Euro Basket 1999'da A Milli Basketbol Takımımızın oynadığı çeyrek final ilerisi için umut vericiydi. Koç Erman Kunter, 20 yaşındaki Kerem Tunçeri'ye direksiyonu vermiş, Mehmet Okur, Türkoğlu ve Asım Pars'ı vitrine sunmuştu. Eldeki yetenekli ve tecrübeli Mirsad Türkcan, Ufuk Sarıca, İbrahim Kutluay, Hüseyin Beşok ekibinden harika bir kimya oluşturmuştu. Çeyrek finalin son saniyelerinde Fransız Foirest'ten yediğimiz üçlük olmasa belki finalde İtalya'nın rakibi biz olacaktık. Neyse keşkelerden ilerlemeyelim, inanılmaz bir kadro oluşturmuştuk. Önümüzdeki 10 yıl bizim gözümüzle bakıyorduk. Ülkemizde düzenlenen 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda da ikincilik gelince, tüm ülke olarak basketbol resmen ikinci sporumuz oldu. 12 Dev Adam artık içimizden biriydi. Ardından 2010 yılına kadar o efsane kadronun hakkını verebilen başarılar gelmedi. Madalya alamadık, olimpiyatlara katılamadık. 2010'daki Dünya ikinciliğinden sonra, basketbolumuz düşüş trendine girdi. Oradaki final bizi yanılttı. Basketbolda bir ekol yarattık diye düşündük ama zaman geçtikçe doğru olmadığını anladık. Bir dönem Harun Erdenay, Orhun Ene, Serkan Erdoğan, İbrahim Kutluay, Ufuk Sarıca gibi skorerlere sahipken, sayı atmak için ABD'li devşirmelere başvurduk. Basketbolda 3. dünya ülkeleriyle karşılaşıldığı zaman hep o takımlarda bir ABD'li olur sayı yükünü o çeker, ama biz son çeyrekte vurur geçerdik ya, şimdi biz o güldüğümüz ülkelerin durumuna düştük. Euro Basket 2022 elemelerinde geçtiğimiz günlerde oynanan karşılaşmalarda Larkin'in eline bakar pozisyondaydık. Koronavirüs salgını nedeniyle İstanbul'da Sinan Erdem Spor Salonu'nda bir izole alan kurulmuştu. NBA'dekilerin bubble dedikleri basketbol fanusu diyebileceğimiz alanlar. Hırvatistan'la deplasmanda oynamamız gerekirken, bu şartlar neticesinde İstanbul'da karşılaştık. Hırvatlar'ın üçüncü takımı karşısında adeta alaşağı olduk. Sadece Larkin'le ayakta kalmaya çalıştık ama fark yedik. Yabancı bolluğu sebebiyle takımlarında yeteri kadar şans bulamayan yerli basketbolcularımız potayı dövdüler. Basketbolun artık şuta döndüğü bir ortamda, potaya bile deymeyen utanç dolu şutlar gördük. Üzülerek izledik. 3 gün sonra ise o ülkeye gitsek yoldan geçen bir vatandaşa basketbol topunu göstersek, bomba diye Rotterdam Kanalı'na atacak bir ülkeyi zar zor 2 sayı farkla yendik. Hollanda'yı. İlk maçı 7 sayı farkla kaybettiğimiz için ikili averaj avantajını rakibe verdik. Hırvatistan, İsveç ve Hollandalı grupta sonuncu olmazsak gruptan çıkıyoruz. Büyük bir sürpriz olmazsa da sonuncu olmayız. Ancak genel sorunu görmemiz gerekiyor. Bu ülkenin çocukları altyapılarda gümbür gümbür eserken, başarılar elde ederken, neden A takım seviyesinde kayboluyor. 2013'te 2014'te Avrupa Gençler Şampiyonu olan kadrodaki Berk Uğurlu, Egemen Güven, Okben Ulubay, Kartal Özmızrak, Kenan Sipahi gibi oyuncularımız şimdi nerede? Rol oyuncusu olmaktan öteye geçemediler. O altın jenerasyondan sadece Cedi Osman ve Furkan Korkmaz beklentilerimizi karşıladı. Sebebi de o dönem Anadolu Efes'in koçu olan efsane Sırp hoca Dusan İvkovic'in bu iki oyuncuda üstünde durmasıdır. Malesef şu an aklımıza gelen ülkemizde takım çalıştıran-çalıştırmış efsane dediğimiz hocalar ise gençlerimize sırtını çevirmiştir. Onları köreltmiştir. Ve milli takımımız, Hollanda, İsveç, Finlandiya seviyesine düşmüştür. Her şey bir kenara bu kadar önemli maçlar arefesinde hoca değişikliğine gitmek mantıklı mıdır? Ülkemizin çıkış trendindeki en başarılı hocası olan Ufuk Sarıca'nın ayrılığının perde arkası nedir? Hiç kimse aydınlatılmadı? Herkes dedikodulardan bahsediyor? Larkin'i kadroya almadığı için Sarıca gönderildi dendi. Basketbol Federasyonu ile fikir ayrılığından bahsedildi. Gün kavga günü değil, Türk basketbolunun geleceğini kurtarma günüdür. Basketbol artık şut üzerinden dönüyor ve elit bir şutörümüz yok. Bu duruma kafa patlatmalıyız ve altyapılardan itibaren şut mekaniği üzerine çalışmalar yapmalıyız.