Biz bu filmi daha önce de görmüştük.
Yaklaşık bir yıl öce bir ''Birinci Yargı Paketi'' adı altında güya bir reform yapmışlardı.
Vaadlerin rafta ve lafta kaldığı herkes tarafından görülmüştü.
Bu kez hukuk reformu yapacaklar. Peki nasıl olacak ?
Hiç ayrıntılara girmeye gerek yok. Yargıyı üçüncü kuvvet olarak kabul etsinler, yargıdan ellerini çeksinler, adil olsunlar ve HSK'nun yapısını değiştirerek tarafsız bir konuma getirsinler yeter.
Ama bugünkü panoramaya bakın; Erdoğan'a hakaret davasında sanık hakkıda beraat kararı veren hakimi Anadolu'nun hangi şehrine sürdüklerini kimse bilmiyor.
20 Ay öce Ankara'nın Çubuk ilçesinde CHP Liderine haince saldıran tetikçiler, ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşıyor.
Özel bir afla cezaevinden çıkan yeraltı dünyasının şefi hakkında, yine CHP liderine iğrenç hakaret ve tehditlerine rağmen bir iddianame bile hazırlanmadı.
Üç yıldır tutuklu bulunan Osman Kavala hakkıda da da bir iddianame yok.
Düşünün bir hakim iki yılda beş Ağır Ceza Mahkemesine atanmış. Her dava, kamuoyunun yakından izlediği davalar. Hakim hepsinde verebileceği en ağır cezaları vermiş. Tamam verilecek en ağır cezalar verilmiş de bu hakimi beş ayrı mahkemeye atayanlar kimler? Bu genç hakimin önce ilçelere, sonra da taşra illerine atanması gerekirken doğrudan ağır ceza hakimliğine atanması teamüllere uygun mu acaba?
Bakın bir hakim ne diyor: 'Yargı bağımsızlığı sadece Anayasa'nın süslü bir kelimesidir bugün.''
İstatistikler de bu sayın hakimi doğruluyor zaten; 2020 Hukukun Üstünlüğü endeksinde 128 ülke arasında 107.sırada yer almışız. Yasama ve Yargı Denetimi konusunda ise yerimiz Taliban Afganistanı'nın da gerisinde; 124. sırada.
Yargının siyasallaşmasının en iğrenç örneği geçen yüzyılda Hitler Almanyası'nda yaşanmıştı. Hitler iktidara geldikten bir süre sonra parlamento binası önünde yaptığı konuşmada, ''Ben Almanya'nın en büyük yargıcıyım ''diyordu.
Hitler'i Baş hukuk Danışmanı Adalet Bakanlığı Yetkilisi Doktor Frank ise konuyu daha da açıklığa kavuşturmuştu; ''Nasyonal sosyalizm karşısında hukuk bağımsızlığı yoktur. Vereceğiniz her kararda önce kendinize şunu sorunuz.' (Benim yerimde Führer olsaydı nasıl karar verirdi.)''
Faşist Almaya yargı bağımsızlığı konusunda elbette uçta bir örnek.
Ancak Meclis'te görüşülecek reform tasarısı hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının, insan hakları ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasını mı öngörüyor? Yoksa Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi'nin tamamen denetim altına alınmasını mı amaçlıyor?
18 yıldır ülkeyi yönetenlerin (Adaletsizlik var. Çözmek istiyoruz.) demeleri oldukça ilginç...
Dağın ne doğuracağını merakla bekliyoruz...