Selahattin Pınar, musikimizin devlerindedir. Bugün de dillerden düşmeyen bestelere imza atmıştır. “Bir Bahar Akşamı Rastladım Size”, “Gecenin Matemini Aşkıma Örtüp Sarayım”, “Nereden Sevdim O Zalim Kadını”, “Ayrılık Yarı Ölmekmiş” gibi. Tamburunu konuşturur gibi çalmasıyla da ünlüdür.

***

Babası son İstanbul kadısıdır, Denizli mebusudur da. Sürekli çatışmıştır onunla. Çünkü baba hukukçu olmasından yanadır, o ise müziğe meraklıdır. Bilinen öyküdür; bir sofrada baba Sadık Bey'e oğlunu sordular; Selahattin Bey de oradaydı. Babanın "O; artık çalgıcı" demesi üzerine evi terkederken "Babacığım, gün gelecek, adımla anılacaksınız" der. Baba arkasından gaz lambasını fırlatır. Çıkan yangın zor söndürülür. Selahattin Bey bir daha o eve dönmez!

***

Şair ürkekliğine sahiptir, çok kırılgandır romantik Selahattin Bey. Nazik bir İstanbul Beyefendisi’dir. İçli şarkılar besteler. Melankolik ifadeleri, hassasiyetle işlemiştir 150’yi aşkın bestesine. Chopin’in “Polonezler”i gibiydi denir eserlerine…

***

Selâhattin Pınar, devrin popüler ismi Hafız Burhan’ın saz heyeti arasındadır, ona eşlik etmektedir. 
Kuşdili Çayırı’ndaki bir konserde tiyatrocu Afife Jale ile karşılaşır.
Tanıştırılırlar. 
Bir görüşte aşk, onu vurmuştur.
Karşılıksız kalmaz duyguları.
Yaşları 25’tir.

***

Afife ve Selahattin Pınar'ın benzeşir hayat öyküleri. Tiyatro sevdalısıdır Afife. 16 yaşında Darülbedayi’ye (bugünkü İstanbul Şehir Tiyatroları) başvurmuştur. Babası Hidayet Bey bunu duyunca köpürmüş, vazgeçirmeye kalkmıştır. Afife, inatçıydı, “İlle de tiyatro” diyordu. Evlatlıktan reddedilmiştir. O da bu konuda çıkan tartışma sonucu evi terketmiştir; Selahattin Bey gibi!..

***

Stajyerdir Darülbedai’de Afife! Hırslıdır, çalışkandır. Provalara katılır, aksatmadan. Bir yıl sonra, 22 Nisan 1920’de Kadıköy Apollon Tiyatrosu’nda “Yamalar” oyunuyla “Jale” olarak sahneye çıkar. Kendi ifadesiyle “kuşlar” gibidir.

“Tiyatro Ustası” Vasfi Rıza Zobu, “O Günden Bu Güne” kitabında şöyle der: “Taassub ortamında cesareti övgüye değerdi. Yılmaz bir kahramandır o taassubla çekişmenin. Ansiklopedilere “Sahneye çıkan ilk Müslüman Müslüman kadın” olarak geçmiştir Afife Jale. O geceyi de “Hayatımda mesut olduğum ilk gecedir” diye tarif etmiştir Refik Sevengil’e; “Oyunda saadetten çok ağladım. Alkış, alkış, alkış. Çiçekler verdiler. Bana ‘Sanatın Fedaisi’sin' diyerek tebrik edenler.”

Ancak zaptiyeler bütün tiyatroları, gazinoları kontrol ediyordu. “Odalık” oyununu oynadığı bir gece yakalandı. “Dinini, milliyetini unutan kadın sen misin” diye dövüldü. Tiyatrodan da uzaklaştırıldı. Artık işsizdi.

***

Mutlu günler sonlanmıştı. Afife, tiyatrosuz yaşayamıyordu, ruh hali bozuktu. Başağrıları da dayanılacak gibi değildi. Uyuşturucu (morfin) kullanmaya başladı gizlice. Selahattin Bey, bunu tesadüfen öğrendi. Çok üzüldü aşkına, vazgeçiremiyordu ne yapsa. Bir yandan da içli bestelerine devam ediyordu. Maalesef, güzel başlayan aşk, uyuşturucu yüzünden bitti. Zor da olsa ayrılmışlardı, aşklarını kalplerine gömerek.

***

Afife hanım, kimsesizdi, baba evine de dönemezdi. Sokaklarda, parklarda yatıp kalkmaya başladı, dibe vurmuştu. Yıl; 1949. Son durağı Balıklı Rum Hastanesi'ydi. 24 Temmuz’da 39 yaşında öldü.

Vefatı, tek sütun haber dahi olmamıştı. Cenazesini 4 kişi kaldırmıştı!

***

Selahattin Pınar, kahroldu ölüm haberine. Kalbinin sahibi yoktu artık. Birbirinden hicran kokan besteler yapıyordu. “Nereden sevdim o zalim kadını/bana zehretti hayatın tadını” bunlardan en bilineniydi. Son kez bir radyo programına katıldı. Orada, “Beni de alın koynunuza hatıralar/Dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar” diye başlayan “Hatıralar” bestesini çalıp söyledi. Hastaydı. İçki kesinlikle yasaktı. 6 Şubat 1960 akşamı, Kalamış Todori’ye geldi, içkisini söyledi ve o masada öldü.

***

Afife Jale! Mustafa Kemâl Atatürk, onun için “Afife olmasa hilafeti kaldıramazdım” bile demişti.

Selahattin Pınar! Klasik Türk Müziği’nin beste fabrikasıydı, ekoldü. “Devlerin Aşkı”nın iki efsanesiydi onlar. Mutlu aşk yok muydu gerçekten?