya- Zalim Dünya- Ah Şu Dünya' diyen de var… Herkes şu dünyaya kafasına göre takılıp gidiyor işte!

İsterseniz sizleri de Orhan Gencebay’ın sözleri ile baş başa bırakayım da kafanız dağılsın:

“Yazıklar olsun, yazıklar olsun/ Kaderin böylesine, yazıklar olsun/ Her şey karanlık, nerde

insanlık/ Kula kulluk edene yazıklar olsun/ Batsın bu dünya, bitsin bu rüya/ Ağlatıp da gülene,

yazıklar olsun/ Dolmamış çileler, yaşanmamış dertler/ Hasret çeken gönül, benim mi olsun./

Ben ne yaptım, kader sana/ Mahkum etti, beni bana/ Her nefeste, bin sitem var/Şikayetim ya

radana, şikayetim yaradana./ Şaşıran sen mi yoksa ben miyim bilemedim/ Öyle bir dert verdin

ki, kendime gelemedim/ Çıkmaz bir sokaktayım, yolumu bulamadım / Of… of… of…of. of. Of”